Bölüm 27

41 5 0
                                    

Mutluydum. Herşeyden önce huzurluydum. Kader bu sefer gülen yüzünü göstermişti sanırım. Bu yaşıma kadar yaşadığım acıların sanki hepsi gitmiş, yerini Aras almıştı. Sanki bütün hayatım oydu. Ondan başka kimse hayatımı böyle etkiliyememişti. Kimse böyle etki bırakmamıştı. O benim ilklerim ve inşallah sonum olacaktı.

Yatağım da oturmuş, saat kavramını unutup onu düşünüyordum. Daha çok dağınıklıktan öte düzgün saçlarını, kıvrımlı kirpiklerinin arkasında saklanam kahverengi gözlerini, dolgun dudaklarını, kumral tenini... Sanki özel bir üretim gibiydi. Benim için üretilmiş, bana ait. Tabii dört dörtlük değildi. Gelgelelim ki dört dörtlük insan yoktu. Ben onu böylesine severken bana yaptığı, söylediği bir şeyle kalbimi kırması sanki beni uçurumdan atıp yere şiddetli bir şekilde çakılıyormuş hissi veriyordu. Ama bu aralar -uzun bir ara- hiçbir şekilde kalbini kırmamıştı.

Sözümün üzerinden neredeyse iki ay geçmişti. Hiçbir değişiklik olmamıştı hayatım da. Birşey dışında. Oda parmağımdaki yüzüktü. Sanki oda benden bişey gibi olmuştu. Onu çıkarınca eksik hissediyordum.

"Ela, alışverişe mi gitsek?" içeriden gelen ses Deniz'e aitti. Sözden sonra tekrar burada kalmaya başlamıştı. Bugün izin günümdeydim evde oturmak yerine birşeyler yapmak iyi olabilirdi.

"İyi fikir!" diye bağırdım. Tabii bir de onaylama cümlesiydi. Hemen yerimden kalkıp üzerime birşeyler geçirdim. Salon'a gittiğim de Deniz de hazırdı. Öyle saatlerce hazırlanan tipler değildik. Sonuçta alışverişe gidiyorduk.

Deniz arabasıyla gitmeye karar kılmıştık. Arabaya biner binmez, hemen camları açıp oksijen almaya çalıştık. Zira yazın en sıcak anlarındaydık. Sıcaktan nefes alamıyoruz desek daha doğru olurdu.

"Arasla nasıl gidiyor?"

"Harika. Ama bugün hiç konuşmadım. Sadece bi işi olduğunu yazdı ve sabahtan beri yok!" isyan bayrağını çekmiştim. Tamam, işi olabilirdi ama işini neden söylemiyordu. Merak ediyorum sonuçta.

"Olsun çok kurcalama. Onlarında kendilerine göre işleri olabiliyor." dedi Deniz bilmiş bi şekilde bende üstelemeden konuyu kapattım. Başka bir konu konuşulurken gelmiştik zaten.

İlk, hemen girişteki giyim mağazasına girmiştik. Oradan birkaç bişey aldıktan sonra çıkıp yanındaki abiye mağazasına girdik. Deniz bana zorla kıyafet denettiriyordu. Neyi giysem olumsuz cevap alıyordum. Ne bekliyor anlamıyorum ki? En son kırmızı, vucüdu saran, diz kapağımın altında biten iddialı bi kıyafet giymiştim. Aynaya baktığım da gerçekten çok yakıştığını gördüm. Ama sanki fazla iddialıydı. Aras beni böyle göre, ilk o öldürücü bakışlarını atar sonrada kıyameti koparırdı.

"Tamam, alıyoruz" Deniz'e onaylamazca yüzümü buruşturdum.

"Arasla aram çok iyi. Bunu giyip eskiye dönmesini istemiyorum."

"Saçmalama, sana çok yakıştı. Hatta bu kıyafet üzerinde kalsın, buradan direk kuaföre gidelim. Akşam Atakan, Aras falan yemek yeriz!"

Üzerine bişey alsam en azından fazla iddialı duruşunu kırabilirdim.

"İyide senin kıyafetin yok?"

Dudagını ısırıp birşey ararmış gibi etrafa bakındı.

"Şey ya... Bende evden alacağım işte orada buluşacağız. Bende Aras'a mesaj attım. O seni buradan alacak."

"İyi madem." diyerek başımı salladım. Üzerimde kıyafetle alışveriş merkezindeki bi kuaföre girdim. Deniz de eve gitmişti, Atakanla oradan geleceklerdi.

Kuaföre girdiğim de boş bi sandalyeye oturdum. Hemen birkaç kişi başıma üşüşmüştü. Tam istediğim modeli anlatacaken, "Sadece bize nereye gideceğinizi söyleyin. Sizi biz hazırlayalım?"diyince bende başımla onaylayıp, " akşam yemeğine." dedim ve saçlarımı onlara teslim ettim.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin