"Ne demek 'hayır'?"
"Helen kurallarım belli. Sophie'nin eve ulaşmasını istiyorsan benimle buluşman gerek. Yalnız bir şekilde. Hem de en yakın zamanda."
Derin bir nefes alıp alnımı ovmaya başlamıştım.
"Tamam. Seninle buluşurum. Daniel şehir dışında. Yarın akşam onda evde ol."
Telefonu kapatıp masanın üstüne koymuştum ve sessizce ekranına bakmıştım. Ne Kellan ne de diğer Lockwood'ların bundan haberi olmamalıydı. Yoksa Andrew ile buluşmama izin vermezlerdi. Sophie'yi onun elinden kurtarmak için bu fedakarlığı yapmalıydım.
...
Sonra ki güne tedirgin bir şekilde başlamıştım. Evdekilere belli etmesem de çok endişeliydim. Okuldan döndüğüm zaman tıpkı ondan önce ki günler gibi ders çalışmıştım. Klaus birkaç kan tahlili yapmıştı. Vücudumun iyi yönde ilerleme gösterdiğini söylemişti. Her gün bir adım daha yaklaşıyordum o ana.
Montumu giydiğim zaman aynanın karşısına geçip kendime bakmıştım. Kendi kendimi teselli ediyordum. Şimdi alt kata inip Kellan'a mükemmel bir yalan uyduracaktım. Ve kimsenin bu gizli işten haberi olmayacaktı.
Merdivenlerden indiğim zaman Kellan beni mont ile gördüğü de kaşlarını kaldırarak,
"Üşüyor musun?" demişti.
Kafamı sallamıştım.
"Hayır. Jessica'ya gidiyorum. Raporlu olduğum günlerin notlarını alacağım. Sınavda o konularda dahil."
"Tamam. İki dakika bekle. Montumu alıp geliyorum."
Onun kolundan tutmuştum.
"Aslında... Ben yalnız gitsem daha iyi olur."
Kaşlarını çatmıştı.
"Nedenmiş o?"
"Çünkü her yere seninle gidiyorum. Kaldırımda tek başıma yürümeyeli haftalar oldu. Kendime olan güvenimi azaltıyorsun."
"Helen, Heidi'nin askerleri her yerde. Seni izliyor olabilirler. Yalnız görürlerse saldırırlar. Yumruk bile atamazsın."
"Kasabanın içine gidiyorum Kellan. Bir sürü insanın içinde yürüyeceğim. Kalabalık ortamlarda bana saldıramazlar. Sokaklarda polisler var. Bak... Endişelenmeni gerektirecek hiçbir şey olmayacak. Bir saat sürer işim. İki saat bile olmaz. Ayrıca, Jessica'nın evine seni de alıp götürmem hiç hoş karşılanmaz. Ailesini zor duruma sokmak istemem."
Kellan derin bir nefes almıştı.
"Tamam. Kevin'ın arabasını al. Ama bir saatten uzun sürmesin. Altmış bir dakika olursa Jessica'nın kapısında beliririm haberin olsun."
Gülümseyip,
"Teşekkürler." demiştim.
Ve onun yanağına bir öpücük kondurmuştum. Onun da hoşuna gitmişti. Gülerek arabanın anahtarlarını vermişti. Fikrini değiştirmesine fırsat tanımadan evden çıkıp arabaya binmiştim. Kellan kadar ben de tedirgindim. Sürekli etrafıma bakınmıştım.
Eve geldiğim zaman cebimden anahtarları çıkartıp içeriye girmiştim. Kapıyı kapatıp derin bir nefes almıştım. Evin kokusunu özlemiştim. Anılarım birer birer gözlerimde canlanmıştı. Odamın kapısını açıp dışarıdan bakmıştım. Hiçbir şeye dokunulmamıştı. Toz tutmuştu. Bu beni duygulandırmıştı.
"Mükemmel zamanlama!"
Sıçrayarak arkama dönmüştüm. Andrew çoktan eve girmiştim. Gülümseyerek yanıma gelip sarılmıştı. Onun kokusunu içime çekince başım dönmüştü. Bu kokuyu almayalı o kadar uzun süre olmuştu ki ağlayabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK DÜNYALAR SERİSİ 1 ( Vampir Kardeşlerin Düşmanlığı)
VampireHelen on altı yaşında bir genç kızdı. Sıradan bir okulda, sıradan arkadaşları ve sıradan bir sevgilisi vardı. Yoksa o öyle mi sanıyordu? Gerçekler gün ışığına çıkar. Helen dostunu ve düşmanını öğrenir. Ablası Heidi'nin onu öldürmek istediğini öğ...