Bölüm 29

2.6K 215 24
                                    

Merhaba ejderha okuyucularım. Nasılsınız? Işte söz verdiğim bölüm. Bu arada üzgünüm ama bir haftaya kadar sınavlarım başlayacak. Bu nedenle iki hafta boyunca yb yok ama daha sonra upuzun bir bolum ile karşınızda olacağım. Neyse bu arada size bir şey danışmak istiyorum. Ben diyorum ki okuyucularimla röportaj yapayım. Kitap hakkında. Ve onu da ayrı bir kitapta yayimlayayim. Sadece dusuncelerinizi merak ettiğim için yapacağım bunu. Ne dersiniz?  Neyse fikrinizi yorum atarsanız mutlu olurum. Veya özelden mesaj atabilirsiniz.  Röpartaj yapmak isteyenler de mesaj atsin lütfen. Cunku belli bir tarihe  gore sıralaycagim. Neyse iyi okumalar.



Miray

Bazen insan donup kalır ama dışında aslında içinden fırtınalar kopuyordur ama dışarıdan bakanlar bunu göremez. Sadece onu aşağılarlar. Donup kaldı diye.

Şu an öyle bir durumdaydım. Donup kalmıştım. Kollarım hala Mert'in boynundaydı. Hemen yanımıza düşmüş olan yanan bedene bakıyordum. Yanan bedenin kanatları vardı. Ejderha kanatları gibiydi. Bir süre öylece baktıktan sonra beynim beni uyardı ve kollarımı hızla çözüp bedene doğru ellerimi uzattım.

Bedenin üzerindeki ateş bana doğru geldi ve ellerimden bedenime girdi. Ateş sönünce bedeni daha rahat görebilmiştim. Yerde yatan bir erkek bedeniydi. Cenin pozisyonunu almıştı. Kanatları da ona göre şekil almıştı. Kanatları dışında bütün vücudu insana benziyordu.  Kahverengi saçları vardı. Üzerinde askeri kıyafetler vardı. Ama benim renklerimden değildi bu askeri kıyafetler. Üzerinde siyah ve kırmızı vardı. Benim renklerim mor ve kırmızıydı. Adam inlemeye başladığında sedye geldi ve onu dikkatlice kaldırıp sedyeye yerleştirdiler. Adamın ağzından,  "Kraliçe." diye bir sözcük fırladı. Benim ne alakam olabilirdi ki bu adamla? Yoksa geçmişimden biri miydi yine?

Aklımdaki düşüncelere devam etmek istedim ama vücudumdaki ates düşünmeme engel oluyordu. Hızla ellerimi kaldırdım ve ateşin havaya karışmasını sağladım. Ateş vücudumdan çıktı ve başka bir yere gitti. Sonuçta Ejderha Dünyası'ndaydık. Ateş her yere gidebilirdi. Her yerde ona ihtiyaç vardı.

O an bir süre varlığını unuttuğum Mert'e döndüm ama ben daha ona dönmeden o omzuma bir battaniye koydu. Farkında değildim ama o adamı gördükten sonra titremeye başlamıştım ve hala titriyordum. Başımı çevirip Mert'in gözlerine baktım ama onu görür görmez çığlığı bastım. Mert'in yüzünün yan tarafı yanmıştı.

"Ne oldu?" diye sordu Mert endişe ile. Sanırım acısını hissetmiyordu. Bu da salgılanan adrenalin hormonunun yan etkisiydi.

"Yüzün yanmış." dedim ve hızla su aradım. Biraz ileride masanın üzerinde su vardı ama ona ulaşamayacağımı hissediyordum. Az sonra bayılacaktım. Ben de Mert'in yüzüne dokundum ve bedenimdeki suyun ona geçmesini emrettim. Mert'in yüzü gözümün önünde iyileşirken görüşüm gittikçe bulanıklaşmaya başladı. Daha sonra ise tamamen karanlık bastırdı.

-----

Uyanmama neden olan şey sessiz fısıltılardı. Gözlerimi yavaşça açtım. Etraf aydınlanmıştı. Bütün bedenim ağrıyordu. Fısıltılar kapının arkasından geliyordu. Ne dediklerini anlamaya çalıştım.

"Bedeni olayı kaldıramamış olmalı. Sana da su verince bedeni daha fazla dayanamadı ve kendini bıraktı. Ama eğer bir daha bu kadar olay üstüne böyle bir şey yaparsa ne olur bilemiyorum. Çünkü bedeni daha önce de zarar görmüştü hatırlarsan. Ama bebeğe kalıcı bir zarar gelmesini önlemek için bir daha böyle bir şey yapmasını engellemek zorundasın Mert." dedi Efe hoca. Onun sesini nerede olsam tanırım.

"Tamam. Merak etmeyin. Bu konuyu halledecegim." dedi Mert ve Efe hocaya teşekkür etti. Daha sonra ise odamıza girdi. Beni uyanık görünce hızla yanıma gelip elimi tuttu. O an sağ koluma takılı olan serumu gördüm ve yutkundum.

Ejderha Kız 2: Ejderha DünyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin