Bölüm 32 - YAS

2K 150 19
                                    

Salonda otururken bahçeye gelen araba sesini duyunca kalp atışlarım yükselmişti. Evet, gelmişlerdi. Ellerim soğumuştu.

Kellan dönüp bana bakmıştı. Ağzı ile sessizce,

"Sakin ol." deyip elimi tutmuştu.

İçeriye girdikleri zaman ilk gördüğüm annem olmuştu. Direk yanıma gelip bana sarılmıştı. Hastaneden taburcu olup eve geldiğimden beri görüşmemiştik. Özlemişti. Ben de özlemiştim. Kokusunu özlemiştim.

Arkasından gelen Henry bana gülümseyip sarılmıştı. Saçımı dağıtıp,

"Harikasın. " demişti.

Gülümsemiştim.

" Hayır. Değilim."

Arkasından gelen adama bakmıştım. İri cüsseli az saçlı sarışın bir adamdı. Babacan bir tavır ile bana gülümsemişti. Kollarını açmıştı. Sarılmamı istiyordu. İlk an için garipti. Sonuçta, ilk defa gördüğüm birine sıcak kanlı davranıp sarılmam çok zordu. Ama onca yolu beni görmek için gelmiş birinin kollarını da geri çeviremezdim. Bu yüzden sarılmıştım. Kısa bir sarılma olmuştu. Yeteri kadardı. Arkasında sarışın bir adam vardı. Yakışıklıydı. Çok yakışıklıydı. Yan yana durunca babasına ne kadar benzediği anlaşılıyordu.

Hep beraber salonda oturup sohbete başlamıştık. Annem elimden tutmuştu.

"Kaybın için çok üzgünüm tatlım."

Küçük bir gülümseme ile,

"Ben de üzgünüm." demiştim.

Babam gülümseyerek Sophie'ye bakmıştı.

"Neyse ki seni çok seven arkadaşların var. Bu konuda şanslısın. Hiçbir anında yanında olamadık. Ama hiçbir şey için geç değil. Bundan sonra olacağız."

Bütün gün Lockwood malikanesindeydiler. Hiç usanmadan beni motive etmişlerdi. Aniden hayatıma girmiş olsalar da onları seviyordum. Sophie haklıydı. Benim için umudu olanlar onlardı. Bugün onların yanında oturup sohbet etmek yerine odamda oturup ağlasaydım hepsi çok üzülecekti. Babam ve diğer abim ile tanışamayacaktım. Birçok gelişmeden geri kalacaktım. Sophie'nin sözünü dinlemek ile başarıya ulaşmıştım. Hiç değilse bugün için.

(Kellan)

Helen'in bu kadar çabuk toparlanacağını düşünmemiştim. Onu almak için toprak yola arabam ile gittiğimde Daniel'ın cansız bedenine bakıyordu. Robot gibiydi. Yanına geldiğimde hiçbir tepki vermemişti. Ama onu kaldırmak için dokunduğumda bayılmıştı.

Eve getirip odasına yatırdığım zaman Sophie onun üstündekileri değiştirmişti. Uyandığı zaman iyi hissetmeyecekti. Belki de kendini öldürmek isteyecekti. Sonuçta o bir Witherspoon dişisiydi. Hepsi ayrı psikopattı.

Sophie'nin onu motive ettiğini biliyordum. Yoksa bu kadar çabuk iyileşemezdi. En yakın arkadaşı yanında olmasaydı şu an onu odadan çıkarmak için bin bir türlü plan kuruyor olurdum. Onun yerine odasında onun uyuyuşunu izliyordum. Rahat bir şekilde yatıyordu. Yanında olduğumun farkında değildi. Bilmesine de gerek yoktu.

Artık böyle olacaktı. Dedektif gibi her an onun arkasında olacaktım. Bir kere onun oyununa kanmıştım. Bu tekrarlanmayacaktı. Buna asla izin vermezdim.

Penceresini kontrol ettikten sonra odasından çıkmıştım. Koridorda bekleyen Herbert ile holde yavaş yavaş yürümeye başlamıştık. Kafamda ki birkaç soruyu Herbert ile paylaşmaya karar vermiştim.

"Heidi'nin beynini yıkama gibi bir olasılığımız var mı? "

Herbert gülmüştü.

" Mantıklı - saçma demeden o kadar çok yol denedik ki aklın durur. Kendine cadı bulmuş. Özel büyü yapmış. Büyü Helen on sekiz yaşına gelince bozulacak. Onunla kapışmak için büyüyü bozacak. Ama o zamana kadar, ona şiddette yönelik davranışta bulunamıyoruz. Bir şey oluyor. Yani bizim bedenimizde. Geçici felç yaşıyoruz. Ona sertçe dokunamadığımız için kapatmaktan başka çare kalmıyor. Dokunamadığımız birini hücreye tıkmaktan başka ne yapabiliriz?"

KARANLIK DÜNYALAR SERİSİ 1 ( Vampir Kardeşlerin Düşmanlığı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin