Evdeki çığlıklar üzerine mutsuz bir şekilde yeni güne açtım gözlerimi. Salondan çığlıklar geliyordu. Sanırım annem ve babam kavga ediyorlardı. Her zaman ki basit kavgaları dır. Diye düşünürken yatakta zar zor oturdum. Ve yataktan kalkıp tutuna tutuna banyoya ilerledim. Küveti soğuk su ile doldurdum ve üzerindekiler de kurtulup kendimi suya attım evet attım .
Aslında suya girmem yasaktı. Ama yasaklar çiğnenmek için vardır edasıyla yeni aldığım şeftalili duş jelimle suyu köpürttüm . Saçını güzelce yıkadıktan sonra tıpayı kaldırdım ve sudan çıktım. Bornozumu üzerime aldım ve yavaş adımlarla odama yöneldim. Dolaptan üzerime siyah düz bir tişört ve beyaz bir pantolon alıp giyindim. Saçlarımı havluya sardım ve odamdan çıkıp salona inmeye başladım.
Bu sefer çığlıkların yerini sesli konuşmalar alıyordu. Yaklaştıkça dedikleri duyuluyordu. " Can Güneş'e iyi bak sakın ona bizim yokluğumuzu hissettirme." Duyduğum şeyler yüzünden yavaşça duvardan yere doğru kayarak oturdum. Annemle babam gidiyormuydu? Düşüncelerimi Can'ın sesi böldü.
" Güneş bunu kaldıramaz oma bunu yapamazsınız. " Can neden bahsediyordu. Allahım sen beni neyle sınıyosun ? Tekrar annem konuşmaya başladı. " Can Güneş benim kanser olduğumu öğrenirse nolur hiç düşündün mü böylesi en iyisi olucak. Şimdi yukarı çık Güneş'i al ve bir sene sonra evlenin bu eve geri getirme."Ne annem kanser miydi ? Biri bunun gerçek olmadığını söylesin. Komadayken gördüklerim gerçek olamazdı hayır asla gerçek olamazdı. Ama şimdi kendimi toparlamalıyım çünkü Can yukarı gelicekti. Ayağa kalkamıyordum. Ve evet Can merdivenleri çıkarken beni gördü.
- Can annem iyi mi ?
- Tabikide bitanem ama şimdi burdan gidicez tamam mı sadece sen ben ve aşkımız gidicez buradan.
- Can annem ölücek gitmeyelim.
Can da yanıma oturdu ve elimi tuttu. " Güneş bitanem annen tedavi olucak ama burdan gitmemiz lazım. " . Ne yani şimdi burda herşeyimi bırakıp gidicekmiydim ? Gidicektim çünkü annem öyle istiyordu. Can tekrar konuşmaya başladı "Güneş annenin hasta olduğunu bilmiyormuş gibi davran lütfen şimdi gel ve eşyalarını toplayalım. " Can yerden kalkamadığımı anlamış olucak ki kucağına aldı ve odama yöneldi. Odamın kapısına gelince beni imdirmesini söyledim ve indirdi yavaşça ikimizde yürüyorduk. Dolabımın kapağını açtım ve içinde ne var ne yok siyah rugan bavuluma doldurmaya başladım. Can'da o sırada makyaj malzemelerimi kutuya koyuyordu. Dolabımı boşaltmıştım. Yatağımın yanındaki dolaptan elektronik eşyalarımı da bavula koydum ve tabiki bir kaç tane kitap koydum. Can bavulu aldı ve aşağıya indiriyordu. Bende peşinden indim ve şimdi sıra annem ve babamla vedalaşmadaydı.
Annem ve babam ikiside koltukta yan yana oturmuş sessizce bir şeyler konuşuyorlardı. Koltuğa doğru ilerledim ve ortalarına oturup ikisininde ellerini tutup yanaklarıma değdirdim.
" Anne ve baba beni asla unutmamanız adına şimdi bir fotoğraf çekicez." Babamın nostaljik fotoğraf makinesini aldım ve orta sehpaya koyup süreyi ayarladım. Tekrar aralarına oturdum ve onlara sarıldım. Ve artık fotoğrafımız çıkmıştı aldım ve siyah olan fotoğrafı salladım. Evet belkide bu fotoğraf bizim son fotoğrafımız olacaktı. Ikisininde yanaklarına birer öpücük kondurdum ve onlara kocaman sarıldım. Annem ağlıyordu bunu hissedebiliyordum. Babamda pişman gözlerle bana bakıyordu. Ikisinede bişey demeden kapıdan çıktım ve kapıyı sertçe kapattım. Kahretsin işte yine ağlıyordum. Can arabada beni bekliyordu. Bende arabaya bindim ve sürmesini bekledim ama sürmedi.
- Güneş ağlarsan gidemeyiz.
-Can çok canım yanıyor.
- Şisttt deme öyle bitanem şimdi yeni evimize gidicez ama önce alışverişe gidicez.
Her ne kadar gitmek istemesemde kafamı onaylar anlamda salladım ve yolu izlemeye başladım. Bir süre sonra tek katlı bahçesi olan mavi bir evin önünde durduk. " Güneş evimize geldik bitanem." dedi Can sevecen bir ses tonuyla. Kapıyı açtım ve bahçeye doğru koştum. Bahçedeki ağaca bağlanmış hamağa attım kendimi.
CAN'IN AĞZINDAN
Güneş hayatımda en değer verdiğim insan. Ve en çok sevdiğim. Arabadan koşarak indiğinde kaçıcak sanmıştım ama beni cidden şaşırttı ve kendini bahçede ki hamağa bıraktı. Uyuya kalmıştı. Daha öğlen bile olmamıştı ama o uyurdu. Güneş'in bavullarını odasına çıkardım. Tekrar aşağı indiğimde Güneş hala uyuyordu. Hamağa eğildim ve yanağına bir öpücük kondurdum. Hava sıcaktı o yüzden örtmeme gerek yoktu. Bahçedeki yuvarlak beyaz masanın beyaz tahta sandalyesini aldım ve hamağın yanına koydum. Güneş uyurken çok masum görünüyordu. Aslında hep masumdu ama uyurken bir farklı masum.
Başımı gökyüzüne doğru kaldırdım ve beş dakika boyunca gökyüzüne baktım. Kafamı tekrar hamağa doğru çevirdim. Gözlerimi kapattım ve tekrar açtım hiç bir şey değişmedi. "Güneş sevgilim korkutma beni" .
Deliye dönmüştüm adeta. Yoktu hiçbir yerde yoktu benim minik kelebeğim." Güneş bak nolur hadi artık şakayı bırak." bağırmamın üstüne arka bahçeden ses geldi. Arka bahçeye doğru koştum Güneş yerde yatıyordu. Yanına gittim gülüyordu,
" Güneş neredeydin ? " kızmış olduğumu anlamış olacaktı ki gülmeyi kesti. "Şey aşkım ben ağaçtaydım özür dilerim." sanırım hatasını anlamıştı. Ama artık trip atma sırası bendeydi. Na birşey demeden ön bahçeye doğru ilerledim oda arkamdan geliyordu. Kolumu tuttu ve konuşmaya başladı.- Bak Can bana trip atma heleki o komadaki şeylerden sonra ve annemin kanser olduğunu öğrendikten sonra hiç atma.
-Güneş sakin ol tamam gel barışalım.
Onu kendime çektim ve sıkıca sarıldım. Güneş ile sevgiliden çok arkadaş gibiydik hatta dost gibi. Çok güzel şeftali kokuyordu. Sanki benim cennetim gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ'İM
Teen FictionZorluklara karşı mücadele ederken karşına çıkan herhangi bir şey seni o hayattan soğutabilir. Güvendiğimiz insanlarda bıçaklayabilir bizi. Yakınımızdaki insanlari iyi seçmeliyiz.