Aradan günler geçmiş neredeyse Mehmet babanın kırkı çıkacaktı o günden sonra Aras kendini daha çok işine vermişti. En çokta o yıkılmıştı babasının ölümüne. Bana yakın olmaya çalışsa da yapamadığının farkındaydım. Bu süre zarfında bende işime gelip gidiyordum. Mehmet babanın gitmesi arasın annesiyle yine adamı düzeltmemişti, gerekmediği sürece birbirimize soru bile sormuyorduk.
Bu düşüncelerle çalan alarmı kapattım. Saat 7 olmuş işe gitme zamanım gelmişti. Arasa baktığımda arkası bana dönük uyuduğunu fark ettim. Evlendiğimizden beri sadece iki kez berbaber olmuştuk. Şu son yaşananlardan sonra, bana sarılıp uyumaz olmuştu.
Bu düşüncelerli kafamdan atıp sabahlığımı üzerime geçirdim ve banyonun yolunu tuttum.
Sıcak bı duş gerçekten iyi gelmişti. Hemen zaman kaybetmeden iç çamaşırlarımı giyinip dolabın önüne geçtim. Arasa baktığımda hala uyuyordu. Dolaba biraz daha göz attıktan sonra kırmızı kalem etek ve beyaz şifon gömlekte karar kıldım en iyisi buydu saçlarımı da su dalgası yapıp salık bıraktım makyaj olarak sadece rimel ve bordo ruj kullanmıştım. Aynada kendime baktığımda son kalan şeyin parfüm olduğunu fark ettim onuda sıklıktan sonra yavaşça odadan çıkıp. Kahvaltıya indim.
Arasın annesi bir bir kahvaltılıkları masaya taşıyordu. Ağzımın ucuyla "günaydın." Dedim.
Oda yüzüme bakmadan aynısını tekrarladı. Bu arada yeni evimize geçmemiştik hala o kargaşanın arasında arasa ne zaman geçeriz diyememiştim. Düşüncelerimden sıyrılıp mutfakta götürecek ne kaldı diye kolaçan ettim. Ve çayı alıp içeri geçtim.
Masaya geçtiğinde arasın uyanmış masada kahvaltı yaptığını gördüm. Çayları doldurup bende yerime geçtim. Sadece tabağa değen çatal sesi vardı sofrada.
Bir kaç dakika sonra küçük kızıyla arzu indi nidayı yemek masasına oturtup herkese günaydın dedi. Bu konuşmadan sonra kimseden bı ses çıkmadı. Böyle sessizlikte insan yemekte yiyemiyor du.
"Ela seni bugün ben bıkayım istersen sizin hastanenin o tarafta bir arkadaşımla buluşacağım."
Bu gerçekten çok iyi olurdu.
"Sana zahmet olmayacaksa gerçekten çok sevinirim."
Oda yok canım sende der gibi gülümsedi, biraz daha oyalandıktan sonra arzu çantasını almak için odasına çıktı. Bende tam masadan kalkacağım sırada çalan telefonla tekrar oturdum. Kimin aradığına baktığımda mertin aradığını gördüm. Hastane de kadrosuna yeni dahil olan çocuk doktoruydu. Herkes dikkatli bı şekilde beni beklerden yavaşça açtım telefonu.
"Efendim."
"..."
"Buyurun Mert bey."
"..."
"Sorun değil sizi dinliyorum."
"..."
"Tamam ben bir saate hastane de olurum odamda olması gerekiyor evrak orda inceleyebiliriz."".. "
"Tamam görüşürüz."
Telefonu kapattıktan sonra açıklama yapma gereği duymadım. Zaten kimse bir şey beklemiyordu.
Kabanımı giyinip kapıda arzuyu beklemeye başladım, çok zaman geçmeden oda merdivenlerde belirmişti, herkese iyi günler dileyip evden ayrıldık. Ve hava gerçekten çok soğuktu garaja gidene kadar donmuştum. Arzuda bindikten sonra direk klimayı çalıştırdı,
"Ela?"
Arzunun adımı söylemesiyle efendim der gibi ona baktım."Arasla aranız bozuk mu? Yani karışmak gibi değil yanlış anlama sadece yabancı gibisiniz birbirinize."
"Evet tam olarak öyleyiz aynı yatakta uyuyoruz ama aramızda duvarlar var sanki Mehmet babanın acısını benden çıkarmak istiyor gibi, tamam acısını anlayabiliyorum ama bana sırtını dönmesi bilmiyorum arzu."
Destek vermek istercesine koluma dokundu arzu ne diyebilirdiki zaten.
Hastaneye girer girmez kasveti beni sarmıştı bile. Hemen odama gidip işime odaklanmam gerekiyordu.
Belki akşam denizle birşeyler yapabilirdik. Kocamın eksikliğini nelerle dolduruyordum. Ama artık böyle yürümeyeceğini oda bende iyi biliyorduk. Artık ya noktayı koymanız gerekiyordu yada bı düzen vermemiz gerekiyordu.
Elime telefonu alıp arayıp aramamak konusunda gidip gelirken kendimi ararken bulmuştum.
Ve şuan arasın mağazasına gidiyordum ve yine aynı soğukluk la kabul etmişti.
Mağazanın içine girerken burayı gelmeyeli ne kadarda uzun zaman olduğunu ve hiç özlemediğimi fark ettim. Zaman kaybetmeden arasın odasına yöneldim.
Kapıyı çalıp gel sesini bekledim sesi duyduktan sonra yavaşça kapıyı açtım. Ve beklemediğim bi sahne bize tebessüm etmeyen Aras başkalarına kahkaha atar olmuştu.
Şuan anlamıştım bitirmem gerektiğini, uzatmadan kavgasız. Benden vazgeçen bir insan için benim çabalamam saçma olurdu zaten.
Boğazımı temizleyerek tam karşısına oturdum. Yanındaki kıza daha sonra gel gibisinden cümleler söyleyip odadan gönderdi.
Daha sonra seni dinliyorum der gibi gözlerime bakmaya başladı. Aşık olduğum o gözler bana buz gibi bakıyordu.
"Böyle yürümeyeceğini sende bende iyi biliyoruz. O yüzden bugün buna son vermeye geldim. Ben kimsenin mutsuzluğunu çekemem ben sevmeyen bı insanla aynı yastığı yatağı paylaşamam. O yüzden yarın boşanma dilekçesini avukatımla vereceğim. "
Ben konuşurken Aras tepki vermeden dinlemişti ve bana cevabını da vermişti. Çantamı koyduğum yerden alıp yavaşça ayağa kalktım.
Tepkisiz kalması beni gerçekten çok üzmüştü en azından bağırıp çağırsa bu kadar canım yanmazdı.
Telefonun açılmaşını beklerken karsidan gelen efendim sesi beni kendime getirmişti
"Merhaba tolga bey ela ozkaracalar sizi bir arkadaşım önerdi."
"Evet bilgim var dinliyorum ela hanım buyrun."
Şu cümleleri söylerken bile çok zor geliyordu o zaman ne olacaktı hiç bilmiyorum. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
RomansaTerk ettiğin şehirler yanıyor sonra, Koparmadığın çiçekler yanıyor, Ölüm, ölmediğin için kızgın sana; Hayat, iyi yaşamadığın için. "Seviyorumlar" eksiliyor cümlelerinden. Dostlar sırtından bıçaklıyor. Ben kalbinden öpüyorum seni. -Melike Birgölge