🌟
Zaman çok çabuk geçiyordu.
Yelkovan hızlı bir şekilde akrebi takip edip ona eşlik ederken geçen saniyelerin, dakikaların, hatta saatlerin bile farkında olamıyorduk. Kimse iş işte geçmediği takdirde zamanın kıymetini anlayamıyor, bir şeyler için geç kaldığının farkına varamıyordu.
Neyse ki etrafımda zamanı gözüme gözüme sokan bir sürü insan vardı. Mesela Kutay, mesela abim, mesela kızlar, mesela Berkay.
Annem.
Hatta babam.
Okul müdürü mezuniyetten sonra babamla konuşmuş ve bir tercih yapmadığımı ona anlatmıştı. Babamla henüz konuşmaya karar vermemiş olduğum için ona asla ulaşmaya çalışmamış ve onun aramalarına da cevap vermemiştim. Fakat o bana bir şekilde ulaşmış ve bu konu hakkında yardımcı olmak istediğini söylemişti. Beni bir dershaneye yazdırmayı teklif ettiğinde ilk olarak bu ilgisine karşı şaşırsam da, daha sonra bunu utana sıkıla da olsa kabul etmiştim. Çünkü kabul etmeliydim ki, böyle bir şeye kesinlikle ihtiyacım vardı.
İki hafta önce Ada'yla sahil kenarında ki o konuşmamızdan ve bu konu hakkında uzun uzun düşünmemden sonra bir şeyler yapmaya karar vermiştim. Henüz ne olduğunu tam belirleyemesem de, kesinlikle bu şekilde devam etmeyecektim.
Önümdeki geometri sorusuyla bakışırken bu kadar şeyi düşünüyor olmam mantıklı değildi. Fakat ne yaparsam yapayım bir türlü odaklanamamıştım.
Silgiyi alıp şeklin üzerine karaladığım tüm rakamları silerek, "Hasbinallah," diye homurdandım. Çok sesli söylendiğimi fark ettiğimde kısa bir an duraksasam da artık çok geçti. Göz ucuyla da olsa Berkay'ın başını kaldırıp bana baktığını görebilmiştim.
"Ne oldu?"
"Hiç," dedim ona şirin bir gülümseme göndererek.
Ardından yeniden önüme döndüm ve bakışlarımı soruya çevirdim. Verilen bilgileri dikkatlice incelerken, ara ara oflamaya devam ediyordum. Ne yaparsam yapayım geometriyi anlayamıyordum. Bir yerde matematiği bile alt etmeye başlamıştım fakat ne zaman geometriyle karşı karşıya gelsem, tüm o havam sönüp gidiyordu.
Berkay merakla, "Senin fizik çalışman gerekmiyor mu?" diye sordu. "Programını mı değiştirdin?"
"Hayır," dedim bir kez daha oflarken. Bulduğum açıları yeniden şeklin üzerine yazdım fakat yine de bir şey fark etmemişti.
Güldü. Kıkırtısının hoş sesi kulaklarıma ulaştığında usulca başımı kaldırmış, gözlerimi ağır ağır kırparak gülüşüne bakmıştım. Eliyle saçlarını dağıtırken, başını iki yana sallayarak gülmeye devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM
Teen FictionDeniz gökyüzünün bir yansıması, deniz gökyüzünün hiç ulaşamayacağı aşkıydı. Ve patlayan nefret, kan kırmızı kanatlarda şekillenmişti. Kanatlar, büyük bir acıyı taşıyordu kıyıya, aynı zamanda muhtaçlığı. Biz birbimize muhtaçtık. Elleri ellerime, göz...