Günlük

164 3 1
                                    

Çantamı Anna'ya uzattım. Alıp almamak arasından tereddüt etsede yavaşça elimden aldı. Hiçbirine açıklama yapmak istemiyordum ama Deniz'in ya da Ryan'ın beni sorguya çekmesini istemedim.

"Ben hava alacağım biraz"

Hepsi kafasıyla onayladıktan sonra okuldan hızla uzaklaşmaya başladım. Uzun zaman ara verdiğim için okul kavramını neredeyse unutmuştum. Günüm her zamanki gibi berbattı. Dün Dean ile vakit geçirdiğim için Deniz ile fazlasıyla uzayan bir tartışma yaşamıştık ama sonunda ikimizde özür dileyip barıştık. 

Spencer ise dün eve gittiğimde yoktu. Gece yoktu, sabaha karşı yoktu eve hiç gelmemişti. Telefonu hiçbir şekilde açmıyordu. Güneş doğana kadar uyumadım. Anna beni uyandırmak için geldiğinde ben duş almış, üstümü giymiş yatakta oturur vaziyette bekliyordum.

Okul her zamanki gibi tam bir felaketti. Derslerin çoğunu dinlemiyor hocaları izliyordum. Kızların ölüp bittiği yakışıklı Tarih hocası halimi fark etmiş olacak ki ders sonunda beni köşeye çekip derdimi anlatmam için sıkıştırdı. Sanırım kızların neden ona hayran olduğunu anlamıştım. Diğer hocalar gibi nasihat vermek yerine bana yardım edeceğini söylüyordu.

Ona ufak bir ameliyat geçirdiğimi ve hala canımın biraz acıdığını söyledim. Yalan söylemem beni rahatsız etmek yerine rahatlatmıştı. Kafama taktığım tek şey Spencerdı daha soğrusu Spencer'ın beni bırakmasıydı. Bunuda hocama anlatamazdım 

Sabah gözlerini açtığında seni bulacağını düşündü ama tek bulduğu boş Bir yatak oldu. Şikayet edemezsin  sende onu tek bırakmıştın  iç sesime hak verdim. Öyleydi onun huzur dolu kollarini bırakıp sırf kendime yakın oldugunu hissettiğim Dean'ın yanına gitmiştim.

Spencer ile sevgili değildim o istediğimi yapabilir, istediği yere gidebilirdi. Benden izin alacak hali yoktu. Peki neden ona kırgınım. Beni istediği zaman bırakıp gidebilirdi düşüneceği biri değilim. Peki neden onu düşünüyorum.

Dean, Tyler, varlığından bile haberdar olmadigim ailem, Spencer'ın yaptıkları o kadar yıpratmıştı ki beni artık kendimi iyi hissedemiyordum. 

Şu zamana kadar belki cogu kez durduk yere ağladım ama artık o göz yaşlarının durduk yere olmadığını anladım. Altından kalkamayacağım Bir yük vardı omuzlarımda ve bu yükü sadece Spencer hafifletiyordu.

Elim Birden mideme gitti. Onun Sayesinde iyileşmiştim, o istediği için yanındaydım, o istediği için onun kollarında uyuyordum. Belkide ona ve ihtiyaç duyan ben değildim. Belkide o bana ve ihtiyaç duyuyordu. Saçmalık!  az önce kurduğum cümlenin komikliğiyle hafifçe gülümsedim. 

Kafamı çevirip sağa baktım. İnsanların yürüyüş yapıp, sevgililerin öpüştüğü bu park artık bomboştu. Yavaşça kaldırımdan ayrılıp oraya doğru yürümeye başladım. Yanımdan geçen birkaç kişinin bakışlarına aldırmadan yürümeye devam ettim.

Banka oturduktan sonra kendime gelebilmek için gözlerimi kapattım. Bir kaç kere nefes aldım gözlerimi açtığımda ayaklarımın ucunda bir sürü kırmızı gül gördüm. Etrafa baktıktan sonra yere hafifçe eğilip elime aldım. Sanırım birisi düşürmüştü. Tekrar etrafıma baktım ama kimseyi göremedim

Çiçeği çevirip Bir kart aradım. Yinede gözlerimi bu güzel güllerden ayıramıyordum. Bana gönderilmiş olsun diye dua ediyordum. Onlarca kırmızı çiçeğin Arasında bir de beyaz çiçek vardı. Bu beyaz çiçek tıpkı benim gibiydi etrafındakilerden çok farklıydı.

Sonunda bulduğum Kartı elime aldım çiçeği kucağıma yavaşça bıraktım. Derin bir nefes aldiktan sonra gülümseyerek kartı açtım.

Onlarca kırmızı gülün icinde sadece bir tane beyaz gül var. Düşüdüğün gibi Nemesis o beyaz gül sana çok benziyor. Etrafındaki insanlardan o kadar çok farklısın ki seni bu yüzden seviyorum.  

Bir Aşk MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin