Kenan, Yağmur'un Koray'a sarılmasına mı, vapurda ona yanaşmasına mı, sinemada el ele tutuşmalarına mı yoksa bir bara girip dans etmelerine mi tahammül etmeliydi bilememişti.
Kanı içinde kıskançlık ve öfkeyle akarken, Yağmur'u tutup götürmemek için kendini zor tuttumuştu. Belli ki kendine yeni bir hayat kurma çabasındaydı, fakat bu kadar çabuk mu? Bu kadar çabuk mu?
Önündeki dördüncü bira bardağını da tepesine dikip masaya vurdu. Koray'ın elini Yağmur'un belinde gördükçe aklından tonlarca şey geçiyordu. Öncelikle o eli kırmak ve çocuğu tekmeleyip yere savurmak, sonrasındaysa Yağmur'u kolundan tutup buradan götürmek..
Gözleri hırstan ve içkiden kıpkırmızı olmuşlardı. Ve sürekli aynı yere baktığı için gözlerinin bulandığını ve acıdığını hissedebiliyordu. Başı yavaştan dönüyordu ve bilinci tatlı bir hisle donaltılmştı. Bugün sessiz kalmasının tek sebebi, Yağmur'u kolundan tutup götürdüğünde ona ne açıklama yapacağını bilememesiydi. O an edeceği her hakaret karşısında ezileceğini biliyordu. O yüzden sessizce kalıp kendi içini yemişti.
Koray'ın yakışıklılığına ayrı, onunla yüzünün gülmesine ayrı takmıştı kafayı. Ama bir yandan da mağlup olup, doğruyu savunan tarafı bunları hak ettiğini söylüyordu. Yağmur'un yeni bir hayatı hak ettiğini, kendine uygun birini bulup onunla yuva kurmayı hak ettiğini söylüyordu.
Hak etmeyen kendisiydi.
Onunla olmayı hak etmiş miydi? Şimdi peşinden dolanmayı hak ediyor muydu? Hayır, Yağmur'u hak etmiyordu. O, bu güzeller güzeli kızı sevmeyi bile hiç hak etmiyordu. Kalbi içinde acıyla kanayabilir, her gece gözyaşı dökebilir, kendini yollara vurup uzaklaşabilir, her şeye yine lanet etmeye başlayabilir, mutsuzluğu seçip, savaşmamayı tercih edebilirdi. Kendine yapacağı birçok şey vardı, birçok yol barındıran... Yine de Yağmur'u sevmeyi hak etmiyordu.
Yağmur'un kahkahasını duyduğunda kalbinin acıyla buruştuğunu fark etti ve gözlerini kapadı. Genç kız sarhoş olmalıydı; çünkü ikinci bardağı az önce tepesine dikmişti. Çok öfkeliydi; fakat onun mutlu olduğunu duyunca... Bir an her şeyi bırakıp gitmek istedi. Burada, onun gülen yüzünü terk etmeyi ve o güzelliği daha fazla karartmamayı tercih etti.
Yok olacaktı.
Zaten ne yapıyordu ki böyle? Acıyla kıvranan ruhu neyi bekliyordu? Hangi günahı kapatmayı yeğliyordu bu gece? Sevgisini nasıl dışa çıkarmayı tercih ediyordu kendisi? Yağmur bu kadar mutluyken... O böyle içten gülüyorken...
Hayatından ilk kez şu anda bencil olmayı terk etme kararı aldı. Bugün kendisi için yaşamayacaktı. Sadece bu an belki de, kendini düşünmeyecekti ve onu mutluluğuyla, kahkahalarıyla yalnız bırakacaktı. Ona gerçekten veremediği mutluluğuyla, sağlayamadığı kahkahalarıyla, bu güzellikler içinde onu bırakacaktı.
Kendi hatalarıyla tek başına savaşacaktı.
Kızaran ve buğulanan gözlerini araladı ve Yağmur'un bedeninin ona çevrilmiş olduğunu gördü. Gözleri tamamen içinde gibi, ona bakıyordu. Kaşları endişeye çatılmıştı. Yoksa o kadar berbat mı görünüyordu? Bunu hak ediyordu. Yağmur'u kaybettiği için her şeyi hak ediyordu. Çünkü kahrolası hayatta elde edebileceği en güzel şansı elinden kaçırmıştı! Kahrolası, aptal!
Yanındaki adamın elini kaldırıp Yağmur'un omzuna koyduğunu görünce yine nefesini tuttu. Peki ona başka birinin dokunabileceğini düşünerek nasıl bir hayat sürebilirdi? Her gece nasıl başını yastığa koyabilirdi? Dayanamazdı, belki de hayatına son verirdi. Yaptığı hatalar, Yağmur'a olan aşkını tüm kanıtlarıyla önüne sunarken, öylece yaşamına devam edemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN KOKUSU
Romance1.KİTAP ->> AŞKIN KOKUSU 2.KİTAP->> ÇOCUKLUĞUMUN KOKUSU Çocukluğumun Kokusu'nda ki Kerem ve Yekta'nın ailesinin hikayesi... Kerem'in annesi Yağmur ve babası Kenan'ın nasıl bir araya geldiğini okumak istiyorsanız bu hikayeye bu...