🌟
Bedenimi ele geçiren korkunun büyüklüğünün haddi hesabı yoktu. Tüm hücrelerim şaha kalkmış gibi gerilirken, hissedebilme ihtiyacına kıvranıp duruyordum fakat gözümün önünde karanlık bir perde vardı. Aniden içim çekildi ve bir boşluğa doğru süzüldüm.
Gözlerimi korkuyla açtım. Etraf hâlâ karanlıkken yerimden doğrulup, ellerimle oturduğum yere dokundum. Yataktaydım, sadece bir rüyaydı.
Derin bir nefes alıp rahatladıktan sonra elimi alnıma götürdüm. Elim ıslandığında yüzümü olabildiğince buruşturdum. Bu kadar korktuğuma göre sadece bir rüya değildi, kabustu. Ayrıca ben terlemekten nefret ederdim.
Bakışlarımı odaya çevirip biraz daha karanlığa baktıktan sonra yataktan kalktım. Boğazımdaki kuruluk hissi sinirlerimi bozuyordu. Yavaşça yerimden doğrulup bir kaç saniyede dengemi sağladım ve odadan çıktım. Merdivenlerden indikten sonra salonun ışığını açtım. Bakışlarım odanın duvarındaki saate kaydığında gecenin ikisi olduğunu gördüm. En son bir kulübede uyumuştum. Gerisine dair kafamda pek fazla görüntü yoktu, ya da gece gece kafam iyi değildi. Hem burası neden hu kadar soğuktu?
Ağzımdaki acı tat beni yeterince rahatsız etmiyormuş gibi, birde buna soğuk eklenmişti. Mutfağa girdikten sonra masanın üzerindeki sürahiyi alıp kaldırdım. Uykulu uykulu birde bardak bulmakla uğraşamayacaktım. Bu yüzden sürahiyi tepeme diktim. Ne kadar da kibardım, değil mi?
Kibar bir şekilde suyumu tepeme diktikten sonra sürahiyi masaya bıraktım. Salonun lambasını açmıştım ama mutfağın lambasını açmamıştım. Karanlık olmasını umursamadan yürümeye çalıştım ama iki saniye sonra yere kapaklandım. Acıyla inlerken neye takıldığıma bakmak için sinirle kafamı çevirdim ama hiçbir şey göremedim.
Tam o anda kapıdan çıkan kilit sesini duyunca, yattığım yerden doğrulmadan direkt kafamı kaldırdım. İçeri yavaş adımlarla giren Berkay'ı görünce, gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Bu durumda kim olursa olsun şaşırırdı. Gecenin ikisi olmuştu, adam kendi evine daha yeni geliyordu. Sizce de tuhaf değil miydi? Sonuçta evde yabancı insanlar vardı, evini bu kadar boş bırakıyor olması şaşırtıcıydı.
Ben saf saf Berkay'a bakarken, etrafa alık alık bakan gözleri bende takılıp kaldı. Bir süre boş boş bana baktıktan sonra gözlerini kıstı. Buradan tıpkı uzağı göremeyince gözlerini kısarak ileriyi görmeye çalışan yaşlılara benziyordu.
Ben ne yapacağını merakla izlerken Berkay gözlerini kapatıp, elleriyle başını tutmuştu. Bir süre parmaklarıyla başını ovduktan sonra gözlerini tekrar açtı. Bana yine dik dik bakmaya başlayınca, sıkıntıyla nefes aldım ve kafamı yere koydum. O kadar üşengeçtim ki buradan kalkıp yatağıma gitmeye bile eriniyordum. Hadi ama, çok uykum vardı. Şuracıkta kıvrılıp uyusam ne olurdu ki? Ben küçükken serinlemek için yerlere yatardım. Şuanda buracıkta uyusam, herhangi bir sıkıntı çekeceğimi sanmıyordum.
Bir süre sonra gözümün önünde oluşan gölgeyle kafamı kaldırdım. Berkay sert bir ifadeye bürünmüş gözlerle bana bakıyordu. Bende ona dik dik bakmaya başlayınca, gözlerindeki kızarıklık dikkatimi çekmişti. Göz altlarında oluşan hafif şişlik, uykusuz olduğunun göstergesiydi. Ayrıca bu kadar dalgın olmasının sebebini de ayrı bir merak ediyorum. Sonuçta Berkay'dan bahsediyorduk. Hiçbir şeyi umursamayan, sert, kendini bir şey sanan psikopat bir çocuktan. Bu hali bana çok yabancı, bir o kadarda tuhaf gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM
TeenfikceDeniz gökyüzünün bir yansıması, deniz gökyüzünün hiç ulaşamayacağı aşkıydı. Ve patlayan nefret, kan kırmızı kanatlarda şekillenmişti. Kanatlar, büyük bir acıyı taşıyordu kıyıya, aynı zamanda muhtaçlığı. Biz birbimize muhtaçtık. Elleri ellerime, göz...