~35~

3.6K 249 7
                                    

Eda, seke seke aşağıya Mert'e koşturdu ve pileli eteğinin ne yöne gittiğini umursamadan adamın boynuna atladı. Bu hareketi Mert'i sevindirmişti. Kendini enerjik, neşeli ve güzel hissettiriyordu.

Yağmur onlara doğru yürürken, apartmanın kapısını ardından çekti ve başını sağa sola salladı.

"Eğer tüm gece böyle davranacaksan ben gelmiyorum Eda."

Genç kız Mert'in yanağına bir öpücük kondurduktan sonra, Yağmur'a döndü.

"Ne var ya? Bir haftadır sevgilimi göremiyorum. Hem hazır annemler evde yokken tadını çıkarmak istedim." diyerek tekrar ona sarılınca, Mert'in muzip ama anlayışlı bakışları Yağmur'la buluştu.

Yağmur içini çekti ve arka koltuğa yerleşti. Onların böyle aşk kelebekleri gibi etrafta dolaşmaları bazen canını sıkıyordu.

Yağmur, Kenan'la karşılaştıktan sonraki bir hafta evden çıkmamıştı. Kendine işkence etmeyi kesmesi gerektiğini biliyordu. Ama kalbi ve gururuyla verdiği savaş hiç kolay olmuyordu. Sonunda Eda'nın tüm ısrarlarıyla sığındığı odasından çıkmıştı.

Yaptığı makyajı tuvaletin aynasından kontrol ettiğinde kendini tuhaf hissetmişti. Bir ayı geçkin süredir gerçek anlamıyla makyaj yapmamıştı. Hayat bu kadar zorken, bu aklına bile gelmemişti.

Eda'yla aldıkları kolsuz kırmızı elbisenin üzerine açık kahve şık bir hırka ayarlamıştı. Göz kapaklarına sürdüğü eyeliner, acıyla kahveye dönüşen gözlerinin ardındaki gerçekleri saklayamıyordu.  Ama Eda ve Mert'e borçlu olduğunu hissediyordu. Ters düz olmak için çaba gösteren hayatında, neşeli, güzel, renkli ve umursamaz olup onunla kalmışlardı. Üstelik evleniyorlardı.

Bunu ne zaman düşünse içinden bir gülme yükseliyordu. Öndeki çifte bakarken, belki de diye düşündü. Belki de, kader Kenan'la onu Eda ve Mert için karşılaştırmıştı. Belki de onların bir arada olması gerekiyordu.

İkisi de birbirinden çatlaktı. Elinde olmadan gülümsedi. Eda'nın kayıtsız şartsız Mert'i sevdiğinden kuşkusu yoktu. Mert'in de tüm çapkınlıklarına rağmen, onu aldatmayacağını hissediyordu. Çünkü saf Yağmur giderken, güzel bir Mert ortaya çıkmıştı. Onlara zarar vermeyeceğini de iyi biliyordu. Kendisine değer verdiğini biliyordu. Çünkü vermeseydi, Eda'yla birlikte olmazdı. Eda'yı incittiğinde onun da incineceğini biliyordu.

Bunlara inanırken fazla cesurdu, fakat inanıyordu işte.

Restorandan içeriye girdiklerinde, Yağmur buraya daha önce gelmediğini düşündü. Güzel ve rahatlatıcı bir yerdi. Zengin insanların takıldığı o kasıntılı yerlere benzemiyordu. Masaya oturdular ve karşısındaki çift gereksiz bir muhabbete daha girdiğinde elini, ensesinde topladığı saçlarına götürdü. Burayı sevmişti. Nedense güzel şeyler hissetti.

"Ne yiyeceğiz aşkım?" diyerek ona hülyalı gözlerle bakan Eda'yı görmezden gelerek menüyü açtı.

Evden çıkıp temiz hava aldığında, iştahının açıldığını hissetti. Et yiyebilirdi. Ya da tavuk. Ya da iskender. Hepsi birbirinden lezzetli görünüyordu. Aklına her bir yemeğin fotoğrafını getirerek aralarında bir seçim yapmaya çalışırken, yanındaki sandalyenin çekildiğini duydu.

Gözlerini açıp yanına baktığında, Kenan'ı görünce menü elinden kayıp masaya çarptı.

"Bence kesinlikle iskender yemelisin. Eda, sevdiğini söyledi. Ve burada harika yapıyorlar."

Yağmur'un kırmızıya boyanmış dudakları şaşkınlıkla aralandı ve gözleri Eda'yı buldu.

Genç kız mahcupça gülümsediğinde, Mert olaya müdahale etmişti bile.

AŞKIN KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin