***3 YIL SONRA***
Deniz'in bir süpriziyle öğle yemeğine çıkmıştık. Şuanlık okul derdim yoktu ama iş derdim vardı. Artık yurt dışında kalmak istemiyordum. Kendi topraklarım da, Istanbul da çalışmak istiyordum.
Okulumu iyi derecelerle tamamlamış, en iyi yerlerde staj yapmıştım. Burada staj yaptığım hastane ne kadar burada kalmamı istesede ben istemiyordum.
Salatalarımızın gelmesiyle meraklı gözlerle Deniz'e bakıyordum. "Hadi söyle, meraktan öleceğim!" ben meraklandıkça mutlulukla güldü. Bende güldüm. "Hazır mısın?" sinirle gözlerimi devirdim. Başımı olumlu anlamda sallayınca, " Istanbul'a dönünce amca'mın hastanesinde işe başlıyosun!"
Gözlerim şok olmuş bir biçimde açılırken ağzım da ona eşlik ediyordu. Bu, bu çok iyi olmuştu.
"Na-nasıl?" kekelememek elde değildi. Istanbul'a dönünce işim hazırdı.
"Hastane de boş kadro olunca amcam rica etti. Seni ona çok anlatıp övmüştüm zamanında. Oda bu fırsatı kaçırırmı. Hemen seni hastaneye davet etti. Bende senin yerine kabul ettim," dedi tabağından salatadan aldı. Dayanamayarak kalkıp sarıldım. Dünya da tanıyıp tanıyacağım en iyi arkadaşa sahiptim. Ve bu yüzden çok şanslıydım!
"Çok, çok teşekkür ederim.. Ben ne diyeceğimi bilmiyorum,"
Oda bana sarılırken, " ben birşey yapmadım, sadece vesile oldum, hadi otur yiyip kalkalım." yanağını bir kez daha öpüp oturdum. Bu aralar hersey yolunda gidiyordu. Çok mutluydum ve bunu asla bozulmasını istemiyordum.
Hastaneye gidip hocalarımla ve arkadaşlarımla vedalaştım. Hemen yarın için bilet almıştık. Zaten gideceğim belliydi ama orada ne yapacağım belli değildi.
Eğer birşey söylemem gerekirse; kendi paramı kazanıp, kimseye muhtaç kalmamam hayatın bana bahşettiği değerli hediyelerden biriydi.
***
Bavuluma kıyafetlerimi tıkıp fermuarını kapattım. Şimdi ise hazırlanma vaktiydi. Üzerime bir kazakla pantolon geçirip aynanın karşsına geçtim. Saçımı salaş bir şekilde at kuyruğu yaptım. Tabii bu 3 yılda biraz değişiklik yapıp saç rengimi koyulaştırmıştım. Kullanması zordu ama eski saçımdan daha çok yakışıyordu. Artık olgunlaşmıştım. Artık 3 günlük sevgililerim için gece gündüz ağlamıyordum. Mesela, herkese çok çabuk güvenmemeyi öğrenmiştim. Aslında her hata bizim için iyi birşeydi de. Tecrübe kazanıyorduk.
Bavulu odamdan çıkarıp son defa göz gezdirdim, 3 yıl boyunca kaldığım odaya son kez baktım. Güzel hatıralar biriktirmiş burada. Artık veda vaktiydi.
Deniz de bavulunu aldıktan sonra kapının önünde Ali'leri bekliyorduk. Deniz'in sevgilisiyle çok iyi arkadaş olmuşlardı. Deniz'in sevgilisi -yani Atakan- Deniz'i o kadar çok seviyordu ki kıskanmamak elde değildi. Bu 3 yıl içerisinde Deniz'i asla yalnız bırakmamış, her fırsatta Istanbul'dan buralara kadar gelmişti. Ali ise kızlarla günü gün etmiş, okulu zar zor tamamlamıştı.
Onların gelmesiyle arabaya atlayıp havaalanına doğru gitmeye başladık. Bir kaç saat sonra Istanbul da olacaktım. Aileme kavuşacaktım.
"Ela Istanbul da bir ev tutup hep birlikte kalalım diyoruz? Sen ne dersin?"
2 erkekle evde kalma fikri pek cazip gelmemişti ama onlar benim kardeşim gibilerdi. Yine de ben kalamazdım, yapamazdım.
"Ben yapamam, yani biz Deniz'le beraber tuttuk evi," diye uygun bir dille reddettim.
Boğaz'a sıfır bir yerde ev tutmuştuk. Hem hastaneye de yakındı. Her sabah kalktığım boğaz'ın eşsiz manzarasıyla güne 'merhaba' diyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
RomanceTerk ettiğin şehirler yanıyor sonra, Koparmadığın çiçekler yanıyor, Ölüm, ölmediğin için kızgın sana; Hayat, iyi yaşamadığın için. "Seviyorumlar" eksiliyor cümlelerinden. Dostlar sırtından bıçaklıyor. Ben kalbinden öpüyorum seni. -Melike Birgölge