🌟
Gökyüzü tuhaf bir şekilde parlıyordu. Kasım ayının sonlarındaydık. Kışa girmemize sadece bir kaç gün vardı ama hava garip bir şekilde açıktı. İki gün önce yağan şiddetli yağmurun aksine güneş ışıl ışıl gökyüzünde süzülüyordu. Ne aşırı bir sıcaklık, ne de aşırı bir soğukluk vardı. Herkesin büyük bir hevesle karşıladığı bir havaydı fakat ne yazık ki ben böyle günleri sevmiyordum. Ben soğuk insanıydım. Bana kar olacaktı.
"Bu sene hiçbirimizin doğum gününü kutlamadık."
Gözlerimi pencereden ayırıp, hemen karşımdaki koltuğa oturmuş abime çevirdim. İki elini birden başının arkasına yaslamış, boş boş tavanı izliyordu.
"Bir şey kaybettiğimizi düşünmüyorum," dedim. Bende onun gibi arkama yaslanıp, beyaz tavanı izlemeye başlamıştım. Dediğinde haklıydı. Bu sene gerçekten hiçbirimizin doğum günü kutlanmamıştı. Ne kızlar, ne erkekler. Ve evet, artık biz diye hitap ettiğimiz grubu kabul etmiştim.
Abimin derin bir iç çektiğini duydum. "Eğlenceli olabilirdi."
Yüzümü buruşturarak, "Bu sene eğlenceli değildi," diye homurdandım. Bu senenin her günü, bana cehennem azabı gibi gelmişti.
"Bu sene için geçerli sebeplerimiz vardı fakat seneye böyle olmayacak."
"Gözlerimi devirmek istiyorum," diye sızlandı içimdeki Öykü. Onu sessizce onayladım. Abim gerçekten bu özel günler hakkında takıntılıydı. Doğum günü, yıldönümleri, yılbaşları... Abimi alacak kız yaşamıştı. Bir an kaşlarımı çattım. Abimin evlilik yaşı gelmişti. Evlenecek miydi? Kıskançlıkla gözlerim kısıldı. Hayatını adadığı başka bir kız mı olacaktı? Özel günlerde kutlamalar yaptığı, ilanı aşklar ettiği ve güzel hediyeler aldığı başka bir kız?
Başımı yasladığım yerden kaldırıp, "Sevgilin var mı?" diye sordum. Merakla açtığım mavi gözlerimi abimin yeşillerine dikmiş, beklentiyle ona bakıyordum. Babama çekmişti. Gözleri onunkinin aynısıydı. Neyseki ben anneme benziyordum.
Abimden bir cevap gelmediğini fark ettim, yeşiller yeniden gözlerimin odağına girerken şüpheyle ona baktım. Bana ters ters bakıp, "Nereden çıktı bu?" diye sordu. Yüzünde hoşnutsuz bir ifade oluşmuştu. Neden bu kadar rahatsız olmuştu? Sevgilisi mi vardı?
Bedenim aniden dikleşirken, "Evlenecek misin?" diye soludum dehşetle. Gözlerim kocaman açılmıştı.
Abimde benim gibi olduğu yerde doğruldu. "Ne saçmalıyorsun kızım sen? Kafayı mı yedin?"
"Neden cevap vermedin bana? Sevgilin var mı, yok mu?"
"Sanane kızım!" derken, aniden koltuktan fırlamıştı. Şaşkınlıkla ona bakmaya başladığımda, "Ben duş almaya gidiyorum," diyerek salondan çıktı. Birkaç saniye arkasından bakmaya devam ettim. Sevgilisi var gibiydi ama yok gibi gözüküyordu. Olabilirdi ama olmayadabilirdi. Ah, lanet!
Koltuğun köşesine fırlattığım telefonumu alıp gelen mesajlara girdim. Sabahtan beri dört tane mesajım vardı ama bir türlü bakmaya fırsat bulamamıştım. İlk geleni açtığımda Kutay'dan olduğunu gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM
Fiksi RemajaDeniz gökyüzünün bir yansıması, deniz gökyüzünün hiç ulaşamayacağı aşkıydı. Ve patlayan nefret, kan kırmızı kanatlarda şekillenmişti. Kanatlar, büyük bir acıyı taşıyordu kıyıya, aynı zamanda muhtaçlığı. Biz birbimize muhtaçtık. Elleri ellerime, göz...