Şuan ikimiz de koltukta oturmuş bu kıskançlığın nereye gideceğini tartışıyorduk. O ellerini bacağına dayamış eteğin açıkta bıraktığı göbeğime bakıyordu sinirle.
"Pekâla, çıkaracağım üzerimdekileri ama buradan çıkınca mağazaya değil, psikoloğa gideceğiz?"
Üzerimi çıkaracağımı söylediğinde parlayan gözleri şuan şaşkınlıkla bakıyordu. Kesin beni deli değilim gibi kuruntular yapacaktı.
"Niyeymiş?"
Kendi de niye gideceğimizi biliyordu ama salağa yatıyordu. Ama öyle ya da böyle gidilecekti o psikoloğa!
"Neden olacak, bu kıskançlıkların yüzünden. Böyle ilişki yürür sanıyorsun?"
Eğildiği yerden diklesip kanepeye yaslandı. Her zaman ki alaycı tavrını takındı. Bu hali beni sinir etmekten başka bir işe yaramıyordu. Biraz çocukluktan çıkıp büyümeliydi.
"Dışarıda ki kadını mı kıskanıyım? Bunu mu istiyorsun?"
Yine konuyu saptırıyordu. Ben kıskanç olma demiyorum ki!
"Kıskançlık var, kıskançlığı abartmak var! Ya bu psikolog işini kabul edersin, ya da aynı kıyafetleri giymeye devam ederim!"
Giydiklerim çok açık ya da abartılı derecede ilgi çektiğini sanmıyordum. Aras kıskançlık yapmıyor, beni deli ediyordu sanki.
"Bütün elbiselerini atarsak belki,"
Sinir bir şekilde nefes aldım. Saçlarımı da sağdan sola alıp sinirlerimi yatıştırmaya çalıştım. Çünkü ben ne zaman sinirlensem bağırıp çağırıyor, ortalığı yıkıyordum. Ben o elbiselere tonla para harcamıştım birde Aras'ın kıskançlığı yüzünden atamazdım.
"Saçmala, böyle birşey hayatta olmaz!"
Omuzlarının oda umutsuzca silkti. Bu onun dilinde "bende gitmem o psikoloğa" demekti.
"Benim için değil, kendin için gideceksin! 2 gün önce evlilikten bahsediyordun, böyle evlilik çekilmez! İyi düşün,"
Zaten evliliklerin çoğu bu kıskançlık krizlerinden bitiyordu. Ben böyle kendine hakim olamayan bir adamla evlenmek istemiyordum. Tamam, seviyordum ama bu yeterli bir sebep değildi. Bile bile lades denilmezdi!
"Sadece 1 defa! Çokta durmam, hemen gidip gelecegiz!"
Sevinçle ellerimi çırptım ve koşarak boynuna sarıldım. İşe yarayacaktı, yaramalıydı. "Önce üzerini değiştir." o psikolog işini kabul ettiyse bende tabiki üzerimi değiştirirdim. Yavaş yavaş odama gidip günlük birşeyler aramaya koyuldum.
Bir kazak ve sıfır kollu arkası uzun gömlek giyip geri salon'a döndüm. Aras, "ha şöyle!" gibi şeyler mırıldansa da umursamadım. Ayağıma düz babeterimi de giydikten sonra hazırdım. Artık psikoloğa gidebilirdik!
Benim çalıştığım hastaneye doğru yol aldık. Hem iyi bir hastane ve iyi psikologlar da var. Aras'ın yine ağzını bıçak açmıyordu. İstediğini yapamadığı için bozulmuştu anlaşılan. Böyle de bencil bir insandı. Yani hep kendi istediğim olsun, dünya benim etrafımda olsun, kimse bana karşı gelmesin gibi egolu egolu tavırları vardı.
Şuan kendi kendime sevdiğim adamın dedikodusunu yapıyordum.Hastanenin önüne gelince bahçedeki arkadaşlarıma selam verdim. Erkeklerde selam verdiğimi gören Aras elimi daha çok sıkıyordu. Anlaşılan bu psikoloğa gelerek en iyisini yapmıştık.
Doktor arkadaşım olduğu için ve hasta olmadığı için direk girdik.
"Hoşgeldiniz Ela, gelin oturun," tabii ben önceden ön konuşma yapmıştım. Yani biliyordu geleceğimizi. Çaktırmaması işime gelmişti. Önce ben elini sıktıktan sonra Aras'ta sıktı. Tam karşıdaki koltuklara oturduk. Aras yine suratı asık bir şekilde ortalığa bakıyordu.
"Ne içersiniz?" Gamze -psikolog- ilk içecekle başlamıştı. Aras cevap vermeyerek içmeyeceğini belirtti. Çok saygısızca davranıyordu.
"Teşekkürler Gamze," diye uygun bir şekilde reddettim.
"O zaman sizi dinliyorum. Sorun nedir?"
"Biz şuan sevgiliyiz ve şuan çok güzel gidiyor. (Aras'a bakıp) beni ailesiyle tanıştırdı, bana değer veriyor anlıyorum. Sevdiğini de anlıyorum ama kıskançlık gerçekten ilişkimiz çok yaralıyor. O belki farkında değil ama ben çok kırılıyor, yıpranıyorum. Olduğunca alttan almaya çalışıyorum ama sabır taşı değilim ki! Buna bir çözüm bulmak istiyoruz,"
Herşeyi anlatınca biraz rahatlamıştım. İçimi dökmek iyi gelmişti. Aras koltuğa başını yaslamış ve gözlerini kapatmıştı.
"Anladım, bu birçok kişinin ilişkisinde sorun. Aras bey, Ela'ya güveniyor musunuz? Ela'nın başkasıyla olup sizden gideceği için mi korkuyorsunuz?'
Aras dikleşip gözlerini açtı. İyi biryerden başlamıştı Gamze. Güven, güven olmazsa aşkta olmazdı zaten.
"Ela'ya güveniyorum ama çevreye güvenmiyorum. Dışarıda Ela o bir karış etekle gezerse evli adamlar bile bakar! Bunu hiçbir erkek istemez! Ela öyle daldan dala atlayacak biri değil, onu tanıyorum,"
Tatlı bir gülümsemeyle suratına baktım. Doğru söylüyordu, ben kendimi hayatım boyunca tek bir kişiye adamak istiyordum. Aras'a adamak.
"Bu durumda Ela'nın yapması gereken biraz giyim tarzından ödün vermek. Ama unutma herkes istediği giyim de özgürdür. Bunu nereye kadar kısıtlayabilirsin ki? Biraz evrensel bak, böyle giysileri sadece Ela giymiyor-," Gamze'nin sözünü kesip "Ela beni ilgilendiriyor, başkası değil!"
Yine kafasının dikine gidiyordu. Ben boşuna Aras'a bencil demiyordum!
"Sen böyle yaparak sadece Ela'dan kendini soğutursun. Böyle birşey'i göze alabilir misin?"
Aras şimdi göze alabilirim derse gerçekten çok üzülecektim. Kesin yine ters birşey söyleyecekti.
"Alamam,"
Gözlerimin içine bakıp söylemişti. Bu sözüyle hem beni hem Gamze'yi memnun etmişti. Aslında ondan böyle bir cevap beklemiyordum ama beni yine şaşırtmıştı. Soğurdum, soğurdum ve biterdi. Bende böyle birşeyi göze alamazdım. Ama soğumak dediğimiz şey karşımızdaki kişiye bağlıydı.
"Ben öyle tahmin etmiştim. Buna kendini alıştırmaya çalış. Sen Ela'nın hep yanındasın. Kısa giyse ne fark eder?" diye Aras'ı gaza getirmeye çalıştı. "En azından onun için," diyip beni gösterdi.
Aras, eskisi gibi değildi. Sevdiğini belli ediyordu, kıskandığını belli ediyordu. Ama herşeyi uçlarda yaşıyordu. Kıskanıyordu ama bu normal bir kıskançlık değildi. Her kıyafet karışmak kıskançlık değil abarmaktı. Tabii ben onun kıskanç tarafınıda seviyorum, ama dozunda olanı. Hangi kadın kıskanılmak istemez ki?
Kıskançlık bana göre bir sevgi belirtesiydi. Beni koruduğunu, beni kimseyle paylaşamayacağını gösteriyordu.
"Tamam, biz artık kalkalım. İşimiz var!" dedikten sonra elimi tutup kaldırdı. Sanırım biraz işe yaramıştı. Ben Gamze'nin elini sıktıktıktan sonra Aras başını sallayarak veda etti. Elbette birkaç seansımız olacaktı.
Arabaya bindiğimiz de "ne işi?" diye sordum.
"Kadın çok konuşuyor, daha fazla dayanamadım. Mağazaya falan gidelim,"
Başımı onaylamazca salladım. Aras'a iyilik yaramıyordu. Aslında bu seansın yarayıp yaramadığını şimdi anlayabilirdik.
"İlk eve gidelim, bi'üzerimi değiştireyim,"
"Bunların nesi var?"
"Oda çok sıcaktı, terledim," diyip sinsice güldüm. Oda inanıp eve doğru sürmüştü. Psikologta nerdeyse 2 saat kalmıştık. Daha saat 15:00'dı. Kıyafetlerimi değiştirsem gerçekten iyi olacaktı.
Evin önüne gelince yalnız başıma indim. Eve girip hemen odama yönelmiştim. Ne giymeliydim? İlk, çok iddialı olmamalıydı. Sonuça magazaya gidiyordum. İkicisi, çok sade de olmamalıydı. Aras'ın sevgisi olarak gidecektim. İşe yakışır bir şeyler aramaya koyuldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
RomanceTerk ettiğin şehirler yanıyor sonra, Koparmadığın çiçekler yanıyor, Ölüm, ölmediğin için kızgın sana; Hayat, iyi yaşamadığın için. "Seviyorumlar" eksiliyor cümlelerinden. Dostlar sırtından bıçaklıyor. Ben kalbinden öpüyorum seni. -Melike Birgölge