🌟
Göğüs kafesimde filizlenip, boğazıma doğru uzanan bir çığlık vardı. Ürkütücü kollarını ve oldukça büyük olan pençelerini görebiliyordum. Yakın, çok yakın bir zamanda boğazıma yapışacak, pençelerini sertçe damarlarım üzerine geçirecekti.
Çığlık yaklaşıyordu, hissediyordum.
Anahtarı çıkartıp kapıyı açtım ve arabadan çıktım. Kapıyı sertçe kapatıp arabayı kilitledikten sonra anahtarları çantama attım, yavaş adımlarla kafeye ilerlerken gözlerim sakince etrafta geziniyordu.
Berkay'ın bana duş aldırdığı o gecenin üzerinden bir hafta geçmiş, her şey normal düzenine binmişti. İşe gitmeye devam ediyor, kazandığım paraları hesabıma yatırarak çok fazla harcama yapmamaya çalışıyordum. Üniversite için ya da herhangi başka bir şey için para gerektiğinde, kimseye muhtaç kalmak istemiyordum.
İki gün önce annemle buluşmuştum. Her hafta onunla görüşmeye dikkat ediyordum ama iki haftadır bu düzen aksamıştı. Günlük hayatımızdan bahsediyor, beraber geçiremediğimiz günlerin hırsını çıkarıyorduk. Laf ara sıra babama geliyordu fakat ben kısa cevaplar verdiğim için konu uzamıyordu. Babamdan sürekli mesajlar, hediyeler, davetler alıyordum. İçimden bir ses ona bir şans vermem gerektiğini söylesede, ben hâlâ bu olanları görmezden gelmeye çalışıyordum.
İçeri girip Asrın ve Uzay'a selam verdim. İkiside aynı anda bana sırıttığında, onların bu benzerliğine gülümsedim. İçeri girip eşyalarımı bıraktıktan sonra önlüğü üzerine geçirdim. Vakit kaybetmeden onların yanına geçip yardım ederken, günün yorgun geçeceğini o dakikadan anlamıştım.
Asrın, "İyi misin?" diye sorguladı. "Yorgun görünüyorsun."
Elimdeki bezi tezgahın köşesine bıraktım. Bakışlarım yavaşça ona dönerken, "Uykumu tam alamadım," diye cevapladım. Bugün fazlasıyla yorgun, sakin, sessiz hissediyordum, kötü bir ruh hali içerisindeydim.
"Fazla yüklenme kendine," dediğinde, ona kibarca gülümsemeye çalıştım. Ne yapmam gerekiyorsa onu yapacaktım, nasıl bir durum içerisinde olursam olayım fark etmezdi. Kendi çabalarımla bir şeyler başarmak istiyorsam, bunu tam olması gerektiği gibi yapmak zorundaydım.
Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovaladı. Akşama doğru kafenin yoğunluğu daha çok artmış, Uzay'ın biri kız diğeri erkek iki arkadaşı daha kafeye yardıma gelmişlerdi. Üzerime binen yük hafiflemiş olsada, yinede oradan oraya koşturup duruyordum.
Sonunda mesaim bitip çıkmak için hazırlanmaya gittiğimde, biten mesaiyle birlikte bende bitmiştim. Deli gibi esniyor, acımaya başlayan gözlerimi kaşıyıp duruyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM
Teen FictionDeniz gökyüzünün bir yansıması, deniz gökyüzünün hiç ulaşamayacağı aşkıydı. Ve patlayan nefret, kan kırmızı kanatlarda şekillenmişti. Kanatlar, büyük bir acıyı taşıyordu kıyıya, aynı zamanda muhtaçlığı. Biz birbimize muhtaçtık. Elleri ellerime, göz...