~33~

3.5K 255 1
                                    

İkinci günün sabahında Kenan gözlerini çoktan açmış, omzundaki ağrıyla baş etmeye çalışırken hemşirenin ona sapladığı iğneye küfür sallıyordu.

"Bence daha dikkatli olmalısınız. Hasta olduğum belli olmuyor mu?"

Hemşire sakince gülümsedi, fakat cevap vermedi. Uyuyup uyandıktan sonra,  kendini bir fıçı barut gibi görüyordu. Yanına kim yaklaşsa canını acıtıyordu ve patlamamak için adeta kovuyordu. Görmek istediği tek kişi vardı ve ortalarda da görünmüyordu.

Mert kapıyı tıklayıp içeri girdiğinde, kapının eşiğinde durdu.

"Girebilir miyim? Artık yalnız olduğuna göre, konuşabiliriz."

Kenan sert siyah gözlerini ona dikip başını pencereye doğru çevirdi. Bu hali Mert'e küçük bir çocuğu andırdı. Kapıyı ardından kapadı ve yatağın karşısındaki sandalyeyei alarak yanına, Kenan'a iyice yaklaştırdı. Onunla konuşurken olabildiğince yakında olmak istiyordu. Çünkü çok yorulmuştu. Her şeyle uğraşmaktan, en az Kenan kadar yorulmuştu. Ve hayata bakışı da çok değişmişti.

"Küs müyüz?" Arkadaşından ses gelmeyince konuşmaya devam etti. Kenan'ı hızlı kazanmasının tek yolu, ona işkence etmeden her şeyi olduğu gibi anlatmaktı.

"Bana kızma Kenan. Asıl sana kızması gereken kişi benim. Kafam karışık diyerek Aslı'nın yanında olmayı tercih ettin ve gerçekten aşık olduğun kişiyi, Yağmur'u terk ettin."

"Ben onu terk etmedim. Asıl o beni terk etti."

"Yapma Kenan. Kız sana gel dediğinde, Aslı'yla kalacağım dedin."

"İntihar etmesinden korktum." Kandırıldığını tekrar hatırladığında çatılmış kaşları, alnında bir iz bırakacak kadar aşağıya indi.

"Bunu insanlık namına mı yaptın yani? Yağmur'un sözlerini duysadyın böyle düşünmezdin. Kız sana o kadar inanmış ki, seni çok sevdiği halde gelmezsen biteceğini söyledi ve sen gelmedin. Emin ol, bitmesini falan istememişti."

"Öyle mi? Diyerek arkadaşına döndü. "Beni çok sevdiği-niz için mi evlenme kararı aldınız?"

Ve birbirlerine öylece baktılar. Bir kadın uğruna arkadaşlıklarının zedelendiği falan yoktu. Sadece öfkeliydiler. Sebepleri farklı olsa da, aynı kişiye çıkıyordu. Gözlerini ilk kaçıran Mert oldu, çünkü Kenan'ın yapmayacağını biliyordu. Dişisi elinden alınmış bir aslan gibi yaralı olduğunu biliyordu. Hissettiği suçluluk değildi, sadece onu daha fazla acıtmak istemedi.

"Her neyse.. Bunları tartışmayacağım Kenan. Doğruyu yanlışı düşünecek çok zamanın olacak. Bir hafta burada kalacaksın, bir aydan önce de Selma Teyze seni evden çıkarmaz. Neyse ki Aslı'dan da kurtulduk."

Kenan, onun adını duyunca içi öfkeyle doldu; fakat neyse ki onu bu yolda gitmesi için teşvikte bulunan babası işe el atmıştı.

Mehmet Bey, silahı doğrulttuğunda amacı kesinlikle ateşlemek değildi. Sadece Kenan'ı korkutmak istemişti. Nikah salonuna silah korkusuyla geldiğine göre, doğrultursa imzayı da atacağına inanmıştı. Bilmediği şey ise, Kenan'ın içinde tükenen sabrı ve yer edinen cesaretiydi.

Aslı silaha sarılınca, adam da kontrolünü kaybetmişti ve Kenan'ı yaralamıştı. Kendi evinde mafya olarak tanımlanan bu geniş adam böyle bir hataya elbette düşmezdi. Kenan oturup imzayı attıktan sonra, silahı gören yabancılara büyük bahşişlerle işi halledebilirdi.

Ama polisler gelmiş, direkt nezarethaneye atılmıştı. Hemen ardından mahkemeye çıkarılacak, sonra adam yaralamaktan en az iki yıl hapis cezası alacaktı. Tabi iş kazaya kadar gidebilirdi, böylece tutuksuz yargılanabilirdi. Yine de ortada bir suçla dolaşacak, belki de aylarca İzmir'den öteye gidemeyecekti.

AŞKIN KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin