Multi: Ela :)
Hepimiz yemek masasında toplanmıştık. Ölüm sessizliği gibi kimse kimseyle konuşmuyordu çatal bıçak sesi harince tabi. Ben yemeğimle oynarken Aras baya iştahlı şekilde götürüyordu. Yemeğe düşkün olduğu kesindi.
"Kaç yaşındasın Ela?"
Bu soru babasından gelmişti. Çatalımı tabağın kenarına bırakıp, ellerimi masanın üzerinide birleştirip, sorusunu cevapladım.
"23 yaşındayım."
Annesi kız kardeşi aynı anda bana baktılar sanırım evlilik için yaşımın küçük olduğunu düşünen sadece ben değildim.
"Sence evlilik için biraz erken değil mi?"
Bu soru eylemin arkadaşı ismi sanırım Can olan çocuktan gelmişti. Zaten herkesin merak ettiği konulardan biriydi.
Bakışlarımı biran Aras'a çevirdim. Erkeklerle bırakın konuşmamı göz göze gelmemi bile istemiyordu. Sakin ol der gibi masanın altından bacağını sıktım.
"Şuanlık evlilik yok zaten ama güzel giden bir ilişkimiz var, Aras la geleceği gördüğüm için şuan bu yemekteyim."
Söylediklerim masadaki herkesi memnun etmiş olacak ki tepki gösteren yada üzerine soru soran olmamıştı. En çokta Aras memnun olmuştu.
Saatler birbirini kovalarken yemek faslı bitmiş. Tekrar salona geçmiştik. Aras ve ben ikili koltukta annesi babası tam karşımızda eylem arkadaşlarıyla beraber dağınık şekilde oturuyolardı.
Sıkılmışcasına nefesimi sesli şekilde dışarı verdim. Zaten isteksiz gelmiştim birde bu sessizlik insanı bunaltıyordu. Hayır hep mi böyleler diye düşünmemek elde değildi gerçekten.
"Sanırım Arzu'nun doktoru da sendin?"
Yemekten beri ilk defa annesi bana soru soruyordu.
"Evet, bendim."
Tek tip cevap verip sıkıldığımı Aras'a belli ediyordum. O da bu halimden pek memnun değildi. İlk aile yemeği sayemde mahvolmuştu.
"Peki Ahmetle de orada mı tanıştınız?"
Gözlerimi devirmemek için içimden saydırıyordum.
"Hayır Aras'ın şuan işlettiği mağazada eleman olarak çalışıyordum. Daha sonra özel sebeplerden dolayı ayrılmak zorunda kaldım. Zaten daha sonra yurt dışına eğitim için gittim. Bu süre zarfında Arasla pek görüşmedik. Geldikten sonrada tekrar denemeye karar verdik. "
anladım dercesine kafasını salladı. Bende bakışlarımı ayaklarıma çevirdim. Hayatımda neredeyse en çok stresli ve sıkıcı geçen günüydü. Telefonumun çalmasıyla izin isteyerek çantama doğru ilerledim. Nereye gideceğimi bilmediğim için Aras'a bakmaya başladım, oda ayaklanıp hemen beni yönlendirmeye başladı. Bu sırada telefon hala bangır bangır çalıyordu. Aras'ın beni soktuğu odaya ağzım bir karış incelemeye başladım. Kendi odasıydı sanırım. Oda resmen 2 salonun birleşimi gibiydi. Bir köşe yatak odası gibi, diğer köşe TV, koltularla döşenmişti. Sanırım siyah olduğunu söylememe gerek yoktu.
Telefonun ahizesini kaydırıp kulağıma dayadım.
'Efendim Deniz?"
"İndim ben canım, Atakan beni aldı. Ne yaptınız eve geldin mi?"
Kapıdan biraz ilerleyip boydan aynanın önünde durdum. Aras'ı önemsemeyerek elbisemi düzeltmeye başladım. Oda tam arkaya -yatağın üzerine- oturup sırt dekolteme saydırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
RomansaTerk ettiğin şehirler yanıyor sonra, Koparmadığın çiçekler yanıyor, Ölüm, ölmediğin için kızgın sana; Hayat, iyi yaşamadığın için. "Seviyorumlar" eksiliyor cümlelerinden. Dostlar sırtından bıçaklıyor. Ben kalbinden öpüyorum seni. -Melike Birgölge