Multimedya: Ela
Yeni bir gün yeni umut demekti. Ama hayatımı o kadar tek düze yaşıyorum ki; işe git, eve gel ve uyu. Hayatım bundan ibaretti. Hayatı boş olarak gördüğümden sadece mecburluktan yaşıyordum. Beni bu dünya ya bağlayan kim vardı? Kimse, hiçkimse.
Sabah yine hayatımı gözden geçirdikten sonra dușa girdim. Ilık suyun altında uykum açılıncaya kadar kaldıktan sonra, direk dolabın karşısana geçtim.
Ve, bugün ailemin ölümün 1.yılı. Nasıl zor bir acıydı. Bu acı bana; hayatta ailemden başka gerçekten kimsen olmadığını, tüm gerçekliği ile yüzüme vurmuştu. İnsan ne isterdi hayatında? mutlu bir aile, iyi bir iş, huzurlu bir hayat ve de iyi bir eş!
Ben ilk darbemi; daha 18 yaşında yemiştim bile, ama ne darbe.. Beni yerle bir etmişti. Hayata 0-1 yenik atılmıştım. O günler geldi aklıma çığlıklarım evi yerle bir ediyordu...
~1 yıl Önce~
Yine Esra ve Merve'yle okuldan çıkmış, eve doğru yürüyorduk.
"Bu sıcak beni öldürüyor kızlar,"
Esra lafını bitirmeden ben atladım, "al bendende o kadar yürüyecek hal kalmadı!" derken şişedeki son suyu da mideye indirmiştim. Merve köpek gibi havayı soluduğun da gülerek esrayla ona bakıyorduk."Napıyorsun kızım öyle," dedim gülerek.
"Kokuyu almıyor musunuz?" dedi ciddiyetle. Biraz dikkatle nefes aldığımız da ciğerimizi yakan koku içime doldu. Nerden geldiğine üçümüzde idrak etmeye çalışıyorduk; sağa sola bakarken bizim mahalleden dumanların yükseldiğini gördük. Koşar adım mahalleye girdik, bizim ev mahellinin baş tarafındaydı bizim evden yükselen alevleri görünce, yaşadığım şoku ömrüm boyunca unutmam. Kendime geldiğim de aklıma gelen ilk şey; ailemdi. Onlar da içerideler miydi? Attığım feryat ortalığı inletirken, eve doğru koşmaya başladım. Beni komşularımız durdurmaya çalışıyorlardı. Annemleri sorduğum da, kimse cevap vermiyordu.
2 saat süren yangın'ın ardından dumalar nerdeyse bütün mahalleyi kaplamıştı. İtfaiye ekibi içeri girdiler ama benim girmeme izin vermiyolardı ve kapıda yüzü nerdeyse simsiyah olan adama baktım ve gözlerimi aşağıya kaydırdım, o an dünya başıma yıkıldı ve arkasından çıkan 3 adam... Bu sefer daha şiddetli ağlamaya başladım nasıl olurdu böyle bişey? Hayattaki en önemli varlıklarımı kaybetmiştim. Nefes alamıyorum tıkanıyorum ve buğulaşan gözlerimde en son hatırladığım cesetleri arabaya koyduklarıydı..
Gözlerimi açtığımda sedyede iki seksen yatıyordum. Kolumu hareket ettirmeye çalıstım ama oluşan ağrı ile kafamı yastığa bastırdım. Kendime gelmem 1 dakika sürdü ve o acı anlar gözümün önünden film şeridi gibi geçti.Ben ailemi kaybetmiştim. Bu düşünce beynimin içinde yankılanıyordu. Ölmeden cehennemi yaşamışlardı. Benimde bundan sonra yaşayacağım aşikardı. Annemi, babamı ve erkek kardeşimi kaybetmiştim. Ben nasıl yaşayacaktım? Ne yapardım, nerede kalırdım? Bu düşünceler beni öldürmeye yetiyordu. Ailem belki cehennemi yaşayıp ölmüştü. Ben cehennemi yaşayarak hayatını devam edecektim. Bu sancılı yolda tek başımaydım.
~Şimdiki Zaman ~
Üniversiteyi geçimimi sağlamak için dondurduktan sonra bi erkek mağazasın da satış danışmanlığına başlamıştım. Ünlü bir mağaza olduğu için iyi bir para da alıyordum ama evimin kirası, yemek içmek derken ay başını zor getiriyordum. Ama çok şükür ki kimseye muhtaç değildim.
Baba'm öldüğü için sigortasından aldığım para ile ilk ailemin mezarını yaptırmıştım. Kalanına ise evin içine bir kaç eşya alıp, dolabımı yenilemiştim. Eşyalarım, kıyafetlerim bütün anılarım ev ile yanıp gitmişti.
Sabahın erken saatlerin de kalktığım için alarm'a ihtiyaç duymuyordum. Kalkar kalkmaz; elimi yüzümü yıkayıp rutin işlerimi hallettim. Kahvaltı yapma gereği duymadan dolabımı açıp ne giymem gerektiğini düşündüm. Her zaman ki ritüellerim' den olan dar yırtık bi kot üzerine ise beyaz bir atlet ve kot ceket geçirmiştim. Kış ayından çıkıp bahar ayına doğru giderken hava biraz soğuk oluyordu. O yüzden kot ceket'e mecburdum.
Seri hareketlerle makyaj aynasının önüne geçtikten sonra dünden fönlü saçlarımı sağ omzum da topladım. Saçlarım uzun ve kalın telli olduğu için banyo'dan çıkıp öylece bırakamıyordum. Rimel, göz kalemi ve pembemsi bir ruj sürdükten sonra hazırdım. Makyaj'a karşı değildim ama yerinde yapma taraftarıydım. İşe giderken düğün'e gider gibi fondotenler, farlar süremezdim.
Evden alel acele çıktım işe geç kalmak istemiyordum koşar adım otobüs durağına geldim yarım saat bi bekleyişin ardından tıklım tıklım olan otobüste kendime zor da olsa yer bulabildim nefes dahi alınmıyordu..
Ineceğim durağa yaklaşmamla kapının yakınına geldim . inebilmiştim durak ile çalıştığım mağaza yakın olduğu için çokta yürümedim.İçeri girer girmez hemen arka tarafa geçip kabanımı çıkardım.
Saatler konusunda dakik bir insandım.
Mesai başlar başlamaz dağınık olan reyonları düzenlemeye başldım 4 katlı kocaman bir erkek giyim mağazası idi. Ben ve 3 kız ile birlikte takım elbise bölümüne bakıyorduk bunların yanında saat ayakkabı gibi şeylerde vardı.
Buranın tek garip yanı erkek giyim olmasına rağmen tek erkek elmanın çalışmaması idi patronumuz erkekti sadece.
Kıravatları düzenlerken bi müşterinin bakarmısınız demesi ile arkamı döndüm.
bu mağzadaki en büyük kural her zaman güler yüzlü ve kibar olmamızdı. 30 yaşlarında ki adam elinde ki ayakkabıyı bana doğru uzatıyordu 32 diş gülümseyerek buyurun beyfendi?diyerek yanına doğru yaklaştım "bu ayakkabının 42 numarası elinizde mevcutmu acaba?" yine aynı gülümseme ile " hemen geliyorum " diyerek yanından ayrıldım.
Tekrar geri döndüğümde patronumla bir şeyler konuştuğunu gördüm yanlarına yaklaştım " afadersiniz istediğiniz ayakkabılar " diyerek elimdeki ayakkabıları uzattım " kafa sallaması ile yanlarından ayrıldımSaatin 10 gelmesiyle yorgunluğum iyiden iyiye kendini belli etmeye başlamıstı mağzanın tamamen kapanmasıyla bizde çıktık kızlarla beraber durağa kadar yürük onların evleri yakın olduğu için sadece ben biniyordum otobüse. Otobüsünde gelmesiyle kızlarla vedalaşıp bindim ve otobüsün hareket etmesiyle kafamı cama yaslayıp düşüncelere daldım.
Nereye varacaktı böyle hayatım hep böyle mi geçecekti ilerde bi yuvam olacakmıydı? Belki bir çocuğum hayali bile güzel olan şeyelerdi ama hayaldi işte. Korkmuyorda değildim bir yerden insanın kaderi peşini bırakmaz derler ya aynı şeyleri tekrar yaşayıp hiç geçmeyen acıları tekrar yaşarsam en büyük korkularımdan biriydi benim keşke zamanı geri alabilseydik o okula hiç gitmemiş olmayı dilerdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
RomanceTerk ettiğin şehirler yanıyor sonra, Koparmadığın çiçekler yanıyor, Ölüm, ölmediğin için kızgın sana; Hayat, iyi yaşamadığın için. "Seviyorumlar" eksiliyor cümlelerinden. Dostlar sırtından bıçaklıyor. Ben kalbinden öpüyorum seni. -Melike Birgölge