🌟
Korku fazlaydı.
Korku çok fazlaydı.
Elimdeki telefona transa girmiş gibi bakarken hissettiğim tek şey korkuydu. Korkuyordum. Bu telefonu açarsam neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Babamın beni neden aradığıyla ilgili en ufak bir fikrim bile yoktu. Babam iyi bir insandı. Kötülüğünü sadece bana gösterdiği için gözümde bir canavar haline dönüşmüştü. Özünde ne kadar eğlenceli ve iyi biri olduğunu bir çok defa görmüştüm.
Ben hariç diğer insanlarla vakit geçirirken.
"Şu telefonu aç artık, daha da sinirlenir açmazsan."
"Babam beni arıyor," dedim belkide bu cümleyi yüzünce kez tekrarlayarak.
"Evet, baban seni arıyor." Kutay bakışlarını gözlerime diktiğinde bir an yumuşadığını hissettim. Ama çok geçmeden eski haline döndü ve "O telefonu bir an önce açmalısın," dedi. "Amcamı sinirlendirmen iyi olmaz. Bunu ikimizde çok iyi biliyoruz."
Evet, biliyordum.
İhtiyaçla etrafıma bakındım. Emir Atahan'a ihtiyacım vardı. Yanıma gelip bana yardımcı olmasına, beni yine kanatları altına almasına ihtiyacım vardı.
Tabiki de hayat bir kez daha bana kıçıyla gülmüştü.
Abim şuanda burada değildi. Herkes buradaydı ama abim yoktu. Ve işin tuhaf tarafı abimin sertliği Berkay'a geçmiş gibiydi. Abimin, şuanda burada olsaydı bana atacağı bakışlar Berkay'ın gözlerindeydi. En yoğun bakışlar ondaydı ve o bakışlar benim fazlasıyla çaresiz hissetmeme sebep oluyordu.
"Fıstık, hadi aç şu telefonu." Tedirgin bakışlarım Kuzey'e döndü. Gözleri kararlı bakıyordu. Bir anda içim cesaretle doldu. Elimdeki telefonu açıp hızla kulağıma götürdüm. "Alo?"
Bekledim. Birkaç saniye ses gelmedi. Konuşmayacağını düşünüp kapatacaktım fakat, "Kızım," diye seslenen babamın sesini duyunca tüm kalkanlarım yıkıldı. İçimdeki her şey parçalanıp tuzla buz oldu.
Kızım demişti.
"Baba," dedim titrek çıktığına emin olduğum bir sesle. Sesim titriyordu ve ses tonum salondaki herkesin pür dikkat beni izlemesine sebep olmuştu.
"Nasılsın?" dediğini duymuştum ama birkaç saniye cevap verememiştim. Şaşkın bakışlarım Kutay'ı buldu. Büyük bir merakla beni izliyordu. Babam bir kez daha, "Kızım," dediğinde, "Efendim?" diye cevap verdim.
"Nasılsın?" diye tekrarladı.
"İyiyim," dedim bir elim saçlarımı arkaya doğru iterken. "Baba," diye ekledim sonradan. 'Sen nasılsın' diye soramıyordum.
"Bu iyi bir şey."
"Sanırım." Tüm bunlara bir anlam vermeye çalışıyordum ama hiçbir sonuca ulaşamıyordum. Bu yüzden direkt konuya girerek, "Bir şey mi olmuştu?" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM
Fiksi RemajaDeniz gökyüzünün bir yansıması, deniz gökyüzünün hiç ulaşamayacağı aşkıydı. Ve patlayan nefret, kan kırmızı kanatlarda şekillenmişti. Kanatlar, büyük bir acıyı taşıyordu kıyıya, aynı zamanda muhtaçlığı. Biz birbimize muhtaçtık. Elleri ellerime, göz...