AMCA

62 16 0
                                    

Sabah alarmın sesi ile uyandım. Dün geceye dair hatırladığım tek ve son şey Can beni kucağında taşıyordu. Sabah kalktığımda ise yatağımdaydım.

Yatakta doğruldum ve esneyip ayağa kalktım. Banyoya gidip yüzümü yıkadım ve saçımı tarayıp yukarıdan at kuyruğu yaptım. Odama geri döndüm yatağımı topladım ve dolabımdan bordo tişört ve siyah pantolon alıp giydim. Ayakkabı olarak da dolabımın ayakkabı bölmesinden bordo air max larımı giydim. Makyaj masama yöneldim ve siyah kalem çekip dudağıma hafif bordo ruj sürdüm.

Odamdan çıktım ve salona doğru ilerledim Can yoktu. Ve Can'ın odasına bakmaya karar verdim. Odasına doğru ilerledim. Kapıyı tıklattım ama içeriden ses gelmedi. Kapıyı açmaya karar verdim ve kapının kulubunu yavaşça aşağı indirip kapıyı açtım. Can yatakta yatıyordu. Yatağın önünde eğilim ve Can'ın saçlarıyla oynamaya başladım.

Can benim için çok farklıydı. Sevgili kelimesi az kalırdı. Can benim ikizim gibiydi. Her an her dakika beraberdik ama peki şu Cem onu niye daha önce hiç tanımamıştım ?

Can ile güzel bir ilişkimiz vardı ama dün gece onu kaybetme riski aklıma geldikçe başım dönüyordu. Bu sıralar kendimle hiç ilgilenememiştim. Belki de Can beni bakımsız bulduğu için benden ayrılırdı ama Can öyle biri değildi.

CAN'IN AĞZINDAN;

Sabah Güneş'in saçlarımla oynadığını hissettiğim için uyanmıştım. Aslında uyanıktım ama saçlarımla oynaması hoşuma gitmişti. Gözlerimi hafifçe araladım ve Güneş'e baktım. Korkuyor gibiydi. Sanki çok içten bişey onu üzüyor gibiydi gözleri. Anladığım kadarıyla bişey düşünüyordu.

Yatakta yatmaktan sıkıldığım an gözlerimi açtım. "Şey ben rahatsız ettim Özür dilerim. " dedi masumiyet dolu bir sesle."Bitanem sen uyandırmadın beni." Dedim onu avuturcasına. Elimi tuttu ve benim kalkmama yardım etti. Ikimiz beraber odadan çıktık ama Güneş benim odama geri döndü ve yatağımı toplamaya başladı. Bende o sırada kahvaltıyı hazırlamak için mutfağa gittim. Tost makinesini tost yapmak için çıkardım ve tost yapmaya başladım. O sırada telefonum çaldı arayan bilmediğim bir numaraydı. "Can Tekin saat öğlen 1'de depoların en sonundaki bağ evinde ol." Sesi sanki çok tanıdık bir sesti ama aklıma gelmiyordu. Yakınımdan biri olsa numarasını kaydederdim. "Tamam" dedim ve telefonu kapattım.

Niye çağırdılar ki beni of şimdi ne diycem ben Güneş'e.

Saat 12'de evden çıkmak gerekiyordu. Ve saat 12 idi. "Güneş aşkım benim bi işim var " dedim yalvarır bir ses tonuyla. Güneş bişey demek yerine kafasıyla onayladı. Eğildim ve yanağına minik bir öpücük kondurdum.

Kapıdan çıktım ve arabama binip depoların olduğu yere doğru sürmeye başladım. Yanıma her ihtimale karşı çakı ve silah aldım.

Aslında silah yada kesici aletler kullanmazdım. Tabi zor durumda kalmadıkça.

Aradan yarım saat geçtikten sonra depoların oradaki evin önündeydim. Arabamı durdurdum ve ilerlemeye başladım. Benim gelmiş olduğum anlamışlar olsa gerek ki kapı açıldı. Kapıyı yavaşça ayağımla ittim. Kapının arkasında biri yoktu. Elimi belimdeki silaha götürdüm ve içeri ilerlemeye başladım.

Uzun bir koridor vardı. Evin içinde neredeyse silahtan başka renk kullanılmamıştı. Koridordaki duvarlarda resimler asılıydı. Hey bu benim fotoğrafım. Benim hiç tanımadığım birinin evinde neden resmim olsun ki ? İçimde korku yoktu ama bu evin sahibinin kim olduğunu merak ediyordum.

Koridorun sonunda küçük bir salon vardı. Yavaş adımlarla salona girdim. Girer girmez arkamdan kapı kapanmıştı.
"Hey neler oluyor." Dedim refleks olarak. "Hoşgeldin oğlum."dedi boğuk ve kalın bir ses. Bu adam babam olamazdı. Arkamı döndüğümde gördüğüm manzara hiç hoş değildi. Amcamdı bu.

Ve biz amcamla kavgalıydık. Amcam annemi seviyordu ve babam anneme deliler gibi aşıktı. Babam ve amcam kavga edince bu kavgaya bende dahil oldum. Onları ayırmaya çalışırken amcam babam yerine beni bıçaklamıştı. O zaman ben 14 yaşında savunmasız bir çocuktum.

Şöminenin yanında bulunan siyah deri koltuklara oturdum ve amcama küçümser bakışlar attım. " Can nasılsın oğlum. "Sesi ilk konuşmasına göre bayağı incelmişti. "Bana oğlum deme." Dedim kendimden emin bir sesle. Koltukların arkasındaki bar masasından bardağına viski koydu ve karşıma oturdu. Viskisinden bir yudum aldı ve konuşmaya devam etti " Can seni buraya önemli bir konu için çağırdım." Sesi git gide inceliyordu. "Anlat ne var ?" Dedim küçümser bir ses tonuyla.

Ellerimi dizimin üstüne koydum ve dinlemeye devam ettim." Can be-ben senin babanım." Dedi titreyerek çıkan sesiyle.

Kahkahamı tutamadım ve küçümser bakışlar atıp kapıya yöneldim. Kapıyı açtım ve salondan dışarı çıktım. Duvarda bulunan fotoğraflarımı aldım elime. Ve çıkış kapısına ilerledim.

Bu adam git gide fazla oluyordu. Annem asla babamı aldatmazdı.
Yapmazdı. Yapmamıştır. Dış kapıyı açtım ve arabama doğru koşmaya başladım. Sürücü koltuğuna oturdum ve elimdeki fotoğrafları yan koltuğa fırlattım. Sahile gidicektim ama Güneş'e ihtiyacım vardı. Güneş'e mesaj attım hazır olması için. Arabayı eve doğru sürdüm. Güneş kapının önünde beni bekliyordu. Geldiğimi görünce arabaya doğru yürümeye başladı. Ön koltuğun kapısını açtı. Koltuktaki fotoğrafları kucağına aldı ve koltuğa oturdu.

GÜNEŞ'İMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin