~37~

3.8K 241 1
                                    

Kenan eve gittiğinde terasa çıkıp ellerini demire dayadı. Yukarı çıkarken babasıyla yaptığı konuşma onu rahatlatması gerekirken, içindeki acıyı arttırıyordu. Ondan özür dilemişlerdi ve Yağmur'la tekrar konuşmak istiyorlardı. Yağmur onu bile istemiyordu ki, ailesiyle mi konuşmak isteyecekti?

Sandalyeyi altına alıp, ayaklarını balkon demirlerine dayadı. Elleri ensesinde bulutlanmaya başlayan gökyüzüne baktı. Bugün Yağmur tarafından fena bozguna uğramıştı. Resmen yamulup kalmamak için kendini tutmak zorunda kalmıştı.

Ona karşı hissettiği aşk artık tekti ve Kenan bununla yanıp tutuşuyordu. Bir yanı deliler gibi Yağmur'a sahip olmak isterken, diğer yanıysa her şeyi hak ettiğini düşünüyordu. Yağmur'un sıcaklığını hissederken, onu özgürce öpememeyi bile hak ediyordu.. Hatta ona gönlünden geçtiği şekilde bakmayı bile hak etmiyordu. Onun gibi bir insanı çok üzmüştü ve Yağmur ona ne yapsa haklıydı. Tabi onu sevdiği sürece.. Ve tabi bir sonu olmalıydı..

Bal rengi gözlerini ve dalgalı kahve saçlarını o kadar özlemişti ki.. Ondan gelen saf kokuyu unutamıyor, teninin yumuşaklığını tekrar hissetmek için her şeyi yapacağını düşünüyordu. Artık sadece ama sadece Yağmur'u istiyordu.

İçinde kabaran bir heyecanla ayaklandı ve ellerini tekrar korkuluklara dayadı. Yağmur'un hırçınlığı, olgunlaşması onu farklı yapmamıştı. Hala gözlerindeki saflığı görebiliyordu. Hala onu düşünmeden sevdiğini görebiliyordu. Bugün yanıbaşında otururken oturuşundaki narinliği, ona çıkışmasındaki kibarlığı ve dokunduğundaki yumuşaklığı aynıydı. Sadece artık daha arzulu ve hırçın olmuştu. Kenan yaklaştığında bunu daha kolay gösteriyordu.

Gözlerini kapayıp bugünü tekrar gözlerinin önünde canlandırdı. Yağmur'un tenini haftalar sonra hissettiğinde yaşadığı heyecan, genç kadının onu tutuşu ve sıcak nefesini verişiyle adeta patlamıştı. Onu öpmemek için, kolundan tutup götürmemek için kendini çok zor tutmuştu.

Ellerini bırakıp geriye döndü ve terasın içinde şöyle bir döndü ve durdu. Gözlerini yere sabitledi. Ona sunulan bir şeyi mahvetmişti. Yağmur'u seviyordu. Onsuz bir yaşam istemiyordu. Elinden tutup, gözlerinden öpmek istiyordu. Saçlarını sevmek, kokusunu içine çekmek istiyordu. Bundan sonrası sadece ona ait olacaktı. İçi dışı, her şeyi ona ait olacaktı.

Başka kimi sevebilirdi ki? Sevginin her şeklini yaşamıştı, her türlüsünü tecrübe etmişti, şu yaşında her şeyi beter etmiş, acı çektirmiş, kendini rezil etmişti. Yepyeni bir hikayeye sahip olmanın gereği yoktu artık. İçinde yaşadığı bu aşkı, ona her şekilde verecek, tüm ömrünü onun önünde heba edecekti. Tabi önce Yağmur'un onu affetmesi gerekiyordu. Affeder miydi? Ona gel ve al demişti. Ya alamazsa? Alamazsa, başkasına gider miydi?

Aklına üşüşen düşüncelerle sandalyeye kendini bıraktı. Yağmur onu affetse bile, O kendini nasıl affedecekti? Bebekleri artık yaşamıyordu. Ve bunu Mert'ten ilk duyduğunda kolu sargıda evde yatıyordu. Ona sormamıştı, onu aramamıştı. Tek başına gidip halletmişti.

Gözleri doldu. O günden beridir her gece gözlerine hakim olamıyordu ki.. Yağmur için her gece döktüğü gözyaşları onu aşkı için savaşmaya teşvik ediyordu. Ama ondan bir parçanın yok olduğunu duyduğundaki acısı birçok şeyi geçerdi. Ve buna kendisi sebep olmuştu. Onun yüzünden olmuştu. Zamanında Aslı'yı terk edememiş, Yağmur'a gidememişti.

Gerçek aşkının yanında olamamıştı. Tüm güzelliğini ona sunana değil, onu aptal yerine koyan birine bir şansa daha vermişti. Neden yapmıştı anlamıyordu. Nasıl bu kadar aptal olmuştu? Nasıl Yağmur'u üzebilmişti?

Gözlerini kapadı ve Yağmur'un güzel yüzünü düşündü. Ona bakarken kıvrılan dudakları, ellerine dolanan deniz dalgası gibi hoyrat saçları, bir peri kadar zarif duruşu, güzel gözlerinin ona bakarken içine işleyişi ve ona dokunuşu.. Belki de en çok onu sevişini düşünüyordu.

AŞKIN KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin