Bölüm - 11-

635 24 0
                                    


Multimedia: Arda  Akcan

"Ya gerçekten sana inanamıyorum." Dedi Erçil tıslayarak. "Alya kendine zarar vermeye yer arıyormuş gibi bir halin var." Dedi dudağımın kenarındaki kurumuş yaraya bakarken. "Saçmalama ." Dedim soğukça. Hiç içten olasım gelmiyordu. Yanımdan ayrılan Erçil iki dakika sonra pamuk ve elindeki siyah şişeye yanıma geldi. Sandalyeyi bana doğru çekti ve yanıma oturdu. Pamuğa döktüğü sıvıyı dudağımın kenarına bastırdı. İlk başta hafifçe zıplasamda sonra sabit durmaya çalıştım. Kaç gün geçmesine rağmen dudağım inanılmaz derecede zonkluyordu.

"Şimdi daha çabuk geçer" dedi. Yüzüne emin misin ? Dercesine baktım. "Yani bir iki güne belki daha uzun. Aman neyse geçecek sonuçta." Deyip geçiştirmeye çalıştı. Salondaki koltuğa uzandım. Yorulmuştum. Derin bir uykuya ihtiyacım vardı.

Tam olarak iki hafta geçmişti. İki haftadır okula gitmiyordum. Erçil yanımda duran tekli koltuğa geçti. "Sen yokken neler olduğunu sormayacak mısın ? " Dedi. Doğrulup koltukta oturdum. Uzanırken Erçil'in yüzünü göremiyorum. Bu soruyu onun sorduğuna inanmam için yüzüne bakmam gerekiyordu. "Gerçekten umurumda olduğunu mu düşünüyorsun ?" Dedim onu süzen bakışlarımla. "Bazen kız olduğun hakkında şüphelerim var. Biraz insancıl yaklaş. Hani kızlar meraklıdır felan. Kız ne demek biliyorsun değil mi ?" Dedi el hareketleri ile konuşurken. Benle dalga geçmeye bayılıyordu.

"Hayatımı gerçekten etkileyen bir şey yoksa beni ilgilendirmiyor demektir."

"Ya hayatını ilgilendirecek bir şey ise ?"

"Ben giderken arkamda hiç kimseyi veya hiç bir şeyi bırakmam. Bu da demek oluyor ki hayatımla ilgili bir şey olmamış."

"Ya kendine bile söyleyemediğin şeyleri arkanda bıraktıysan." Diyen Erçil'e ters ters baktım.
"Daha fazla uzatmayılım bence" deyip önüme döndüm. Konuyu nereye çektiğini anlamıştım.

Nefesini dışarı üfleyip bana bakan Erçil'i umursamayıp televizyonu açtım. Karnımdan değişik sesler gelmeye başlayınca ilk başta Erçil ile bakışıp sonrada karnıma gözlerimizi diktik. Acıkmıştım. "Acıkmış olabilirim." Dedim bu iğrenç durumdan kurtulup gülmsemeye  çalışırken. Tam ayağa kalakacağım sırada Erçil önüme geçti "Sen bekle ben sana bir şeyler hazırlarım. Yaraların acımasın. " Gülmeye başladım. "Bazen olmayan annemi aratmıyorsun." Dedim. Oda güldü "Aynı kaderi paylaşıyoruz." Diyip mutfağa geçti. Acınası bir halimiz vardı. Erçil mutfağa geçince nasıl bir salaklık yaptığımı düşündüm. Erçil acısını belli etmezdi. Fakat benden daha kırılgan ve duygusaldı.  Anne konusuna girdiğim için bütün küfürler kendime sıraladım. 

Erçil benim gibi değildi. O annesini belli bir yaşa kadar görmüştü. Anne sıcaklığı ve sevgisi kursağında kalsada bunun için mutluydu. Anne şevkatini çok az olsada tatmıştı. Bana anlatırken gözleri ağlamaktan kırmızı bir hal alsada her şeyi baştan sona kadar anlatmıştı. Annesi ve babası ile bir trafik kazası geçirmişti. Ona bir şey olmadığını fakat tırın altında kalan annesinin kafasını görünce nasıl şok geçirdiğini anlatırken nasıl acı çektiğini anlamıştım. Babası ise o enkazda  6 yaşındaki küçük kızını kafası kopmuş bir anne ile bırakıp çekip gitmişti. Psikolojik destek alıp bu yaşlara kadar gelmişti. Çok kötü şeyler yaşasa bile teyzesi olduğu için çok şanslıydı. Erçil'e annesinin kız kardeşi maddi olarak imkan sunuyordu.

Erçil'in elinde tepsi ile gelmesiyle düşündüklerimi unutmaya çalıştım.
"Bu sefer yaptığım sandviç hoşuna gidecek." Dedi ve tabağı bana uzattı.
Güldüm "Umarım zehirlenmem." Dedim. Tabağı uzatınca kormuş gibi yaparak "Daha çok gencim" diye direttim. Erçil bana 'ne yapıyor bu kız' diye bakarken tabağı zorla elime tutuşturdu. Gayet güzel olan sandviçi  yemeye başladım. Dalga geçsem bile Erçil bu işte becerikliydi.

Ölüm MeleğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin