Derinden gelen ayak sesleri beni ürkütmüştü. Kim etrafa bakınarak,
"Bunu sen de duydun mu Kellan?" demişti.
Öylece durup bekleyemezdik. Telefonu çıkartıp Kevin'ı aramıştım. Kısa bir bekleyişten sonra açmıştı.
"Kellan, başka bir odaya gelmeye üşenip telefonla aramaya mı başladın?"
"Kevin odamda değilim. Kim, ben ve Audrey ormandayız."
"Ne?" diye haykırmıştı.
"Diğerlerini uyandır ve ormana gelin. Çok kalabalık bir grup üzerimize geliyor."
Kevin'ın uykulu sesi kaybolmuştu.
"Anlaşıldı. Kokunuzu takip ederek buluruz sizi." deyip telefonu kapatmıştı.
Kim etrafa bakınarak,
"Şu an ilk resmi dövüşümü yapmış olacağım. Mutlu olmalı mıyım?" demişti.
Audrey gülmüştü.
"Mutluluğun onların sayısına göre değişecektir."
Yaklaşan ayak sesleri tahminen yirmi kişi diyordu. Ama daha fazla olabilirdi. Silahımı çıkartıp beklemeye başlamıştım. Audrey büyülü mızrağını hazırda bekletiyordu. Evden aldığım birkaç parça silahı da Kim'e vermiştim.
Ve kanlı ayın olduğu o anda vampirler ile dövüşmüştük. Gözümün önünden kan damlaları geçiyordu. Karanlık geceyi, kadınlı-erkekli çığlıklar doldurmuştu. Bıçakların, taze derileri kesip organlara değişini kulağımın içinde hissediyordum. Hiç bitmeyecekmiş gibi yankılanıyordu. Kısa bir süre içinde diğer kardeşlerimde aramıza katılmıştı. Ağaçların dalı kazık görevi görüyordu bizim için. Bana saldıran vampirleri ağacın gövdesine doğru itip kazığı tam kalbinden saplıyordum.
Kardeşlerimin yardımı ile kanlı kavga kısa sürede bitmişti. Ama vampirler laneti ile gelmişti topraklarımıza. Hayvanlar ürküp kaçmıştı. Birçok yırtıcı hayvan saldırı pozisyonuna geçmişti. Kolay değildi tabi. Orman onların eviydi. Ve biz onların evinde kavga ediyorduk.
Audrey hepsini bir araya getirmemizi istemişti. Ölen vampirleri, Audrey'in çizdiği bir halkanın içinde toplamıştık. Audrey onları yakıp bir şeyler söylemişti. Ve alev yok olduktan sonra ortada vampir bedenlerine dair en ufak bir kalıntı kalmamıştı.
Eve geldiğimiz zaman Miles ikili koltuğa oturup bana bakmıştı.
"Vampirleri öldürüp kıçınızı kurtardığımıza göre artık merak edilen soruyu sorabilir miyim? Gecenin bir yarısı üçünüz ormanda ne halt yiyordunuz?"
Ben açıklama yapacakken Audrey sözümü kesmişti.
"Heidi'nin cadıları Kellan ile uğramış. Kellan da odama gelip benden yardım istedi. Ben de bunu durdurmak için büyü yapmak zorundaydım. Ama büyü çok kuvvetli olduğu için evde yapamazdım. Bu yüzden ormana gitmek zorunda kaldık.
Tim Kim'e doğru yaklaşmıştı.
"Sen neden onlarla gittin?"
Kim montunu çıkarırken konuşmuştu.
"Gidişlerine tanık oldum. Yalnız gitmelerini istemedim. Bu yüzden ben de montunu alıp evden çıktım."
Miles tekrar soru sormuştu.
"Heidi'nin cadıları neden Kellan ile uğraşıyor?"
Soruyu Audrey'e sormuş olsa da gözleri bana bakıyordu.
"Bunun nedenini biliyor olsak çözümünü de bulurduk. "
Katherin Miles'ın yanına oturmuştu.
"Kellan, Helen'in erkek arkadaşı. Lockwood'lar arasında en çok onu biliyorlar. Heidi zamanında böyle bir emir verdiyse, onlarda uyguluyordur."
Audrey araya girmişti.
" Bunun bir daha gerçekleşmemesi için odama gider gitmez işe koyulacağım."
Kendi alanı olduğu için merak eden Klaus,
"Aklında ne var?" demişti Audrey'e.
"Kitaplarda bulduğum yöntemleri deneyeceğim."
Klaus,
" Kendi kitaplarımı getireyim." demişti. " Belki işine yarayacak bir şeyle buluruz."
Klaus odasına gittikten sonra Kate tekli koltuktan kalkıp,
"Benlik bir şey var mı? " demişti.
Ona gülümsemiştim.
" Hayır, yok. Yatabilirsin. İyi geceler."
Oda toplu bir,
"İyi geceler." dedikten sonra odasına gitmişti.
Audrey de araştırma yapmak için odasına çekilmişti. Klaus ise odasında bulduğu kitapları Audrey'in odasına götürmüştü. Üzerinden saatler geçmiş olsa da odasından çıkmamıştı. Demek ki beraber çalışacaklardı.
Herkes odasına çekilmişti. Ben de odama girdiğim zaman arkamdan Kevin girip kapıyı kapatmıştı. Dönüp ona bakmıştım. Şüpheci bakışlar atıyordu bana.
"Ne?" demiştim.
Elleri belinde,
" Ne olduğunu sen biliyorsun." demişti. " Bana bu işi ayrıntısına kadar anlatmanı istiyorum."
Derin bir nefes alıp kısa solukta bırakmıştım. Şeklini bozmadan bana kitlenmişti. Yatağıma oturmuştum. Oda oturunca anlatmaya başlamıştım.
"Birkaç hafta önce geceleri kabus görmeye başladım. Rüyamda bazen Helen'i bazen de daha karmaşık şeyleri görüyordum. Bu rüyalar yüzünden bir süre kendime gelemedim. Ama olay ciddileşti ve ben ayıkken rüya görür hale geldim. Bu yüzden Audrey'e danıştım. Oda bana yardımcı olmaya başladı. Gece odamda bilgisayar ile ilgilenirken dışarıdan ses geldi. Odamın kapısını açınca karşımda bir siluet belirdi. Ellerimi tuttu ve bu ellerle bütün sevdiklerimi gömeceğimi söyledi. Beni odamın ortasına fırlatıp gözden kayboldu. O sırada Audrey'e de görünmüş bu siluet. Biz de çözüm için ormana gittik. Çok kuvvetli bir büyü yaptı. Heidi'nin cadıları bunu hissetmiş olmalı ki, anında bize saldırdılar."
Kevin başına koyduğu ellerini çekip bana bakmıştı.
"Haftalardır zor anlar yaşıyorsun ve ben bunu şimdi öğreniyorum. Neden bana anlatmadın?"
Omuz silkmiştim.
"Bilmiyorum. Ben... Ben, yeterince zorluk yaşadığımızı düşünüyorum. Bunu anlatıp seni üzmek istemedim."
"Ama biz kardeşten de öteyiz. Bunu sen de biliyorsun. Birbirimiz dışında sekiz tane daha kardeşimiz olmasına rağmen bir olay olduğunda neden birbirimize danışıyoruz? Bunun nedeni yakınlık değil mi?"
"Olayın bu kadar ciddileşeceğini düşünemedim Kev. Helen için üzüntü duyuyordum ve kabus görüyordum. Nedeninin kabus olduğunu düşündüm. Kabusların arkasından üç tane cadı çıkacağını tahmin edemedim."
Kevin iç çekip elini omzuma koymuştu.
"Pekala, bundan sonra herhangi bir sorunda gelip bana anlatacaksın. Yaşadıklarından bir haber olmak istemiyorum."
"Tamam." dedikten sonra birbirimize sarılmıştık.
Gece yatakta tavanı izlerken, bu konu hakkında çok düşünmüştüm. İki yüz küsur yaşında bir melez olmama rağmen elimden bir şey gelmemesi beni çıldırtıyordu. Üç tane cadının bir araya gelip bana savaş açmasını ve bu savaşı kaybediyor olmam beni daha da delirtiyordu. Ama başka bir seçenek daha vardı. İşin ucunu sadece Audrey'e bağlamayacaktım. Tüm yükü ona verirsem kaldıramayabilirdi.
Diğer seçenek Witherspoon'lardı. Uzun süredir onlarla iletişim kurmamıştım. Evlerine uğramanın vakti gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK DÜNYALAR SERİSİ 1 ( Vampir Kardeşlerin Düşmanlığı)
VampireHelen on altı yaşında bir genç kızdı. Sıradan bir okulda, sıradan arkadaşları ve sıradan bir sevgilisi vardı. Yoksa o öyle mi sanıyordu? Gerçekler gün ışığına çıkar. Helen dostunu ve düşmanını öğrenir. Ablası Heidi'nin onu öldürmek istediğini öğ...