20.BÖLÜM
En sonunda cesaretimi toparlayıp salona indiğimde ortada yoktu. Sonra mırıltılarını duydum. Mutfakta aperatif bir şeyler hazırlarken gür saçlarını at kuyruğu yapmış, üstünüde değiştirmişti. Altına kısa minicik beyaz bir şort giymiş, üzerine tek omzu düşük bol bir tişört vardı ve söylediği melodiye göre dolgun kalçasını sallıyordu.
Bu görüntüyü zevkle seyretmek için bir omzumu mutfak kapısına dayadım. Sanki o buradayken bu eve bir hayat gelmişti ve ben yaşamı evimden sökmek üzereydim. Nasıl ona gitmesi gerektiğini söyleyecektim ki. Sanki varlığımı hissetmişçesine omuzunun üzerinden başını hafifçe çevirdi ve bana bakıp gülümsedi. Sonrada göz kırptı. Bu hareket etkisini tüm vücudumda bir elektrik akımı gibi gösterirken kalbime bir sancı saplandı. Ah Roksanne!...
Yavaşça yanına gittim ve onu mutfak tezgâhına sıkıştırdım. İri mavi gözlerini kırpıştırarak bana baktı ve gülümsedi. Onu öpmemek için kendimle savaşırken o çıplak ayağını kaldırdı ve bacağıma sardı. Ellerini tişörtümün yakasına yapıştırdı ve beni kendine çekti. Baş dönmesi ile beraber öpücüğüne tüm açlığımla cevap verirken her şeyi unuttum.
Onu ince belinden yakaladım ve tezgâhın üzerine oturttum. Şimdi iki bacağını da belime dolamış ve açlıkla öpüşürken ellerini tişörtümden içeri soktu. Benliğimi tamamen kaybetmeden ellerini tuttum ve öpüşmemize son verdim. Hala hızla nefes alıp verirken alnımı alnına dayadım.
"Sen ufaklık, kesinlikle sonum olacaksın." dedim arzudan çatallaşmış sesimle. Bir kıkırtı duydum dudaklarından ve bakışlarına kilitlendim.
"Roxy, konuşmalıyız tatlım." Bana bakıp gülümsedi.
"Şimdi mi?" dedi manayla. İç sesim boş ver konuşmayı diye bağırırken mantığımı araya soktum zorlukla.
"Şimdi." Onu yavaşça tezgâhtan indirdim ve elini tutup salona götürdüm. O acayip koltuğa oturup bağdaş kurarken gerginlikle onu bekledim. Sonra ortadaki geniş sehpanın üzerindeki dosyaları aldım ve ona uzattım.
"Bunlar mirasla ilgili imzalaman gerekiyor." Bana tekrar o gamzelerini ortaya çıkaran harika gülümsemesini sundu ve ben elimde olmadan derin bir iç çektim.
"Pekala." dedi ve elindeki kalemi alıp imzalamaya başladı. Âmâ onu hızla durdurdum.
"Okumayacak mısın?" Şaşkınlıkla bana baktı.
"Sen kontrol etmedin mi?" Hızla başımı olumlu anlamda salladım.
"O zaman sorun yok. Sana güveniyorum." Bu kelime içimi dağladı. Güven, bana bu derece çok güveniyordu. Tanrı biliyor ya onu bırakmak istemiyordum ama şu anda aklımda evlilikte yoktu. Neye dayanarak onu yanımda tutabilirdim ki. O kâğıtlarda gösterdiğim yeri hızla imzaladı.
"Tamam, mı?" Alıp kontrol ettim.
"Tamam, ufaklık." Sonra bana gülümseyip ayaklandığında aklından geçenleri anladım ve istemeden de olsa onu durdurdum.
"Roxy, şimdi beni dikkatle dinle. Yarın sabah saat 10 da uçağı hazırlayacaklar. Şirkette olman gerekiyor. Kendi şirketinde." Bana dikkatlice baktı.
"Neden?"
"Herkes yeni patronlarını bekliyor olacak." dedim.
"Tamam, o zaman orada oluruz bizde." İşin zor kısmının geldiğini biliyordum.
"Sen olacaksın. Ben gelmeyeceğim. Görevim burada bitiyor." Birkaç dakika şaşkınlıkla bana baktı.
"Sen ne zaman geleceksin?" dedi masumca ve ben kalbime saplanan binlerce bıçağa rağmen nasıl nefes alabildiğime şaşırdım.