🌟
"Pişt, yakışıklı."
Kuzey bıkkınlıkla bana bakıp derin bir nefes aldı. Yarım saattir başında dikiliyor ve ağzından laf almaya çalışıyordum. Ama beyefendi sessiz kalma hakkını kullanıyordu.
"Ya hadi ama," diye sızlandım. "Konuşman için ne yapmam gerekiyor? Gıdıklamamı felan mı bekliyorsun?"
Tek kaşını kaldırıp ters bir ifadeyle bana bakmaya başladığında boğazımı temizledim. Pekâla, bu biraz saçma olmuştu.
"Kuzey!"
"Ne bağırıyorsun kızım!" diyerek kafasını yattığı yastıktan kaldırdı. "Kafamı şişirdin!"
"Sende konuş o zaman!"
"Belki konuşmak istemiyorum," dedi ve kafasını tekrar yastığa gömdü. "Beni yalnız bırak."
"Hmm," dedim düşünüyor gibi yaparak. "Hayır."
"Allah'ım, neydi benim günahım."
Yatağın diğer tarafındaki yastığı alıp kafasına geçirdim. Kuzey sinirle inlerken, "Kaldır kafanı!" diye bağırdım. "Sorularıma cevap vereceksin!"
"Bak kızım, beni zorlama. Valla bir koyarım ağzının ortasına, pat diye yapışırsın arkandaki duvara."
Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken, "Pislik," diye mırıldandım. "Ultra pislik."
Sıkıntıyla bir nefes aldıktan sonra kafasını kaldırıp, "Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi?" diye sordu. Yüzümü bir sırıtış kaplarken, "Asla," diye cevap verdim. Derin bir nefes alıp, "Pekâla," dediğinde yerimde dikleştim. "Sorularıma cevap verecek misin?"
Umutla bakan gözlerime odaklanıp, "Tamam," dedi bezmiş bir sesle. "Allah kahretmesin, cevaplayacağım."
Yattığı yerden doğrulup bağdaş kurarak karşıma oturdu. "Saçma şeyler sormak yok," dediğinde , "Benim sorularım seni ilgilendirmez," dedim. "İstediğimi sorarım."
Derin bir nefes alıp, "Tamam," dedi. "Başla."
"Soru bir, neden sessizliğe gömülüp odana kapandın?"
Birkaç saniye etrafına bakınıp, "Yalnız kalmak," diye mırıldandı. "Yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacım vardı."
"Pekâla, soru iki," dedim ve gözlerimi kıstım. "Ada'dan neden kaçıyorsun?"
"Pas, bu soruyu geçiyorum."
"Hayır," diye itiraz ettim yüzümü buruşturarak. "Pas hakkın yok."
"Buna sen karar veremezsin."
Dudağımı büzüp, "Buna ben karar veririm," dedim. "Şimdi, soruma cevap ver."
"Tartıştık, bu kadar. Oldu mu?"
"Aslında," deyip burnumu kırıştırdım. "Hayır."
Kuzey yanaklarını şişirdiğinde gözlerimi ona diktim. Aslında bu onun özeliydi. Kurcalamak istemiyordum ama merakım ağır basıyordu. Kuzey'e söz geçiremezdim fakat Ada'nın durumu beni ilgilendirirdi. Ne kadar yeni yeni yakınlaşmış olsak ta bu hali hiç hoşuma gitmiyordu. Bu nedenle onu eski haline çevirmeyi görev edinmiştim.
"Okula geç kalacağız ve Berkay ağzıma sıçacak," dediğinde şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Kuzey'in anlamsız bakışları bana ulaştığında kendime gelip sertçe koluna vurdum. "Terbiyesizlik yapma!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM
Ficção AdolescenteDeniz gökyüzünün bir yansıması, deniz gökyüzünün hiç ulaşamayacağı aşkıydı. Ve patlayan nefret, kan kırmızı kanatlarda şekillenmişti. Kanatlar, büyük bir acıyı taşıyordu kıyıya, aynı zamanda muhtaçlığı. Biz birbimize muhtaçtık. Elleri ellerime, göz...