7.BÖLÜM
Evden dışarı çıktığımda derin bir nefes aldım. Temiz hava, hava iyice kararmıştı artık. Altımdaki kot pantolon ve üzerimdeki tişörtle oldukça komik gözüktüğümü biliyorum ama önemli değil. Antonio'nun oturduğu semtin zenginlere ait olduğunu fark etmiştim.
Eğer hayatınız boyunca sefalet içinde yaşarsanız, zenginleri 1 km öteden bile tanırsınız. Geniş caddede gezerken, sıcak hava yüzünden bir çok insan dışarıdaydı. Caddedeki mağazaları tek tek incelerken vitrinde gördüğüm elbise ile olduğum yerde kaldım. Tek omuzu açık siyah elbise ve ona uygun ayakkabı ile çanta...Daha önce hiç elbisem olmamıştı. Heyecanla içeri girdim.
*****
Allah kahretsin. Bileğimi fazla zorlamaktan morartmıştım. Sonra aklıma başka bir şey geldi. Bu kız yüzünden bende kafa kalmamıştı ki. Boştaki elimle ön cebimden telefonumu çıkardım ve hızlı arama tuşuna bastım.
" Yardıma ihtiyacım var. Ne olduğunu sorma yedek anahtarları al ve hemen benim eve gel!"*****
Kuaför salonundan çıkarken, bir yandan da gülüyordum. Bu gece Antonio'ya oldukça pahalıya patlayacaktı. Üzerime çeki düzen verdim ve el işareti ile bir taksi çağırdım. Umarım, İngilizce biliyordur. Taksicinin beni bıraktığı yer adeta barlar sokağı gibiydi. Her yerde eğlence kulüpleri vardı ve kulağa hoş gelen bir melodi çalınıyordu. Sokakta ilerlerken içerilere bakmaya çalışıyordum. Aniden biri elimi tuttu.
Başımı çevirdiğimde, çok hoş esmer bir kızın beni içeri davet etmeye çalıştığını anladım. Girdiğim yer sanırım bir restourant ama daha çok bir taverna gibi ortada geniş boş bir alan var ve tüm masalar bu alanın etrafında bitişik halde yerleştirilmişti. Bana gösterilen masaya oturdum ve eğlenmeye başladım.
*****
"Aleksis, kes sesini. Yoksa yemin ederim yumruğu yersin." Gülmekten suratı kızaran kardeşim bana baktı. "Umarım, tüm Konitopolous erkeklerinin sonu hakkımızdan gelen kızı bulmak değildir." Yüzünü buruşturdu.
"Bu hiç bana göre değil."Arabayı sürerken sinirle ona baktım.
"Aleksis, bundan bir tek kişiye söz edersen..." Göz ucuyla bana bakıp sordu.
"Demi'ye demi söylemeyeyim."
"Özelliklede ona."
Elindeki kelepçeleri sallayarak geniş gülümsemesi ile bana sordu.
"Peki, bunları ne yapayım." Bir küfür savururken hızla kelepçeleri çekip onun elinden aldım ve giderken aracın camından dışarı attım. "Bunların kız arkadaşına ait olmadığına emin misin?" dedi Aleks. Yumruğumu sinirle direksiyona vurup arabayı sertçe kenara çektim.
"Pekâlâ, ne kadar?" Bir kahkaha attı. "Beni para ile satın alamazsın kardeşim, bu haberi duyduğunda Damon'un yüzünün alacağı ifade benim için paha biçilemez."
Hızla onun yakasına yapıştım.
"Aleksis,beni kardeş katili yapma!" Ellerini teslim olduğunu belirtircesine havaya kaldırdı.
"Sakin ol ahbap! Yalnızca dalga geçiyorum." Onu bıraktım. "Üzgünüm. Sanırım bu kız beni öldürecek."
"Orası muhakkak."Aleksis'e öfkeyle döndüğümde onun kaşlarını çatıp düşündüğünü gördüm.
"Sana tam olarak ne demişti?" "Yunanistan'ın gece hayatına dalacağını söyledi."
"Eğer bir turistsen, İngilizce bilen bir taksiye biner ve eğlenmek istediğini söylersin. Takside seni..." Söze girdim.
"Psiri bölgesindeki barlar sokağına bırakır."Ardından gülümsedim.
"Oldukça zekisin Aleksis." Alayla tek kaşını kaldırdı ve ben hızla gaza bastım.*******
Burası o kadar eğlenceliydi ki. Rakı, muhteşem bir şeydi. Biraz başım dönüyordu ama harikaydı. Beni içeri çeken kız yarım yamalak İngilizcesi ile bir şey isteyip istemediğimi sordu. Ona gülümsedim ve sahnedeki kadının rakı bardağı ile yaptığı dansı sordum.
"Sirtaki." Çok güzeldi. Hayranlıkla kadını izlerken, Yunanlıların bu işi iyi bildiğini düşündüm.********
"Lanet olsun, bu girdiğimiz 5.yer. Sanki yer yarıldı içine girdi." diye söylenirken başka bir yere girmeye çalışıyordum.
"Amma sabırsızsın! Aman Tanrım, bu kız kesinlikle efsane!" Başımı hafifçe Aleksis'e çevirdim.
"Dansçı kızları kesmeyi bırak! burada Roxy'i arıyoruz."
Âmâ Aleksis'in ilgisini çekemedim. Bu kez bende hayran hayran baktığı kızın nasıl bir şey olduğunu merak ettim ve başımı uzatıp, kalabalığın alkışlarla tempo tutup etrafını sardığı piste baktım. Kumral saçlar ve oldukça güzel bir çift bacak. Kız alkışların içinde başını arakaya atıp kahkaha atınca yüzünü gördüm."Roxy!" Lanet olası! Üzerindeki elbise tüm vücuduna oturuyordu, yapılı saçları ve hafif makyajlı yüzü ile Afroditi kıskandıracak güzellikteydi ve masadaki her adam ağzının suyunu akıtarak ona bakıyordu. Tam bir adım attım ki Alexsis beni durdurdu.
"Bu senin kız mı? Yüce Tanrım, işin bitmiş kardeşim." Sinirle kolumu ondan kurtarırken kalabalığı yarıp Roxy'e varmaya çalışıyordum. Âmâ o muhteşem güzelliği ile elinde bir rakı bardağını almış Sirtaki yapıyordu. Tanrı bana acısın ki bu zamana kadar gördüğüm en güzel görüntüydü. Hızla piste vardım ve karşısında durdum. Gülen yüzü beni görünce aniden soldu. Bir küfür etti ve kaçmaya çalıştı. Âmâ onu tek hamlede ince belinden yakaladım ve omzuma attım."Bırak beni!.." Sırtımı yumruklamaya başladı. Masadaki adamlar bir şövalye edasıyla onu benden kurtarmak için bana yaklaşmaya başladıklarında, büyük bir şaplak kıçına vurdum ve o çığlık attı.
"Bu birinci aşama eve gidelim sana göstereceğim." Onu hızla Aleksis'in kucağına bırakırken bağırdım. "Arabaya." Gözlerimi kırpıştırarak kucağında durduğum genç adama baktım.
"Sende kimsin." Gülümsediğinde beyaz dişleri esmer tenine tezat oldukça hoş duruyordu.
"Ben Aleksander Konitopolus." Kendimi kollarına saldım.
"Yüce Tanrım, bir tane daha mı?"
Bir kahkaha atı genç adam. Yüzünü karanlıkta tam seçemesem de oldukça çekici olduğu su götürmezdi. Bakışları benden ileri kaydı.
"Seni burada bırakırsam kaçarsın değil mi?" Tek kaşımı onaylamak için kaldırırken gülümsedim.
"Ama kardeşime yardım etmeliyim." Bakışlarımı piste çevirdim. Antonio çılgın gibi dövüşürken, ona saldıran adamların sayısı artmıştı. Yüzü kan içindeydi. "Lanet olası pislikler!" Hızla kendimi Aleksis'in kucağından attım.
"Onun kafasını bir tek ben kırabilirim." Kalabalığı iterek yarmaya başladım.
"Bebeğim seni kurtarıyoruz." dedi sarhoşun biri.
"Önce kendini kurtar ayyaş." dedim ve bir yumruk attım suratına. Adam boş bir varil gibi devrildi. Masaların yanından geçerken elime sandalyeyi aldım ve Antonio'ya ilk yaklaşanın kafasına indirdim. Arkasından bağırdım."Durun!" Kalabalık sözlerimi anlamasa da, çığlığımla durdular. Elimle Aleksis'i çağırdım. Oda hızla yanıma geldi ve kulağına birkaç söz söyledim. Başta güldü ve sonra Yunanca bağırarak sözleri söyledi. Kalabalık kahkaha atarken, arkama Antonio'ya döndüm. Kaşından ve dudağından kan geliyordu. "İyi misin?" dedim. Öfke dolu gözlerle bana bakıyordu.
"Seni lanet olası, ne yaptığını sanıyorsun!"
Ellerimi göğsümün altında birleştirdim.
"Hayatını kurtarıyorum." Eliyle ağzındaki kanı sildi.
"Beni bir tek senin dövmeye hakkın olduğunu söyleyerek mi? " Etrafıma baktım.
"Çok mızmızsın! Sıkıldım, geliyor musun?" diye sordum. Sıkıca bileğimi tuttu.
"Bunun hesabını vereceksin." diye hırladı.
"O anda bileğindeki morluğu gördüm. "Antonio,kelepçeyi nasıl çıkardın." diye sordum. Bileğini okşarken. Gözlerini bana dikti.
"İnce testere oldukça zor oldu." Cevabı veren Aleksis'ti.
"Çok aptalsın Antonio, anahtarı yastiğının altına koymuştum." dedim.İkisinin de kaşları hayretle kalkarken, bileğimi kurtardım ve onun kolunun altına girdim.
"Başım dönüyor ve uykum geldi." dedim. Tek hamlede beni kucakladı. "Umarım bu akşam iyi eğlenmişsindir." Aleksis gidip eşyalarımı topladı ve hesabı ödedi. Bende ellerimi boynuna dolayıp başımı boynuna yasladım. Uykulu bir sesle mırıldandım."Çok güzel kokuyorsun." Derin bir soluk verdi.
"Eve gidiyoruz baş belası." dedi ve ben ona gülümserken uykunun huzurlu kollarına çekildim.