Kötü Gün

34 2 0
                                    

Bugün o gün... Bugün günlerdir, belkide aylardır iple çektiğim gün. Birazdan şu kapıdan içeri girecek gözlerini gözlerime kilitleyip uzun zamandır beklediğim şeyi bana verecek. Sonra uzun zamandır birbirine hasret olan dudaklarımız kavuşacak, bedeni özlemle bedenimi saracak ve ona ait olduğumu tekrar tekrar bana hatırlatacak. 

Geliyor... ayak sesleriyle karışık tekerlek seslerini, nefes alıp verişini duyabiliyorum. Kapının önüne geliyor, vücudunun yarısı kapının camından görünüyor. Dişlerimi dudaklarıma geçirip bir an önce kapıyı açmasını ve dudaklarıma yapışmasını bekliyorum. Saniyeler, hatta dakikalar geçiyor ama yine kapıyı açmıyor. Orada öylece durup sadece nefes alıyor. Kapıyı açmak, kolundan tutup zorla onu içeri sokmak istiyorum ama bacaklarım kıpırdamıyor. Neler olduğunu hala idrak edemiyorum.  

Birkaç saniyeliğine bakışlarımı heybetli gövdesinden çekiyorum. Gözlerim dolu, eğer kendimi bırakırsam ağlayacağım. Derin bir nefes alıp kafamı tekrar cama çevirdiğimde görüyorum. Omuzları titriyor, nefes alıp verişi hızlanıyor, başı yere eğik bu zamana kadar hiç olmadığı kadar kötü görünüyor. Derin bir sessizlik içinde dinliyorum , ağlıyor... 

Bir adım atıyorum ve elimi cama uzatıyorum. Oda hiç beklemeden elini elimin üstüne koyuyor. Aramızda sadece bir cam var ama buradan bile vücudunun sıcaklığını hissediyorum. Bana ihtiyacı olduğunu seziyorum. Kapıyı açmak, ona sarılmak istiyorum ama kapının koluna uzandığım an bir ses durduruyor beni.

"Yapma"

titrek sesi kalbimin derinliklerindeki korkuyu uyandırıyor ve birazdan olacakların kötü şeyler olacağı konusunda beni uyarmaya yardımcı oluyordu. Hayır... bu ses bana çok yabancıydı bu benim aşık olduğum adamdan çok başkaydı. 

"Nemesis"

dediğinde gözlerimi kapattım. Nemesis, bu kelime artık beni artık mutlu etmiyor tersine kalbime bir bıçak misali saplanıyordu. 

"Artık yapamayacağım"

istemsiz dökülen iki yaş yere damladı. Şu zamana kadar canım çok kez acımıştı ama şimdi onların on katı kadar acıyordu. İçimde büyük bir volkan patlamıştı ve beni içten içte bitiriyordu. Her yerim cayır cayır yanıyor gibiydi. Nefesim kesiliyor, başım dönüyordu. 

"Seni terk etmeyeceğime söz vermiştim bu sözü tutamayacağım. Üzgünüm..."

elini camdan çekti, sonra heybetli vücudu gitti. Onu buraya bırakan her kimse çoktan gitmiş , ayak sesleri yok onun yerine tekerlekli sandalyesinin çıkardığı sesler var. Kapının kolunu açtım ve son gücümle kendimi dışarı fırlattım. Karnıma giren müthiş sancı bile artık umurumda değildi. 

Beyaz takımı içinde parlıyordu. Kokusuna doyamadığım o güzel  saçları özenle taranmış ve yana yatırılmıştı. Oturup karşısında saatlerce izleyebilirdim. Tekerlekli sandalyede oturuyor olması bu durumu kötüleştirmiyordu. O harika bir damat ve harika bir insandı.  

Gelinliğimin elimde tuttuğum parçasını bıraktım. Sol elimde tuttuğum çiçeğim  yere düştüğünde durdu. Kafasını yana çevirip bana son bir bakış attı. O bakışın içinde bana karşı olan aşkı aradım ama hiçbir şey bulamadım.Fakat hala beni sevdiğini biliyordum. Elimi saçıma götürüp duvağımı çıkarttım. 

"Gitme Spencer"

diyebildim sadece. Ağzımdan çıkan bu iki kelimeyle sandalyenin yönünü zorla bana çeviri. Güzelce tıraş olmuş yüzünü ve ona tezat ağlamaktan kızarmış gözlerini o an fark ettim. Gözlerini elinin tersiyle sildikten sonra derin bir nefes aldı. O nefes bile titrememe neden olmuştu. Şimdi yanıma gelmesine çok ihtiyacım vardı ama o benden uzakta durmayı tercih ediyordu. 

Bir Aşk MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin