8.BÖLÜM
Sabah gözlerimi açtığımda yatakta mutlulukla gerindim. Hafif bir baş ağrım olsa da kendimi yine de keyifli hissediyordum. Yavaşça gözlerimi açtım. Antonio’nun odasında yatıyordum. Hafifçe ayaklandığımda hala üzerimde akşamki elbisemin olduğunu gördüm. Yavaşça aynaya yaklaştığımda elbisemin kırışıklığı, akan makyajım ve saçlarımın karmaşaşı ile yüzümü buruşturdum. Hızla odadaki banyoya girdim, duş aldım ve Antonio’nun kıyafetlerinden giymek için dolabına gittim. Kahretsin, yanımda para varken kendime kıyafet almalıydım. Dolabı açtığımda bir sürü kadın giysisi gördüm. Bunu ne zaman ayarlamıştı. İçlerinden en güzel kıyafetleri giydim ve hazırlanıp odadan çıktım. Salona girdiğimde yemek masasının üzerindeki kahvaltıyı gördüm. Tanrım, bu adam bazen gerçekten harika olabiliyordu. Âmâ servis tek kişilikti. Üst katta dâhil olmak üzere onun adını seslenerek Antonio’yu aradım ve kısa bir süre sonra yalnız olduğumu anladım. Sabahki heyecanımdan eser kalmasa da gidip masaya oturdum ve öğle yemeği yerine sabah kahvaltımı yapmaya başladım.
“Antonio, bileğin nasıl oldu?” Başımı kaldırıp odamın kapısında sırıtan Damon’a sinirle baktım.
“İçeri girmeden önce kapıyı çalmayı deneyemez misin?” Damon gülümsemekten genişlemiş ağzıyla karşımdaki koltuklara geçip otururken içimden Aleksis’e küfür ediyordum.
“Takım elbiseye deri bileklik biraz tuhaf olmuş. Kolumdaki morluğu saklamak için takmıştım.” Başımı bilgisayarımdan kaldırmadan homurdandım.
“Ne istiyorsun Damon!”Göz ucuyla ona baktım. Güçlü omuzlarını silkti. “Hiç, bu sabah Aleksis’le bir kahvaltı yaptım ve daha önce gülmediğim kadar güldüm.” Cevap vermedim.
“Kelepçe fantezisinin sonu hazinle bitmiş sanırım. Tanrı Aşkına Antonio söylesene, o kız oldukça zayıf duruyor, seni nasıl alt etmesine izin verdin.” Yumruğumu masaya vurdum.
“Bunun hakkında konuşmak istemiyorum.” Ayaklandım.
“Ben çıkıyorum. “ Hâlâ gülümsüyordu. Biliyorum, Valeria ile arasında olanlar sırasında takındığım tavır yüzünden intikam alıyordu. “Toplantı ne olacak.”
“Kendin gir.” dedim hırsla. Gidip dün gece çok güzel koktuğumu söyleyen kadını aklımdan atmak için içecek ve bir kadınla yatacaktım. Sonrada büyükbabamla konuşacak ve bu kızı başımdan sepetleyecektim. Evet, kesinlikle bunu yapacaktım.
Sinirden kudurmak üzereyim. Saate tekrar baktım. Biliyorum benden intikam alıyor ama… Gözlerimi hüzünle masaya çevirdim. Ona yemek hazırlamıştım. Saat gecenin ikisi olduğunda gelmeyeceğini anlamıştım. Beni burada bir başıma bırakmıştı. Yemekler soğumuştu. Artık hiçbir şeyin eski çekiciliği kalmamış ve tüm zevkim kaçmıştı. Tamam, kabul ediyorum, kelepçe ve kavga olayı işi biraz abarttım. Dışarı çıkıp hava almak bana iyi gelecek bunu biliyorum. Gece saat çok geç olmasına rağmenki ben buna alışığım. Nede olsa uzun zaman sokaklarda yaşadım. Evet, temiz hava her şeye iyi gelir. Anahtarları kapının yanındaki kâsenin içinden aldım ve kapıyı açtım. Apartmanın dışına çıktığımda temiz havayı içime çektim. Issız, her yer ıssızdı. Sonra aniden yanımda beliren adamlarla korktum. Yanımda duran sarı saçlı adama baktım.
“Sizde kim siniz?” Genç adam gülümsedi. Yüzünü tam seçemedim. “Bayan O’conner, Biz sizi korumak üzere bay Antonio tarafından görevlendirildik. Bir şey mi istediniz.” Korumak ve Antonio… İşte o zaman, birebir korumalıktan çekildiğimi anladım. İster istemez gözlerim doldu. “Hayır,teşekkürler.” Gerisi geriye hüzünle yeni hapishaneme döndüm.
Ertesi Gün….“Büyükbaba, nasılsın?”Bana bakıp kırışık yüzüyle gülümseyen idolüme baktım.
“Gel Antonio, gel oğlum.” Yavaşça yanına gidip ona sarıldım. Bize her zaman kol kanat geren, gölgesinden faydalanabileceğimiz ulu bir çınardı o ve şu anda onun öğütlerine oldukça ihtiyacım vardı.
“Dediğim işi hallettin mi?” Eliyle oturmamamı işaret etti.
“Evet, büyükbaba! Dediğin yere gittim ve arkadaşınla görüştüm.” Dikkatlice beni dinliyordu.
“Bir tek sana güveneceğini söyledi ve senin adına geldiğimi söylediğimde konuştu. Bir kızı varmış.” Gür kaşları hayretle kalktı.
“Kızımı?” Başımı salladım. “Gayrimeşru… Sekterinden bir kızı olmuş ve oda itibarı için kadına yüklü bir para verip kızı aldırmasını söylemiş. Âmâ kadın bunu reddetmiş ve oradan ayrılmış. Sonrada yıllarca onları aramış.”
“Bildiğim kadarı ile Richard’ın hiç çocuğu olmamıştı.” dedi. Onu onayladım.
“Sorunda burada adam tüm servetini ona bırakmış ve onunla konuşmamızdan 1 hafta önce kızın yerini bulmuş. Benden onu korumama almamı. Kızı olduğunu ispatlayıp serveti almasını sağlamamı istedi.”
“Anlıyorum.” dedi sakince. Haykırmak istedim, hiçbir şey anlamadığını, onun küçük bir kız yerine tehlikeli bir kadın olduğunu ve aklıma fazla takıldığını anlamadığını söylememek için dişlerimi sıktım.
“Pekala, evlat. Şimdi sorun ne bana onu söyle!” dedi. Gülümsedim. O her zaman böyleydi. Bize bakar ve her şeyi görürdü.
“Sorun şu ki, kız benimle kalamaz. Sana getirmek istiyorum. “
Bir müddet bana baktı.
“O fazla güzel ve sen, onunla yakınlaşmaktan mı korkuyorsun Antonio!” Şaşırdım ve beni şaşırtabilen az sayıda insanlardan biri olan büyükbabama hayretle baktım. Gülümsedi, nadir olarak.
“Bende bir zamanlar genç bir erkektim Antonio!”dedi.
“Kabul ediyor musun büyükbaba!”
“Elbette, sorun şu ki!Antonio onu buraya getirmen demek Aleksis ve Demitras’ıda riske atman demek!” Başımı eğdim. Büyükbabam çok zeki ve bilgili bir adamdı. Ona kızın tehlikede olduğunu söylememe rağmen anlamıştı.
“Bunu nasıl anladın?” Yavaşça ayaklandı ve bende kalktım onunla birlikte.
“Çok basit, ortada çok büyük bir miras var. Richard’ın kızı olmasa yeğenleri mirasçı olur. Bu durumda kız büyük bir tehdit ve sende bilirsin ki bu tehditler her zaman ortadan kaldırılmak istenir.”
“Büyükbaba! O hayatımda gördüğüm en inatçı kadınlardan biri. Ben onunla uğraşmak istemiyorum ve o ….” Büyükbabam gelip elinle omzumu sıktı.
“Çok mu güzel, Evet bilirim.” Tekrar sıkıntıyla gülümsedim.
“Daha onu görmedin bile!” dedim. Beni süzdü ve odadan yavaşça çıktı.Bende onu takip ettim.
“Size hiç büyükannenizle nasıl tanıştığımı anlatmadım değil mi?” Elindeki bastonu sertçe yere vurdu. “Bu gururumu pek okşamaz. Âmâ nede olsa hayatımın kadınını buldum.”
Kendi kendine gülümsedi. Merdivenlerden indi ve bahçeye çıkana kadar tek kelime etmedi.
“Yazı seviyorum. İnsanı canlı kılıyor.” dedi. Bakışlarını uzaklara dikti.
“O hayatımda gördüğüm en dik başlı kadındı. Tanrım, beni çileden çıkaran bir inadı vardı ve o küçük ayağını yere vurup burnunu gururla kaldırdı mı onunla tartışmanın bir anlamı olmadığını bilirdim.” Sonra dolu gözleri ile bana döndü.
“Ama her şeye rağmen gördüğüm en müşfik kadındı. İnanılmaz bir eş ve harika bir anneydi. Onunla tanışmanı isterdim Antonio. Onsuz geçecek her sabaha uyanmak istemiyorum ama neyse ki siz varsınız.” Büyükbabam adına hüzünlendim. Büyükannemden pek bahsetmezdi.
“Bir ara ondan vazgeçtim, gençtim, zengindim ve yakışıklıydım. Dedim ki neden onunla uğraşayım. Âmâ bu çok farklı bir şey... Kanını ateşleyen bir kadın hayatta karşına bir kez çıkar ve sen onu tanıdıktan sonra diğer kadınlar sıradanlaşır.“
Dün akşamki halimi düşündüm. Sızana kadar içmiş ve ilk otele kendimi atmıştım. Bir başıma, bardaki sarışının benimle gelmek istediğini biliyordum ama alkımda hep üzerime çıkmış olan Roxy vardı. Şapkasını başından çekip savrulan kumral saçlı Roxy . Büyükbabamın sesi ile onun hayalinden uzaklaştım.
“Sen bir Konitopolous’sun ve biliyorum ki Antonio, Damon gibi başının dikine gideceksin. O yüzden kızı yarın buraya getir.” Yavaşça başımı salladım. Elimi büyükbabamın omzuna koydum.
“Teşekkür ederim büyükbaba! Bu gün avukatlarla görüşmem var. Kızı kan tahliline götüreceğim. DNA testi ile ispatlayacağız Richard’ın kızı olduğunu.” Büyükbabam başını salladı ve ben hızla gidip arabama bindim. Roxy ile olan görüşmemin iyi gitmeyeceğini biliyordum.