(Herbert)
Kanlı gecede altı tane kadın öldürmüştüm. Altı masum canı kazıklamıştım. Üzgün olduğumu söyleyemezdim çünkü üzgün değildim. Vampir öldürme işine çoktan alışmıştım. Benim kafama takılan kısım, isteksizce orduya katılanların isteksizce öldürülmesiydi. Ama aralarında bu orduya sıkı sıkıya bağlı olanlar vardı. Hayatlarını bağışlasam büyük başlara şikayet edebilirlerdi. Bunun riskini almamak için herkesi öldürmek zorundaydım. Sanırım bu yüzden hayata acımasız diyorlardı. Oysa ki acımasız olan hayat değil insan ve insanoğlundan gelen varlıklardı. Bizim zorunluluklarımız yüzünden birçok kişinin hayatı sönüyordu. Ortaya bir katliam çıkıyordu. Bundan hoşlanıyor muydum? Tabi ki hayır, sadece zorunluluktan.
Güneşin doğmasına dakikalar kala Tobey büyük kapının önünde durup etraftaki vampirlere seslenmişti.
"Angle, Agnes, Tekna, Lily, Allison ve Daphne'yi gören oldu mu?"
Kimseden ses çıkmıyordu. Neden çıkacaktı ki? Gerçekten hiçbiri görmeden onların işini halledip çöp tüneline atmıştık. Her pazar çöp tüneli yakılır ve çöpler yok olurdu. Pazara kadar bekleyecekti.
Tobey'nin kaygılı ve meraklı gözleri sonunda beni bulmuştu.
"Sen söyle Herbert. Kızlar eve girdi mi?"
Kollarımı kaldırmıştım.
"Üzgünüm Tobey. Onları hiç görmedim."
Tobey'nin yanına gelen Barry daha sakin görünüyordu.
"Yapabileceğimiz bir şey yok Tobey. Birkaç dakika sonra güneş doğacak. Kapıyı kapatmak zorunda kalacağız."
Kapıyı kapatmak için görevliler hareketlenirken Tobey onları durdurmuştu.
"Hiç değilse iki dakika daha bekleyelim. Son anda gelen birçok kişi oldu zamanında."
Barry onu ikna edemediği için derin bir nefes almıştı.
"Tamam Tobey. Sen bekle. Ama kural gereği iki gün sonra eşyaları yakılacak."
Tobey yönünü ona çevirmişti.
"Belki de kasabanın güneyine gitmişlerdir ve saati fark etmemişlerdir. Başka bir yerde sabahı geçirebilirler. Bir sonra ki gece dönebilirler."
Tanrım! Adamın umutları beni bile yeşillendirmişti. Az kalsın kendi öldürdüğüm kadınların canlanacağına ben de inanacaktım. Ama öyle bir dünya yoktu. Üzgünüm Tobey.
Kapılar kapanmıştı ve aynı anda Tobey'nin göz kapakları da kapanmıştı. Gerçekler acıdır Tobey. Senin cümlelerin bile geleceği değiştirebilecek kadar güçlü değil.
(Kellan)
Kardeşlerim gittikten sonra bu evdeki en zor anlarımı yaşıyordum. Heidi delirmeye başlamıştı. Geceleri ne kendine ne de bize huzur veriyordu. Geceleri gördüğü kabuslar yüzünden çığlık atıyordu. Bazen çığlıklar hemen kesiliyordu. Bazen ise bitmek bilmiyordu. Hem çığlık atıyordu hem de ağlıyordu. Kate hazırladığı bezi onun alnına koyup iyileştirmeye çalışıyordu. Ben ve Tim'de onun başında dikiliyorduk. Tim Kate'e bakıp,
"Su ve bezden başka bir şeye ihtiyacın var mı?" demişti. "Hemen gidip getirebilirim."
Kate kafasını sallamıştı.
"Hayır. Amacım onu kendine getirmek, eskisi gibi güçlü yapmak değil."
Tim kafasını sağa yatırarak,
"Sen bilirsin." demişti.
Ben Tim'in omzuna kolumu atmıştım.
"Sen yat kardeşim. Bununla biz ilgileniriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK DÜNYALAR SERİSİ 1 ( Vampir Kardeşlerin Düşmanlığı)
VampierHelen on altı yaşında bir genç kızdı. Sıradan bir okulda, sıradan arkadaşları ve sıradan bir sevgilisi vardı. Yoksa o öyle mi sanıyordu? Gerçekler gün ışığına çıkar. Helen dostunu ve düşmanını öğrenir. Ablası Heidi'nin onu öldürmek istediğini öğ...