🌟
"Hayatta o suya girmem, boşuna uğraşıyorsun."
Kuzey sinirle bir ifadeyle bana baktı. Yarım saattir denize girmem için uğraşıyordu ama bu imkansızdı. Asla ama asla denize girmeyecektim. "Neyden korkuyorsun kızım? Su seni kaldırır."
Kuzey'den bir adım daha uzaklaşarak, "İstemiyorum," dedim. "Sen gir."
Kuzey gözlerini devirip homurdanmaya başladı. Göz ucuyla denize baktım. Kutay, Esin'e ve Ada'ya su fırlatıyordu. Buradan eğleniyorlarmış gibi görünüyorlardı. Yinede ben böyle iyiydim. İzlemeyi, orda olmaya tercih ederdim.
Kuzey'in elleri kolumu kavradığında korkuyla çığlık attım. Çığlıklarımı hiç umursamadan beni denize doğru sürüklemeye başlayınca, var gücümle çırpınmaya başladım. "Kuzey! Yüzme bilmiyorum ben! Kuzey, ne olur dur!"
Kuzey bir anda durunca korkuyla ona baktım. Şaşkın gözlerle suratımı inceliyordu. "Şaka mı yapıyorsun?"
Göz ucuyla birkaç metre ilerideki suya bakıp, "Hayır," dedim. Sudan korkuyordum. Yüzmeyi de bilmediğim için anında boğulurdum.
"Kusura bakma o zaman, bilsem bu kadar ısrar etmezdim." Kuzey kollarımı bıraktığında, "Sorun değil," diyerek gülümsemeye çalıştım. "Hadi sen git, ben böyle iyiyim. "
Birkaç saniye garip bir şekilde bana baktıktan sonra kafasını salladı. Arkasını dönüp koşmaya başladığında, kollarımı göğsümde birleştirdim. Kuzey usta bir hareketle denize atlayıp Kutay'ın yanına doğru yüzmeye başladı. Bende yüzmek isterdim ama su fobim varken bu imkansız bir şeydi.
"Sen neden buradasın?"
Bakışlarımı sesin geldiği yöne doğru çevirdim. Berkay elindeki havluyu şezlonga bıraktığında, "Öyle gerekiyor," dedim. Üzerindeki tişörtü bir çırpıda çıkarınca, dudaklarımın aralanmasına engel olamadım. Ortalık yerde böyle şeyler yapmaması gerekiyordu. Dağınık saçlar, keskin yüz hatları, şişmiş göğüs kasları, altı tane belirgin baklava ve adonisler. Evet, evet! Tam altı adet baklavası vardı!
"Gerekçesini değil, nedenini sordum."
Bakışlarımın karın kaslarına kaymasına engel olmam gerekiyordu. Yüzündeki sırıtışın daha da genişlemesini istemiyordum.
"Ben yüzümem," diyerek derin bir nefes aldım. Göz ucuyla dalgalı denize baktığımda, içimin titrediğini hissettim. "Yüzme bilmiyorum, ayrıca su fobim var."
Ellerini saçlarına daldırıp, "Ciddi misin?" diye sordu. Yüzündeki gülümseme oldukça masum duruyordu. Neden dudaklarımı ıslatma isteğiyle dolup taşıyordum? Bu çocuk her şey olabilirdi ama masum olamazdı. O zaman neden bu kadar masum görünüyordu?
"Tatildeyiz Öykü, tatilde yüzülür."
Bu tavrına inat, "Ama," deyip gülümsedim. "Ben yüzmem."
Tek kaşını kaldırıp, "Öyle mi?" diye sordu eğlenen bir sesle. Ne kadar altı tane baklavası olursa olsun, umurumda değildi. Berkay hâlâ aynı uyuz Berkay'dı.
"Düş önüme."
Şaşkın bir ifadeyle Berkay'a bakmaya başladım. Üzerindeki şortun iplerini çekiştirip bağladı ve "Hadi," diye ekledi. Ne yapmaya çalıştığını anlamadığım için, hareketsiz kalıp aynı ifadeyle ona bakmaya devam ettim. Gözlerini devirip yanıma geldi ve kolumu tuttu. "Biraz daha sakin bir yer bulalım," derken beni sahilin çıkışına doğru sürüklemeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM
Novela JuvenilDeniz gökyüzünün bir yansıması, deniz gökyüzünün hiç ulaşamayacağı aşkıydı. Ve patlayan nefret, kan kırmızı kanatlarda şekillenmişti. Kanatlar, büyük bir acıyı taşıyordu kıyıya, aynı zamanda muhtaçlığı. Biz birbimize muhtaçtık. Elleri ellerime, göz...