BOLUM 5

7.4K 668 8
                                    

5.BÖLÜM

Gözlerimi açtığımda büyük bir baş ağrısı ile uyandım. Sanki beynim çıkacak gibiydi. Bir an nerede olduğumu anlayamadım. Şaşkınlıkla etrafıma bakarken küçük ama lüks yatak odasında gözlerimi kestirdim. Gelmiş miydik? Nasıl yani? En son kusmaktan bitap hale gelmiştim. Yavaşça doğruldum o anda üzerimdekileri fark ettim, bir bornoz... Antonio, yemin ederim o koca kafanı kıracağım...Lanet olsun.

Bornozumla utanç içinde uçaktan inip limuzine binerken sırıtan Antonio'nun suratına yumruk atmamak için kendimi zor tutuyorum. Aslında atabilirim ama beni engellemesinden ve sonuçta bornozumu kaybetmekten korktum. Hızla limuzine binip yerimi alırken sakinlikle yanıma oturdu ve şoförle aramızdaki camı kapattı. Sinirle ona döndüm.
"Sen hayatımda gördüğüm en en en aşağılık herifsin." dedim. Gülümsemesi yüzüne yayılırken istifini hiç bozmadı.
" Ufaklık, sen ilk çıplak gördüğüm kadın değilsin, meraklanma... Ayrıca sayemde iyileştin." Ellerimi göğsümün altında birleştirdi.
"Ah elbette acaba neden rahatsızlandım." diye homurdandım. Bir kahkaha attı.
"Seni uçak tuttuğunu bilemezdim öyle değil mi?"
"En azından kıyafetlerimi verseydin. Tanrım beynini patlatmak istiyorum, bornozla dolaşıyorum." Gözlerini kısıp beni süzdü.
"Şahsen ben şikâyetçi değilim." Omzuna bir yumruk attım ama kasları o kadar sertti ki elim acıdı. "Antonio, yemin ederim bunun acısını çıkaracağım." diye homurdandım. Hafifçe bana doğru eğildi.
"Sabırsızlıkla bekliyor olacağım tatlım." Sonra bakışlarını arsızca yakama dikti ve gülümseyip başını salladı. Kahretsin bu adamdan nefret ediyorum ve kalbimin çarpma hızının artmasından da.
Araç lüks bir caddeden geçip eski tip ama şık bir evin önünde durunca şaşkınlıkla dışarı baktım. Yavaşça arabadan inmesi ile ona ayak uydurdum. Bakışları ile onu takip etmemi istedi. Bu apartmana çevrilmiş eve girdiğimizde heyecanla çevreyi inceledim.
"Kesinlikle Amerika'da değiliz değil mi?" dedim. Tekrar gülümsedi. "Hayır, değiliz. Şu anda Yunanistan'dayız." Gözlerimi açıp ona baktım.
"Aman Tanrım! Resmen beni kaçırdın." Beni belimden tutup asansöre iterken kahkaha atıyordu. "Artık çok geç, seni kötü emellerime alet edeceğim." Gözlerimi kısıp onu süzdüm.
"Sen geç dalganı, burada ne arıyorum ben!"
"Tatlım, sana daha önce çok fazla konuştuğunu söyleyen oldu mu?" Ellerimi sinirden yumruk yaptım. "Antonio, seni tam olarak tanımıyorum bile, Yunanistan'da ne işim olabilir ki?" Asansör kapıları açılınca hızla çıkan onu takip ettim. Çıplak ayaklarla ve bana oldukça büyük gelen bornozumun belini sıktım tekrar.
"Sana söylüyorum, mirasımı almak için Amerika'da olmam gerekmiyor mu?" O ise hiç benle ilgilenmiyordu. Cebinden çıkardığı anahtarla sakince kapıyı açtı.
"Yüce Tanrım bana sabır ver! Sen dağ adamı seninle konuşuyorum. Sağır mı oldun yoksa!" Diye bağırdım. İşte o anda Antonio olduğu yerde çakılı kaldı.
Tam onun dikkatini çektiğim için seviniyorken, durumun farklı bir şey olduğunu anladım. Salonun ortasında Antonio'yu andıran bir adam, yanında oldukça güzel, kırmızı saçlara sahip bir kadın ve şaşkınlıkla bakan bir çocuk vardı. Dikkatlice bize bakarken, kendilerini sıkmaktan kızarmışlardı. Bakışlarımı onlardan Antonio'ya çevirdim.
"Antonio,beni bir aileye evlatlık olarak vermeyi planlıyorsan bu kez kesin seni öldürürüm haberin olsun." Ardından karşıdaki grup kahkaha atmaya başlarken, bu kez uygunsuz bir kılıkta olduğumu anlayıp kızarmaya başladım. Lanet olsun. İri adam gelip elini Antonio'nun omzuna koyarken hala gülüyordu.
"Kardeşim, haklısın kesinlikle bir kumral."dedi.
Antonio'nun ilk kez kızardığını gördüm. Tanrı beni korusun ki utanmıştı. Kardeş, bu adamlar kardeştiler ve kesinlikle benziyorlardı. Antonio'ya bakarken bu kez kahkaha atan ben oldum. Sinirle bana döndü.
"Çok üzgünüm ama kızarıyorsun." dedim. Bu onun kulaklarına kadar kızarmasını sağladı. Sonra bakışlarım önümde duran inanılmaz güzellikteki çocuğa kaydı. İri gözlerini açmış dikkatle bana bakıyordu. Arkasından çok hoş bir şey duydum.
"Klaus, hayatım, birine bu şekilde bakmak çok kaba bir davranış." Bakışlarımı sesin geldiği kişiye çevirdim ve elimde olmadan bu sevecen ve güzel yüze gülümsedim.
Aynı şekilde karşılık alırken kadın bana elini uzattı bende bana uzatılan eli sıktım.
"Merhaba, bu kaba adamları önemseme hayatım adım Valeria Elena Konitapolous,bu genç adamın yengesiyim." Ona şaşkınlıkla bakarken gülümsedim.
"Memnun oldum bende Roksanne O'conner ve bu adamı tanımıyorum, kendisi beni kaçırdı." dedim.
Birden bana gülümseyen surat kesildi ve herkes bakışlarını Antonio'ya çevirdi.
"Antonio."diye seslendi Valeria. Antonio ise bana döndü sinirle. "Roxy!" dedi adeta kükreyerek.
Omuzlarımı silktim umursamadan. "Çok güzelsin." Araya giren bu söz üzerine bakışlarımız tekrar küçük çocuğa döndü. Ona gülümsedim. "Teşekkür ederim." Eğilip elimi ona uzattım.
"Memnun oldum Klaus." dedim yavaşça. Küçük çocuksa elimi tuttu ve beni çekmeye başladı.
"Hadi gel sana yeni oyuncağımı göstereceğim." Bu kesinlikle benim için kurtuluştu. Arkadan, Antonio'nun kardeşinin sesini duydum.
"Sanrım, seninle konuşsak iyi olacak."

Konitopolous serisi 2 Ask CalimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin