Merhaba gruplaşmış olan ve başlarında en yakın arkadaşlarımdan biri olan E.C.A.'nın ve onun yandaşçısı diğer en yakın arkadaşım olan M.E.S.'nin bulunduğu çok sevgili ejderha okuyucularım. Bu bölüm size ithafen. Umarım beğenirsiniz. Sonunda söz verdiğim bölüm geldi ama merak etmeyin haftaya çook daha uzun bir bölüm ile karşınızda olacağım. Bu bölüm 3,000 kelimeden fazla. Bölümdeki şarkı multi de var. İsterseniz dinleyerek okuyun. Neyse size iyi okumalar. Tekrar özür dilerim bu arada bu kadar geç geldiği için. Halletmem gereken işler vardı. Bu bölüm sadece Miray'dan bakalım beğenecek misiniz? Neyse yine çok konuştum. Hoş çakalın. İyi okumalar.
Bedenimi hissedemiyordum. Bedenim uyuşmuştu ama beynim hala çalışıyordu. Kaçmam lazımdı ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Yardıma ihtiyacım vardı ama etrafımda güvenebileceğim kimse yoktu. Tek başıma kalmıştım yine. Asla güvenmemem gereken kişiye güvenmiştim ve olanlar olmuştu. Ah durun size her şeyi baştan anlatayım.
Odamda kızlar ile biraz konuştuktan sonra Madalin gelip bizi yemeğe çağırmıştı. Birlikte yemek salonuna geldiğimizde herkes oradaydı. Kızlar rahatça yerlerine geçerken ben kapıda durmuş onlara bakıyordum. Herkes oturmuştu ama benim oturmadığımı görünce bana bakmaya başlamışlardı. Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Bomboştum nedense.
Mert hızla masadan kalktı ve yanıma geldi. Nazikçe kolumdan tutup beni sandalyeme yönlendirdi ve sandalyemi çekti. Yavaşça oturdum ve teşekkür ettim. Beni başköşeye oturtmuşlardı. Bir yanımda Mert vardı diğer yanımda ise Jamie vardı. Jamie ne ara ayaklanmıştı? Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim ve masadaki dostlarıma baktım. Can, Esra, Efe hoca, Melek, Rüzgâr, Talha, Madalin ve Medecrius. Hepsine bakıp, "Afiyet olsun." dedim sahte gülümsemem ile.
Herkes yemeğe başladığında ben ise önüme konulan yemekle oynamaya başladım. Canım hiçbir şey istemiyordu. Kalbim hala kırıktı. Ayrıca içimde garip bir hüzünde oluşmuştu. Yavaşça bebeğim için yemeğe başladım. Bir süre sonra Efe hoca bana seslendi ve başımı kaldırıp, "Efendim hocam?" diye sordum.
"Diyorum ki çalışmalara yarın başlasak. Senin için de uygun olur mu?"
"Tabi ki. Sabah ben arenaya gelirim." dedim sahte gülümsemem ile. İçimden hiç gülümsemek gelmiyordu ama kaba gibi görünmekte istemiyordum.
Hızla yemeğime geri döndüm. "Sahte gülümsemeler sana hiç yakışmıyor." dedi beynimden salak. Sesi de deniz esintisi gibi fısıldamıştı. İçimde olan yumrunun biraz olsun çözülmesini sağlamıştı.
"Seni ilgilendirmez." dedim içimden ona bakmadan.
Yavaşça yemeğimi bitirdim ve yemekten kalktım. "Hepinize afiyet olsun. Benim halletmem gereken işler var." dedim ve üzerime dikilmiş gözlerle yemek salonundan çıktım.
Derin bir nefes aldım ve sarayda gezinmeye başladım. Kraliçe olmama rağmen yapılacak işim yoktu aslında. Ben de buradaki okula gitmeye karar verdim. Bakalım neler öğretiyorlardı?
Ama önce üzerimi değiştirmeliydim. Hızla odama gittim ve diz kısımları yırtık koyu yeşil bir pantolon ile fosfor turuncusu üzerinde garip yazılar bulunan bir tişört giydim. Altına da beyaz sandaletlerimi giydim. Hızla saçlarımı taradım ve topladım. Şimdi hazırdım. Göbeğim nedense arada çıkıyor sonra iniyordu. Bu durum sağlıklı mıydı, değil miydi, bilmiyordum ve bu beni korkutuyordu. Aslında kitapta okuduğum bilgileri hatırlayınca bu durumun sağlıklı olduğunu hatırladım. Çünkü ejderha-insan bebekler anne karnında gelişimlerini normal insanlardan çok farklı tamamlıyordu. Nasıl olduğunu tam bende çıkaramıyordum. Aklıma daha sonra bunu araştırmayı not ettim. Umarım unutmazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Kız 2: Ejderha Dünyası
FantasyMiray kalbinin yarısını Mert'e vermiş, arkadaşlarını, ailesini geride bırakmış, Mert'i gelecekte kendisi yüzünden başına başka gelebilecek kötülüklerden korumak için Ejderha Dünyası'na gitmişti. Acaba o dünyada onu neler bekliyordu. Peki kehanet ne...