'Kütüphane'
Sabah kaltığımda yatağın başına oturmuş öylece duvara bakıyordum. İki dakika sonra Erçil'in sesi bütün evi sardı. Dün gece gelip onda kalmıştım. O benim tek arkadaşımdı bütün duygularımı sadece onla paylaşabiliyordum. Okulda pek yakın değilmiş gibi duruyorduk fakat gerçek hayatta tek arkadaşım oydu.
Yataktan kalkıp siyah pantolonumu ve onun üzerine de siyah gömleğimi doldurdum. Üzerime Erçil'in bu sene moda olan uzun hırkalarından giyindim. Kahve rengi olan bu uzun hırka hoşuma gitmişti. Saçlarımın uçlarını hafif dalgalandırdıktan sonra salona geçtim. Erçil sabah erkenden kalkıp bana kahvaltı hazırlamıştı. En son ne zaman kahvaltı yaptığımı düşündüm fakat kestiremedim. Oturup kahvaltı yaptıktan sonra botlatırımı giyip dışarı çıktım. Arabam olmadığı için Erçil ile beraber yürüyerek okula gittik.
Erçil ile ayrıldıktan sonra sınıfıma geçtim.-
Herkesin arasında nedense gözlerim onu aradı. Yoktu. Onun ilk kez okula gelmediğini görünce bana şok etkisi yaratmıştı. Neden bu duygulara kapıldığıma anlam veremiyordum.
Kaya'nın arkadaşı oradaydı. Bana bakıyordu. Herkes gibi. Ne yapmaya çalışıyorsun?, bakışı.
Bana baktığını umursamadan ders dinlemeye devam ettim. Dördüncü dersten sonra bugünlük okulu asmaya karar verdim. Daha fazla okulda kalmak istemiyordum.Arabam olmadığı için yürümeye başladım ama evime gitmek yerine ayaklarım beni kütüphaneye götürmüştü. Neden olduğunu bilmiyordum ama bana iyi geleceğini düşündümüştüm.
Kaya ile akşam üzeri gittiğimiz için pek ilgimi çekmemişti fakat şimdi bakınca kütüphanenin ne kadar güzel ve ilgi çekici olduğunu fark etmiştim. Kocaman bir kütüphaneydi. Camlar yere kadar iniyordu. Çerçeve görevi gören camın yanındaki tahtalar ise daha güzel bir hava katıyordu. Kütüphane orman tarafına baktığı için koca ağaçlar camlara bakınca resim potrelerini anımsatıyordu. Kütüphane hiç can sıkıcı değildi çünkü kitap rafları fazla uzun değildi. Bazı raflar cam tarafına çok yakındı. Kütüphanedeki masalar ve etrafına konulan dört adet sandalyeler ise ortama daha güzel bir görünüş veriyordu.
Akşam üzeri dikkat etmediğim bu yer şimdi gözüme daha farklı geliyordu. En azından diğer kütüphaneler gibi kalabalık değildi. Boş masalardan birine oturdum. Herkesin elinde kitap veya yaptıkları farklı işleri görünce boş boş oturduğumu fark ettim. Kısa raflar genellikle cam tarafında olanlardı. Cam olmayan taraftaki uzun raflara gidip bir kitap seçtim. Elime ilk gelen kitabı aldım.
Tekrar masama geçip kitabın kapağını açtım.
Bir kaç saatliğine dünyayı durdurup kitap okumaya başladım. Yaptığım en anlamsız şeyleri yapıyordum ama bu aksine kendimi daha rahat hissetiriyordu. Çok normal gibiydi.Bir buçuk saat geçmişti. Güneş batmaya başladığında kütüphane turuncu renge bürünüyordu. İki sevgiliyi anlatan kitabı okurken yanıma oturan insanları umursamadım. Kitabı bitirip kalkmayı planlıyordum fakat atladığım bir şey vardı ve biraz geç fark etsemde kafamı kaldırdığımda yanımda oturan ve önündeki kitabı okumak yerine beni izleyen Kaya'yı fark etmiştim. Geri kafamı indirip kitap okumaya devam etsem de iki dakika sonra ona bakıp sessizce "Beni neden izliyorsun?" diye kendimi ona soru sorarken buldum.
Buradaydı. Nasıl geldiğini, burada olduğumu nereden bildiğini bilmiyordum. Bildiğim tek şey ise ondan uzak durmaktı.
"Başka bir şey ile uğraşırken seni izlemek güzel oluyor. Geçen hafta evime gelip beraber ödev yaparken seni izlediğim zaman ki kadar güzel." dedi. Hani şu kendini birşey zanneden gülümsemelerden takınarak."Olanları unuttuğunu zannetmiştim. Sadece bir ödevdi." Dedim. Kütüphanede sessiz konuşmak kadar zor bir şey daha bilmiyordum. Sesimi kontrol etmem zor olmuştu. Kitabı kapatıp masadan kalkarken Kaya kolumu tutup beni geri sandalyeye oturttu. "Ne yapıyorsun?" dedim sessizliğimin içinden bağırırken. Gözlerim kolumdaki eline takılsada aldırış etmeden kolumu ondan kurtardım.
"Benle dışarı gel." dedi sert ve emredilen sesi ile. Bu beni sinirlendirmişti. Bana emir veremezdi. Kalkmak yerine inadına oturmaya karar verdim. "Kitabımı okuyacağım. Çok dışarı çıkmak istiyorsan kapı orda." Dedim ve kitabıma döndüm.
Yanıma yaklaştı ve sessizce "Bekliyorum." diyerek dışarı çıktı.Kitap biteli 20 dakika geçmişti. Hava karanlığa bürünüyordu. Bütünüyle kütüphanedeki turunculuk kaybolmaya başlamıştı. En sonunda eve gitme isteğim inadıma ağır bastı. Bir an önce Kaya'nın diyeceklerini dinleyip eve gitmek istiyordum.
Dışarı çıktığımda kütüphanenin kapısının merdivenlerindeki korkuluğa dayanmış ve ellerini cebine koymuş şekilde beni bekliyordu. Yanına gittim. Beni görünce yaslandığı yerden doğrulup bana bir kaç adım attı.
"Biraz konuşalım. Arabanı göremedim. Yürüyerek giderken konuşabiliriz." Dedi. Ona soğuk bir şekilde bakıp merdivenin basamaklarından indim. "Senle konuşacak bir şeyim yok. Eve gidip dinlenmek istiyorum. Beni rahat bırak." Deyip yanından uzaklaşsamda beni bırakmadı.
"Biliyorum pek önemli bir konu değil. Fakat seni evime davet edip ödev yapacak kadar bir arkadaşlığımız varsa benle neden görüşmek istemediğini açıklamalısın."
"Önemli bir konu değilse konuşmamıza gerek yok. Bak, evet bir arkadaşlığımız oldu ama bu yalnızca bir arkadaşlıktı bu kadar önemseme. " Deyip konuşmayı bir kenara attım.
"Benim için hayatımda oluşan tüm kişilikler önemlidir. Ben sadece sana ne yanlışlık yaptığımı öğrenmek istiyorum. Seni kendimden soğutacak bir şey mi yaptım?" Dedi. Sesi
ciddiydi."Sen hiç bir şey yapmadın. Sadece ben arkadaşlık yapabileceğin bir kişi değilim. Senin yanımda bulunman bana kötülük getirir ve ben senin yanında bulunursam daha da kötü şeyler olur. Ailevi meselelerim var."
Derin bir iç çektim.
"Bu konuları konuşmak beni artık yormaya başladı. Uzatılacak bir şey değil." Dedim ve kararan havayı umursamadan tek başıma yürümeye devam ettim.Anahtarı çevirip kapıyı açtım. İlk işim lambaları yakmak oldu. Üstümü değiştirdikten sonra mutfağa geçtim. Kendime bir kahve yapıp oturma odasındaki koltuğa uzanıp kahvemi içmeye başladım.
Bugün olanları hafızamdan tekrar geçirdim. Dün akşam Erçil'in anlattıkları ise kafamda dalgalanıp duruyordu. Kaya'nın onun kolunu tutup ona bağırdığını duyunca ne kadar çok şaşırdığımı tahmin etmeye çalıştım.
Olabileceklerden korkuyordum. Kendimi kandırdıktan sonra başkasını kandırmaktan ise daha çok korkuyordum.
Kaya belkide ilgimi çeken ilk erkekti.
Gülümseyince yanağının yanındaki iz aklımdan çıkmıyordu. Konuşurken oluşan yüz hareketleri, sinirlenince yüzünün gerilmesi. Beni tartan şekilde soru sorarken tek kaşını kaldırması, kahverengi saçlarını dağınık bir şekilde kaldırması. Dudakları.
Bir dakika, ne düşünüyordum ben?
Düşüncelerimi uzaklaştırdım.
Yatak odama çıkıp yorganı açtım ve yatağın içinde uyumaya karar verdim. Kahvemi oturma odasında soğumaya mahkum etmiştim.Uykuya dalmak bu gece daha zordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Meleği
Fiksi RemajaEğer sorgularsam, hiç tanık olmadığım şeylere tanık olacaktım. Ben sorgulamak istemiyordum. ** Ceset gibiydi. Ölüm gibiydi. Ölüm.