~İYİ OKUMALAR~
İki gün sonra sözüm vardı ama ben hala deli gibi çalışıyordum. Aslında benim için iyi bişeydi. En azından kafamı ona takmıyordum. Ne giyeceğim, saçım nasıl olacak, makyajım nasıl olacak, ailesi ne yapacak, Hepsi şimdiden aklımı kurcalıyordu. Tabii birçok şey hazırdı. Mesela; elbisem. Gece mavisi, yerlere kadar uzanan bi kıyafet seçmiştim. Elbisemi Arasla birlikte seçmiştik. Nasıl onay verdi hala bi fikrim yok ama kıyafetim harikaydı.
Bu düşüncelerle boğuşurken işe geç kalıyordum. Bugün gececiydim. Akşama kadar çalışıp sonra da acile bakacaktım. Hemen kalktıp üzerimi değiştirdim. Kahvaltı etmeden taksiye atlayıp hastanenin yolunu tuttum. Taksiydeyken yarım aradı, zaman kaybetmeden açtım.
"Efendim canım," sanki aramızdaki o gizli duvar yavaş yavaş yıkılıyordu. Bi karar da vermiştik; ne o eskisi kadar kıskanç olacak ne de ben eskisi kadar kısa giyinecektim. Kendi kendimize karar almıştık. Bizim için en iyisi buydu.
"Nerdesin, kahvaltı edelim diyecektim?"
"Hastaneye gidiyorum, akşam da acile bakacağım. Görüşemeyeceğiz bugün." dedim. Onu bi gün bile görmeyince özlüyordum. Ona olan sevgim ucsuz bucaksızdı.
"Seni çıkışta almaya gelirim. Geç saatlerde taksiyle gitmeyi düşünmüyorsun galiba?" kendi kendime gülümsedim. Kıskanılmak, sevildiğini hissetmek güzel duyguydu.
"Olur. Çıkarken seni ararım. Hastaneye geldim, sonra görüşürüz. Kendine iyi bak," diyip taksiden indim.
"Sende güzelim sende" dedikten sonra telefonu kapatmıştı. Bende aşık aşık hastaneye yürümeye başladım. Girer girmez asistandan bugünki randevuları istedim.
****
Çıkma saatime yakın bende bi'hayli yorulmuştum. Kolumu kaldıracak halim yoktu. Aras arayıp çıkacağımı söyledim. Birazdan burada olurdu. O gelene kadar odama çıkıp üzerimdeki önlüğümü ve eşyalarımı çıkarıp yerine koydum. Şuan istediğim tek şey uykuydu. Aras'ın mesajıyla aşağı yavaş adımlarla indim. Tam kapının orada durmuş bekliyordu. Zaman kaybetmeden bindim."Ne yaptın bugün? Çok yoruldun mu?" aynı hızla arabayı çalıştırmıştı.
"Öldüm diyebilirim. Sen ne yaptın iştemiydin hep?" başını olumlu bi şekilde salladı. Onun işi rahattı tabii. Akşama kadar oturup aklı eserse elemanlara bakıyordu.
"Bugün Leyla geldi," baygın baygın oturduğum koltuktan bi anda dikleştim. Leyla'nın ne işi vardı!? Aynı refleskle kaşımı kaldırdım, "ee?" diye iğneleyince Aras gülümsedi.
"Ama nişanlısıyla, evleniyormuş. Davetiye getirdi,"
"Yok daha neler. Ne yüzsüz bi kız ya! Gitmeyeceğiz herhalde dimi?" Aras umursamazca omuzunu silkti.
"Saçmala Ela gitmeyeceğiz tabii ki. Kapatalım şu konuyu. Söz için heyecanlı mısın?" dedi konuyu değiştirmek için. İyi de yapmıştı çünkü Leyla'dan önemli konularımız vardı.
"Fazlasıyla, sen?" bu seferde yine umursamazca dudaklarını büktü. Dünya yansa umurunda değildi.
"Çok değil. Ama sözleniyorum bi başka hissi var," zaten heyecanlı olsa şaşırırdım. Ben heyecandan uyuyamıyorum beyefendi başka hissi var diyor. Erkekleri anlamak gerçekten zor. Bu konuşma esnasında eve gelmiştik bile. Yanağını öperek indim arabadan. Tabii eve girene kadar arkamdan bakmayı ihmal etmemişti. Merdivenleri üçer beşer çıkıp direk odama yöneldim. Şuan aklımda ne sözüm ne başka bişey vardı. Sadece uyku istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
RomanceTerk ettiğin şehirler yanıyor sonra, Koparmadığın çiçekler yanıyor, Ölüm, ölmediğin için kızgın sana; Hayat, iyi yaşamadığın için. "Seviyorumlar" eksiliyor cümlelerinden. Dostlar sırtından bıçaklıyor. Ben kalbinden öpüyorum seni. -Melike Birgölge