Sen benimsin

79 13 8
                                    

Sabah duyduğum sesle gözlerimi açtım. Dün gece Azra bizde kalmıştı. Ve onları Can ile tanıştırdım ama sanki daha önceden tanışıyor gibiydiler. Hep birbirlerinden uzak durdular.

Sanırım şuan Azra ve Can salonda tartışıyorlardı. Yattığım yatakta doğruldum ve saate baktım 12.27 uh ne ara öğlen olmuş. Acaba bunlar ne zamandan beri kavga ediyorlardı. Yataktan kalktım ve yüzümü yıkayıp dolabımdan siyah pantolon ve gri düz bol tişörtümü alıp giydim. Saçlarımı tarayıp sağ tarafıma doğru bol bir melik yaptım.

Odamın kapısını yavaşça açtım ve salona ilerlemeye başladım. Yaklaştıkça sesler daha netleşiyordu. " Güneş'ten uzak dur Azra git burdan." Bunu diyen kişi Can"dı. Can neden Azra'ya böyle demişti ? Can'a karşılık olarak ise Azra " Bu bebeğin babası sensin Can. Bebeğim böyle bir hayatı hak etmiyor. Onu babasız bırakma Can."

Duyduklarımla kalbime bıçak saptanmıştı. Yavaşça oturduğum yere bıraktım kendimi. Göz yaşlarım sel gibi akıyordu. Sesim çıkmıyordu konuşamıyordum. Sesimin çıktığı kadar "ahhh" diye bağırdım.

Benim bağırmamın üzerine Can yanıma geldi. Can bana dokunamazdı. O Azra'nın. bebeğinin babasıydı. Bu düşünce beynimi ve kalbimi ele geçirmişti.

Azra elindeki telefonla birilerini arıyordu. Can ise beni kucaklamıştı. Onun bana değmesini istemiyordum. Ama şuan buna mecburdum.

Can arabasının kapılarını açtı ve beni arka koltuğa yatırdı. Sanırım şuan kriz geçiriyordum. Kriz geçirmek bana genelde çok nadir olan birşeydi. Sadece çok üzüldüğümde olan birşeydi.

Aradan biraz süre geçtikten sonra Can arabayı durdurdu ve beni tekrar kucağına alıp hastaneye getirdi. Şuan sedye olduğunu tahmin ettiğim şeyin üzerindeydim. Nedense şu lanet olası hastaneden bir türlü kurtulamıyordum. Etrafımda bir sürü beyaz önlüklü adam vardı.

Yoğun Bakım Ünitesi olduğunu tahmin ettiğim bir bölüme girdik ve camlardaki perdeler kapandı.

Konuşamıyordum ve olanları düşündükçe canım yanıyordu.

*****

CAN'IN AĞZINDAN;

Sabah Azra bebeğin babasının benim olduğumu söylemişti. İşin kötü tarafı Güneş bunu duymuştu. Benim yüzümden şuan yine hastanedeydi. Güneş'in hayatına ben girdiğimden beri hep hastane odalarında sürünüyordu.

Yoğun Bakım Ünitesi'nin önündeki bordo deri koltuklara oturdum. Saçlarımı elimle karıştırdım. Güneş benden nefret edecekti. Ama o çocuk benim değildi. Azra ile daha önceden tanışıyorduk. Ama onlar Amerika da yaşadığı için Türkiye'ye geldiklerinden beri sadece neredeyse 2 kere görmüştüm. O bebeğin babası ben değildim.
Asla Güneş'e ihanet etmezdim.

Cebimden telefonumu çıkardım ve Azra'nın numarasını bulup aradım. "Ne var Can?" Dedi çok rahat bir şekilde. Ama ben rahat değildim. "Azra kızım sen salak mısın. Kuzenin şuan senin bir yalanın yüzünden hastanede ve sen onun yanında değilsin. " dedim yüksek bir ses tonuyla. "Can canını yakmak istedim Güneş'in o çok mükemmel bir hayat yaşıyordu. Sana sahipti. Kıskandım ben onu tamam mı."
dedi hala rahat bir ses tonuyla. "Başlatma sanada kıskanmanada o kıza bişey olursa yerin dibine girsen bile bulurum." dedim hala yüksek çıkan bir ses tonuyla ve kapattım.

O sırada Güneş'in soktoru dışarı çıktı. Hemen ayağa kalktım. Doktor yanıma yaklaştı " Sanırım Can Bey sizsiniz Güneş Hanım sizi çağırıyor. " demişti ses tonunda hiç degisiklik yapmadan.

Kapıyı açtım ve içeri girdim. Güneş gözlerini açmıştı. Yanına yaklaştım ve yatağın az ilerisinde bulunan kırmızı koltuğu aldım. Yatağın yanına koydum. Elimi Güneş'in elinin üzerine koydum. Güneş elini hemen çekmişti.

" Güneş bana bunu yapma." Dedim boğuk çıkan sesimle. Güneş konuşmaya başladı o sırada. " Can senin bir bebeğin var onun yanına gitsene sen. " dedi Üzgün çıkan sesiyle. " Güneş aşkım sen çok yanlış anladın ." dedim korkak çıkan sesimle. Güneş yine söze atıldı. " ya Can saçmalama herşey ortada işte." dedi. Bu sefer bağırmıştı. Bende sesimi yükselterek " Güenş beni dinle sana herşeyi anlatıcam." dedim oda kafasını onaylar anlamda öne eğdi. " Senin o şizofren kuzenin seni kıskanmış. Beni kıskanmış , yaşadığın hayatı kıskanmış kısacası canını yakmak istemiş Güneş. Azra hamile falan değil. Dediğim gibi kıskanmış ve acı çekmeni istemiş o manyak." Güneş'e herşeyi anlatmıştım.

" Can sana kızdım sanırım özür borçluyum." dedi pişman bir ses tonuyla Güneş.

" Hayır bitanem özür borçlu değilsin. Sen benimsin ve ben seni kaybedicek hiç birşey yapmam Güneş. Sen yeter ki bana güven." dedim Güneş'e güven verivi bir ses tonuyla.

O sırada doktor içeri geldi " Can Bey çıkış işlemlerini ben halletim. İlaçlarınızı biradan hemşire getiricek. He bu arada Can Bey Güneş kızımız sana emanet biraz önce ailenle konuştum nların emri." dedi ve ikimizede gülümseyerek odadan çıktı.

Güneş'in sırtından tuturak kalkmasına yardım ettim. Onu bu halde yürütemezdim. Kucağıma aldım. Tam kapıdan çıkacağımız sırada hemşire içeri girdi ve elindeki reçeteyi nazik bir şekilde bize verip kapıyı geçmemiz için tuttu. Arabaya geldiğimizde Güneş'i ön koltuğa oturdum ve kemerini taktım. Arabanın önünden dolaşıp sürücü koltuğuna oturdum ve kemerimi taktım. şimdi evimize gidecektik. Ama Güneş hastaydı ona kendi hasta çorbamdan yapmam gerekiyordu. Evde malzemeler olmadığı için marketin önünde arabayı durdum. Güneş'e hemen geliceğimi söyleyip markete girdim. Manav bölümünden malzemeri aldıktan sonra abur cubur bölümünden birkaç çikolata ve cips aldıktan sonra kasada ücretini ödedim. Arabaya bindiğimde Güneş dalgındı. Sanki kafası karışık gibi duruyordu. Onu ve düşüncelerini bozmamak adına ona birşey demeden arabayı çalıştırdım.

Eve geldiğimizde arabayı durdurdum. Güneş benden önce indi ve bahçeye girdi. Bende o sırada arka koltuktaki poşetleri aldım ve eve doğru ilerledim. Güneş hamakta sallanıyordu. Eve girdim poşetleri mutfağa bıraktıktan sonra odamdaki battaniyeyi aldım ve hamakta sallanan Güneş'in üzerine örttüm. Bana gülümsemişti. Bugün bana ilk defa gülümsemişti. Bende ona karşılık gülümsedim ve içeri girdim. Malzemeleri çıkartıp çorbayı yapmaya başladım. Mmmm tamda istediğim gibi olucaktı.

Çorbayı bitirdikten sonra arka bahçeye açılan mutfak kapısından arka bahçeye çıktım. Arka bahçemizdeki masayı sildim ve üzerine masa örtüsü serdim. Tabakları taşıdım. Bir adet şamdan koydum ortasına ve evet işte tamam dı. Arka bahçeden ayrıldım ve mutfaktaki bulaşıkları bılaşık makinesine koydum. Birşey yapıyorsak tam yapalım değil mi ama. Sonra ön bahçeye çıktım ve Güneş'e yemeğin hazır olduğunu söyledim. Hamaktan kalktı ve yanıma geldi. Yüzü gülümsüyordu ellerini önünde birleştirmiş sallanıyordu. Bu haliye masum kedi yavrusu gibi görünüyordu. Kolumu omzuna attım ve oda karşılık olarak elini sırtıma koydu. Beraber arka bahçeye gittik. Sandalyesinİ kibarca çektim ve onu oturtturduktan sonra kendi yerime oturdum.

Sanırım Güneş aç değildi yada halsizdi. Elimdikei kaşığı bıraktım ve ellerimi masanın üzerine koyup kafamı ellerimin üzerine koydum. Güneş her haliyle çok tatlıydı. Masumdu. Herşeyimdi .Değer verdiğim ve beni asla bırakmayan tek insan oydu. Ah kahretsin birde annem var. her ne kadar beni oğlu olarak görmesede annem oydu ve bu asla değişmezdi. O sırada Güneş ona baktığımı anlamış olacak ki kafasını önüne eğdi. Bu bir utanma belirtisiydi. Kahretsin yine kahratsinki gün geçtükçe şu kıza daha fazla aşık oluyordum.

Hava yavaş yavaş soğuyordu kasımın ortalarındaydık. Sert rüzgarlar esmeye başlayınca Güneş'le birlikte masayı topladık. O odasına gitti. Sanırım bugün olanlar onu çok yormuştu. Bende kirli tabaklarıda makineye koydum ve kendi odama gittim.



GÜNEŞ'İMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin