Merhaba!!!! Yb. hazır ve yayımda. Evet, yine kısa.1500 kelime gibi ama sonu burada bitmek zorundaydı. Eğer daha uzun Yb. istiyorsanız sizinle bir anlaşma yapalım. Pazar günü size tam 6,000 kelimelik bir Yb. Yayımlayayım ama ondan önce Yb. yayımlamayacağım. Belki daha da uzatırım. Yani Pazar günü upuzun bir bölüm olacak. Çünkü hep böyle oluyor ve kısa oluyor.
Neyse. Size iyi okumalar. Bu arada whatsapp grubu kuracağım. Katılmak isteyenler özelden mesaj atsın lütfen.
Mert
Ordum ile birlikte Miray'ı kurtarmaya gidiyorduk. Ben Medecrius'un sırtındaydım. Bu sefer Talha ejderha şekli ile bizi yönlendiriyordu. İçimde geçen sefer olduğu gibi garip bir duygu vardı ama geçen seferki kadar yoğun değildi bu duygu.
"Daha ne kadar kaldı?" diye sordum beynimden Talha'ya.
"Az kaldı." dedi sakince.
İçimde hala garip bir sıkıntı vardı. Talha'ya hızlanmasını söyledim. O hızlanınca bütün grup hızlandık. O ağacı gördüğümde nefesim kesildi. Ağacın ateş şeklinde yaprakları vardı. Ağaç ortadan ikiye ayrılmıştı ve yapraklarını döküyordu. Üzerindeki ateş ise sönmek üzereydi. Demek Yarlyn ağacı buydu. Hızla yere indik.
Ama biz yere iner inmez biz daha ne olduğunu anlamadan bize saldırdılar. Hızla saldıranlara karşı koyduk ama onlar bizi hazırlıksız yakaladıkları için kolayca bizi alt ettiler. Bizi alt edenlerde benim askerlerimdi. Hepimizi garip bir kürenin içine hapsettiler ve etrafımıza koruma misali dikildiler. Bir süre sonra tam karşımdaki asker geri çekildi ve Jamie ortaya çıktı.
"Senin bu kadar aptal olacağını düşünmemiştim Mert." dedi gülümseyerek.
"Miray senin elinde olduğu sürece ben her şeyi yaparım." dedim sinirle.
"Demek öyle. Ben zaten sana yapacağın şeyi çoktan belirledim." dedi gülerek bir el hareketi ile kürenin onun olduğu yeri açıldı. Hızla ayağa kalkıp ona saldırmak için harekete geçtim ama o beni bir bakışı ile dondurdu.
"O kadar kolay değil." dedi Jamie gülerek ve beni zorla yürüterek küreden çıkardı. Küreden çıkınca kürede kalan askerlere baktım. Hepsi benim gibi dondurulmuştu. Bu sefer de işimiz Rüzgâr'a kalmıştı. Allah'tan onu daha önce indirmiştik. Biz inmemiştik çünkü o zaman Miray'ı kurtarma şansım olmayacaktı. Bizimle birlikte Rüzgâr'da yakalanacaktı. Onları Rüzgâr kurtaracaktı artık.
"Kraliçe'yi görmeye hazır ol Mert." diye fısıldadı kulağıma ve beni de yürüterek yürümeye başladı. Ağacın biraz ilerisindeki eve girdik. Hızla holden geçtik. Etrafa bakmaya zamanım bile olmamıştı. Bir süre sonra merdiven inmeye başladık. Burası bir tür mahzendi sanırım. Her yer bomboştu. Sonunda ise onu gördüm. Jamie onu aynı Valery'nin yaptığı gibi duvara zincirlemişti. Üzerinde sadece küçük bir şort ve yarım atlet vardı. Kolları, bacakları her yerinde mor damarlar ortaya çıkmıştı.
"Ona ne yaptın?" diye sordum hemen. Jamie beni hızla onun karşısındaki duvara götürdü ve onun gibi zincirledi.
"Sadece Valery'nin yapmadığını yapıp Ekrik taşlarını artırdım." dedi gülerek.
Ona saldırmak için hamle yaptım ama duvara mıhlanmıştım sanki kıpırdayamıyordum.
"Şimdi yapmamız gereken sadece uyanmasını beklemek Mert." dedi ve odadan çıktı. O gittiğinde onu incelemeye devam ettim.
Ayaklarından kan mı sızıyordu onun? Evet, hatta yerde küçük bir birikinti bile oluşturmuştu. Jamie denen p*ç ne yapmıştı ona? Onu inceleyince sırtından karnına doğru kanlar aktığını fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Kız 2: Ejderha Dünyası
FantasyMiray kalbinin yarısını Mert'e vermiş, arkadaşlarını, ailesini geride bırakmış, Mert'i gelecekte kendisi yüzünden başına başka gelebilecek kötülüklerden korumak için Ejderha Dünyası'na gitmişti. Acaba o dünyada onu neler bekliyordu. Peki kehanet ne...