44. Bölüm

8.6K 429 54
                                    



Herkese iyi okumalar..


-Enes-



Biz çok sevmezdik ama sevdik mi de harbi severdik. Bazı insanlar sevmek ile sevişmeyi karıştırsa da sevilmeyi hak eden kadını ve ya sevişmeyi hak eden kadını iyi ayırt ederdim. Bu zamana kadar karşıma hep sevişmeyi hak edenler çıkmıştı ve bende onlara istediklerini vermiştim. 

Karşıma hiç beklemediğim bir anda bir kadın çıkmıştı ancak o benden ve bu dünyadan alınmıştı. Bu çok üzücüydü. Ateş ve Bilgin bana acıyordu. Aslında bende kendime acıyordum. Acınılacak bir adama dönüşmüştüm. Ağlamıştım, bağırmıştım, karı kız becermiştim.. Yapmadığım pislik kalmamıştı ama şah damarımdaki kuduruk öfkem geçmiyor damarımı ağrıtıyordu.

Aslı'nın mezarı olsa gider konuşur hasret giderirdim ama babası olacak denyo kızının mezarını almış ABD'ye yaptırmıştı. Aslı'nın ölü bedenine sarılamamış, soğuk ellerini ısıtamamıştım. Biliyordum, öfkelenmek hele de Aslı'nın babasına saçmaydı ama elimde değildi. Bu yürek kime öfke duyacağını şaşmıştı. Bu yürek sadece sevmişti.. Hesapsız kitapsız belirlemişti ve indirmişti mührü kalbime.. Kimseyi görememişti gözlerim Aslı'dan başka ama şu an Aslı'dan başka herkesi görebiliyordu gözlerim.

Bunu hatırlayınca daha da çok öfkeleniyordum. Daha çok yumrukluyordum altımdaki Berk piçine ait siktiğimin bedeni.

Derin bir nefes alıp bedeni tutmayı bıraktım. O bir kirli bedendi ve o kirli bedeni kana bulayan, öfkesi dinmemiş boğa da bendim. Nefes nefese, 'Bu.. burada bitmedi.' Dediğimde arkamı döndüm. O iki adamın gözlerinin içine bakamadım. O acıyan gözlerini yuvalarından çıkarıp göt deliklerine tıkamak istiyordum. Derin bir nefes alıp yumruğumu sıktım. Neden dinmiyordu bu öfke?


Neden?


-Beste'den Devam-


Toprak'ın verdiği vitaminleri ağzıma atıp su yardımıyla yutmayı başardım. Toprak elimdeki bardağı hızla alıp hemen odadan çıktı. Arkasından ona şaşkın şaşkın baksam da alışamıyordum. Geldiğimizden beri böyle yapıyor, beni kesici aletlerle yalnız bırakmıyordu.

Odaya baktığımda odada da hiç kesici alet yoktu bunun yerine tahta ve ahşap ağırlıklıydı. Bu durum geldiğimden beri dikkatimi çekmeyi başarmıştı. Bir şeyden korkuyorlardı. Benden mi yoksa benim kendimi öldürebileceğimden mi?

Yatakta doğrulup ayağımı tahta zemine doğru sarkıttım. Kendimi gün geçtikçe daha da kötü, daha da aciz hissediyordum. İyi olmak yerine meşhur işkencelerimi kendi bedenime uyguluyor, ruhumu paramparça ediyordum. Oysa bunları yapmak yerine Aslı'ya söz verdiğim gibi aşık olmayı denesem belki de bunların hiçbirisi olmayacaktı. Ama ben Beste Hancızadeoğlu idim. Nam-ı Diğer; Kötü Kız dı benim adım. Kötüydüm ben. Karanlık ruhum gün geçtikçe kararıyor bir cellat gibi yavaş yavaş başkalarının kafasını kesmek yerine kendi kafamı kesiyordum.

Düşüncelerimin beni boğmasına izin verip camın önündeki koltuğa attım güçsüz bedenimi. Ayaklarımı da kendime çektikten sonra dışarıyı izlemeye başladım. Kimsesiz, boş sokakları.. Ya da cama yansıyan güçsüz, çökmüş yüzümü...


*******


Soğuk çökmüş karanlık ruha, ruh çığlık atıyor ama duyuramıyordu. 'Yeter' diye haykırdı genç kız. Gözlerini açamıyor, açınca sanki ölecekmiş gibi hissediyordu. Göğüs kafesi hızla inip kalkıyor, yutkunmakta güçlük çekiyordu. Kupkuru boğazı artık canını yakıyordu. 

KÖTÜ KIZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin