Bölüm 11

6.5K 586 1
                                    


11.BÖLÜM


Helikopterle bahsettiği yere giderken hazırladığı valizlere baktım. Bu adam bu işle nasıl bu kadar para kazanabiliyordu ki. Bakışlarımı ona çevirdim. Kaşları çatık aşağıdaki manzarayı izliyordu. Yüzü o kadar kusursuzdu ki. Sokaklarda birçok kişiyle tanışmıştım. Çok farklı kişilikler, çok farklı tipler... Ama şimdiye kadar hem kendimi yanında huzursuz hissedip, hem de yanımda değilken özlem duyduğum ilk kişiydi. Onunlayken ilk kez kendimi güvende hissediyordum. Güven... Çok uzun zamandır hissetmediğim bir duyguydu. Rahibe Dolares'in kollarında da kendimi huzurlu hissederdim peki sonuç... Kayıp. Şunu biliyorum ki, bir insana bağlandığımda kaybetme duygum her zaman daha acı verici oluyor. James'in çok fazla yardımı ve iyiliğini görmüştüm ama her zaman aramızda bir mesafe olmasını sağlamıştım. Belki de bu yüzden ölümünden etkilensem de yıkılmamıştım ya da artık hiçbir hissiyatım kalmamıştı. Helikopter alçaldığında panik duygusu beni yine sardı. Uçmaktan korkuyordum ve soğuk soğuk terlememe neden oluyordu bu. Alnımda bir sıcaklık hissedince başımı kaldırdım ve yumuşak bal rendi bakışlarla karşılaştım. Elini alnımda tutarken sordu.

"İyi misin ufaklık!" Yavaşça başımı salladım.

"Biraz ürktüm sanırım." Bana o güven veren gülümsemesini bahşedince yanaklarımda kızarıklık hissettim. En son ne zaman kızarmıştım. Kaşlarını çattı ve gözleri koyulaştı.

"Sen iyi değilsin. Kızarıyorsun." Dedi. Panikledim.

"Merak etme iniyoruz." Birkaç dakika sonra helikopter inince, açılan kapıdan kendimi adeta dışarı attım. Gördüğüm manzara karşısında adeta şok oldum. Daha önce Los Angeles'tan hiç ayrılmamıştım ve orayı kesinlikle seviyordum. Hatta Yunanistan'ı bile sevdiğimi söyleyebilirdim ama burası... Burası bir cennetti. Belimdeki elini hissedince elimde olmadan gerildim. Sonrada yanımda tüm heybeti ile duran yakışıklı adama baktım.

"Tanrım, sen kiralık katil misin?" dedim kendimi tutamadan. Önce dikkatlice bana baktı ve ardından gür sesi ile kahkahayı bastı.

"Senin nasıl bir hayal gücün var böyle." gözlerimi kısarak ona baktım.

"Buraya nasıl geldik? "Âlâyla tek kaşını kaldırdı.

"Helikopterle." Sağlam kolumla omzuna bir yumruk attım.

"Benimle sakın dalga geçme. Nasıl bu kadar para kazanıyorsun aklım almıyor." Omuzlarını sakince silkerken beni belimden ilerlemem için hafifçe itti.

"Güçlü tanıdıklarım var ufaklık. Çevrem iyi. Bana borçlu olan insan çok." Şüpheyle onu süzerken cevapladım. "Eminim öyledir." Kumsal harikaydı, o an gerçekten yüzmek istedim. Başımı kaldırıp eve baktım. Oldukça lüks bir yere benziyordu. Antonio kapıyı açıp içeri girdiğimde asla burada küçük bir yer beklemiyordum ama burası o kadar egzotikti ki. Bir ıslık çalmadan edemedim.

"Kesinlikle senin yaptığın işi yapmalıyım." dedim. Kulağımın arkasında nefesini duyunca irkildim.

"Ufaklık, sen oldukça zengin olacaksın. Bu evden daha güzelini alabilirsin." Başımı çevirip hayretle ona baktım.

"Evet, zengin olacağım değil mi? Bunu çoğu zaman unutuyorum." Sonra hızla başımı salladım.

"Ama paramı böyle şeylerle harcamayacağım." dedim. Evi gezerken. Salon oldukça genişti ve camlar yere kadardı. Herhangi bir perde yoktu. Tüm kumsal ve okyanus manzarası oldukça net gözüküyordu. Camları açıp temiz havayı içime çektim.

"Tanrım, kesinlikle yaşadığımı hissediyorum." Bakışlarımı valizleri yerleştiren Antonio'ya çevirdim. "Burada ne kadar kalacağız." dedim. Bana döndü.

"Sen ne kadar istersen. Hazır hastanedeyken kan örneğini aldık. DNA sonucun bu hafta çıkar." Tekrar kumsala çevirdim bakışlarımı.

"Madem kızı olduğumu biliyor buna ne gerek var ki?"

"Çünkü ispatlanması lazım."

"O nasıl biri?" Aslında bu uzun zamandır merak ettiğim bir şeydi.

"Aslına bakarsan, senin tip olarak babana benzediğinden şüpheliyim. Belki gözlerin." Ellerimi istem dışı gözlerime götürdüm. Nedenini bilmiyorum ama gözlerimin hep anneme benzediğini düşünürdüm.

"Ama korkusuz ve gözü kara oluşun bence baban." Gülümsedim elimde olmadan. Sonra arkamda onun varlığını hissettim o kadar güçlüydü ki.

"Harika bir ailen var. Bunun umarım farkındasındır."

"Elbette." dedi duraksamadan.

" Baba! Bu kelimeyi telaffuz etmek bile çok tuhaf. Aslında isterdim ki. En azından akrabaları beni kabul etsin." Ellerini omuzlarıma koydu ve ben elimde olmadan titredim.

"Roxy, ortada çok büyük bir miras var ve sen bu mirasın tek sahibisin. Sonuç olarak." Onun sözünü kestim. "Ölmemi istiyorlar." Yavaşça ona döndüm. Önce yeşile dönen gözlerine ve onu çevreleyen gür kirpiklerine baktım.

"Biliyor musun, bu şekilde bile olsa şu ana kadar hiç önemsenmedim." Gözlerim omzuma kaydı. Yaz ayındaydık ve üzerimde sıfır kollu Antonio'nun aldığı bir badi vardı ve altından pansuman yapılmış olan yaramın üzerini kapatan bez gözüküyordu. Parmakları çenemi kavradı ve başımı ona çevirdi. "Bunu neden yaptın?" dedi. Son bir haftadır sorduğu gibi hala kendimi neden vurduğumu öğrenmek istiyordu. Derin bir nefes aldım.

"Arkandaki adamın silahını sana doğrultmak üzere olduğunu gördüm ve bir seçim yaptım." Kaşlarını çatılırken yüzü sinirle gerildi.

"Benim hayatımla seninki arasında bir seçim yaptın ve beni seçtin öylemi?" dedi hırsla. Gülümsedim. "Ben ölürsem ki ölmemeyi umuyordum. Arkamda benim için üzülecek kimse yok Antonio."Parmağımı uzatıp kaslı sert göğsüne bastırdım.

"Ama sana bir şey olursa... Seni seven insanlar var." dedim. Bu kez bakışları yumuşadı. Bir kaç dakika daha bana dikkatli baktıktan sonra hızla beni kollarının arasına aldı.

"Bir daha bunu sakın yapma Roxy! Senin hayatın çok değerli." Gözyaşlarımı akmaması için gözlerimi sıkarken fısıldadım.

"Kim için? Kim için değerliyim ki?" Beni saran kollar çelik gibi gerilirken sesi boğuk çıktı.

"Benim için ufaklık. Benim için çok değerlisin." Ve ben ona daha çok sokuldum.

Konitopolous serisi 2 Ask CalimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin