🌟
Araf.
Arafa inanmazdım ben. Bir insan ya iyi olurdu, ya da kötü. Ya cennete giderdi, ya da cehenneme. Gri yoktu benim hayatımda. Ya siyah olmalıydı, ya da beyaz.
Ama ben kendi kararımda boğulmuştum. Araf yok demiştim, arafa mahkum edilmiştim. Griye yer yok demiştim, grinin içine hapsedilmiştim. Siyahı bulanmıştım ama ruhum beyazdı. Gözlerim cenneti arıyordu ama cehennemde gibi hissediyordum. Kendi cehennemimdeydim belkide. Kendi başıma yanıyordum, kendi başıma tükeniyordum. Kendi büyülü bahçemde hayatımı tüketiyordum.
Çocukluğumun katiliydim ben.
Ben öldürmüştüm o minik kızı, ben almıştım elinden her şeyi. Suçlu bendim.
"Bir haftaya okullar açılıyor."
Yüzümü buruşturdum. Bu sene sınava girecektim. Çalışmam gerekiyordu, hemde fazlasıyla.
"Eksiklerini söylede, onlarıda alayım." Paytak adımlarla yanıma gelip koltuğa oturan abimi inceledim bir süre. Saçları uzamıştı. Sakallarıda çıkmıştı ama göze batmıyordu. Tam tersine, daha yakışıklı görünüyordu.
Kaşlarımı çattım. "Sakallarını kessene artık, uzamış."
Şaşkınca bana baktı. "Uzasın işte. Niye keseyim ki?"
"Yakışmamış," dedim burun kıvırarak. Yalan, çok fazla yakışmıştı.
"Bu kadar açık sözlü olma abicim," deyip suratını astı. "İnsan bir nezaketen falan güzel şeyler söyler en azından."
"İğrenç olmuş," dedim yüzümü tiksintiyle buruşturarak. "Niye yalan söyleyeyim ki? Git, tıraş ol bence. Hemen yap. Olmamış böyle."
"Sağol ya," dedi gözlerini devirerek. "Çok harika kardeşlik yapıyorsun."
"Huyum kurusun," diyerek ellerimi omuzlarına yerleştirdim. Ardından yavaşça ittirmeye çalıştım. "Hadi, kalk tıraş ol."
"Ömrümü yedin Öykü, yemin ederim ömrümü yedin."
"Demiştim ya, huyum kurusun." Birkaç saniye dik dik suratıma baktıktan sonra oturduğu yerden kalktı. Bana son bir bakış atıp salondan çıktığında, zaferle gülümsedim. Ben, Öykü Atahan'dım. Emir Atahan'ın kız kardeşi. İstediğimi alırdım. Bu ego nereden gelmişti bilmiyorum ama, insanı rahatlatıyordu. En azından benim için öyleydi.
Yüzümdeki gülümseme yavaşça silindi. Yerini boş bir ifadeye ve boş gözlere bıraktığında, bakışlarımı karşı tarafa sabitledim. Yine aynı bilinmezlik ve huzursuzluk içimi kemirmeye başlamıştı. Okullar açılıyordu. Koskoca, yoğun bir yıl beni bekliyordu. Hayatımın merkezi haline gelen olaylardan ve kişilerden kopacak, tamamen sınavıma yoğunlaşacaktım. Tek hedefim, iyi bir üniversite tutturmaktı. Eğer adam akıllı bir şekilde çalışır ve istediğim bölümü tutturursam, tamamen kendi ayaklarım üzerinde durmayı başarabilecektim. Babamın desteğine ihtiyacım olmayacaktı ve kendi kararlarımı kendim alacak, kimseye muhtaç kalmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM
Teen FictionDeniz gökyüzünün bir yansıması, deniz gökyüzünün hiç ulaşamayacağı aşkıydı. Ve patlayan nefret, kan kırmızı kanatlarda şekillenmişti. Kanatlar, büyük bir acıyı taşıyordu kıyıya, aynı zamanda muhtaçlığı. Biz birbimize muhtaçtık. Elleri ellerime, göz...