Bölüm 23

66 6 1
                                    

İyice saçmalamıştım. Aradan nerdeyse 4 sene geçmişti Leyla 'yla artık işi bile olamazdı. Yani inşallah.

Mağazaya geldiğimiz de ilk eteği düzelterek kendimden emin bir şekilde Aras'ın yanına gittim. Kafasını dosyalara gömmüş dikkatli şekilde inceliyordu. O kadar dalmıştı ki kapıyı çalıp girdiğimi bile fark etmedi.

Varlığımı belli etmek için hafifçe boğazımı temizledim. Ki işede yaramıştı. Yavaşca dosyalardan kafasını kaldırıp gözlerime baktı ams bu çok uzun sürmemişti direk bakışları eteğine ve bacaklarıma kaymıştı.

Duygusuz bakıyordu bana anlamsız tam ben konuşacakken hiç bir şey olmamış gibi önünde ki dosyalara bakmaya başladı.

Ne uğradığımı şaşırmış hala ayakta bekliyordum. Yavaş yavaş gözlerim dolmaya başlamıştı. Şuan burdan çıkıp gitsem nereye demeyecek kadar kızgın ve kırgındı bana,

Ben hala olduğum yerde beklerken kapının tekrar çalmasıyla nefesini sesli bir şekilde dışarı verip ellerini saçlarının arasından geçirdi. Ve düz bi sesle "gel" diye bağardı.

Kapının açılmasıyla arasın annesi tüm ihtişamıyla içeriye girdi. Aras görür görmez ayağa kalktı.

"Hoş geldin anne hangi rüzgar attı seni buraya ?"

Ben hala ikilinin konuşmasını sessizce köşeden dinlerken farkedilmemiş olmanın verdiği kırgınlığı yaşıyordum. Daha fazla burada durmamak için yavaşça kapıya doğru yürümeye başladım. Tam bir adım atmıştım ki adımı duymamla olduğum yerde kaldım.

"Ela sende mi buradaydın selam sabahtan vermiyorsun."

Sesindeki kinaye ve iğneleyici tonu anlamamak için aptal olmak lazımdı. Yavaşca onlara doğru dönüp yanlarına gittim. Arasta hiç bi değişiklik yok aynı bakıyordu.

"Oğlunuzla çok yoğun bir şekilde konuşuyordunuz. Bölmek istemedim Şule hanım. Zaten bende çıkıyorum hastam gelecek."

Bu arada hala ayakta bekliyordum. Kimsede bana otur dememişti zaten.

"Aa öylemi biz tutmayalım o zaman seni çık."

Kibar bir şekilde kovuluyordum şuanda. Zaten ne bekliyordum ki ? Beni kabul etmelerini yada sevmelerini mi. Daha aras bunu tam yapamazken onlardan beklemek saçamalık olurdu.

Hafifçe tebessümle "iyi günler o zaman size" diyerek odadan çıktım kendimi taksiye Zor atmıştım. Bedenimi serbest bıraktığımda gözlerim kendiliğinden dolmaya başladı şöföre zorda olsa hastanenin adını söyleyip buğulu gözlerle dışarıyı seyretmeye başladım .

Yaklaşık kırkbeş dakika süren yolculuğun ardından hastanenin kapısının önünde buldum kendimi. Aslında hastam falan yoktu. Sadece ilk aklıma gelen yalanı söylemiştim.

Hemen masama geçip oturdum. Aklım allak bullak olmuştu. Ben hayatımda bu kadar dengesiz insan görmemiştim. Ben psikoloğun ona iyi geceleceğini düşünmüştüm ama onda ters tepmişti. Bu yaptıklarının tek nedeni ; inattı. Ben onu ölesiye severken, onun bu inatlıkları ve dengesizlikleri yüzünden bi türlü normal insanlar gibi sevgili olamıyorduk. Daha 2 gün önce evlilikten bahseden adam bugün suratıma bakmıyordu. Onun yüzünden ne işime ne de hayatıma konsantre olabiliyorum. Resmen hayatımın merkezine geçmiş ve beni yönetiyordu. O istediği zaman beni üzebiliyor, istediği zaman da dünyanın en mutlu insanı yapıyordu.

Bugün az hastam olduğu için işten de erken çıkmıştım. Aslında eve gitmek istemiyordum. Evde tek başıma daha çok kafayı yiyordum. En iyisi sahile gidip oturmak diyerek rotamı sahile çevirdim.

Taksiyle 10 dakikalık bir yolculuğun ardından sahildeydim. Şuan yapacağım tek şey telefonumu kapatıp saatlerce denize bakarak düşünmek olacaktı. Tüm dertlerini burada bırakıp evime hiçbir şey yokmuş gibi dönmek olacaktı.

°°°°

Aras'ın Ağzından;

Belki de onuncu aramam hala Ela'ya ulaşamıyorum. Burada olanlar yüzünden kendine birşey yapmış olabilir miydi? O kadar aptal olmazdı umarım.

Ben istiyorum biraz düzgün giyinsin sözümden çıkmasın. Ama Ela sırf benim inadıma gibi kısa kısa etekler giyip canımı çok fena sıkıyor. Biraz önce baya baya abartıp suratına bile bakmadan -birde üzerine annem kovup- göndermiştik. Kesin beni bu sefer affetmeyecekti.

Daha fazla bunları düşünecek zamanım olmadığından ilk arabayı eve doğru sürmeye başladım. Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmez bi şekildeydim.

Eve geldiğim de kapı duvardı. Nerde olabilir hiç fikrim yoktu. Alkol kullanmıyordu, bu yüzden bara gitmezdi. Dışarıda tek başına yemek yemeği sevmediğinden gideceği tek yer sahildi. Buraya en yakın olan bebek sahilinden başlayıp Ela'ya arayacaktım.
Başka yere gitmesine imkan yoktu.

Birkaç saatlik aramanın ardından işte bulmuştum. En ortadaki banka oturmuş boş boş denizi seyrediyordu. İlk defa ne konuşacağımı ne diyeceğini bilmiyordum. Onu bu sefer çok kırmıştım.

Yavaş yavaş yanına gitmeye başladım. hafif sert esen rüzgâr havayı soğutmuştu. Deniz de gel-git yapıyordu birazdan yükselip üzerimize boşalabilirdi.

Yanına yavaşça oturup ona döndüm.

"Kalk gidelim," bana dönme gereksinimi bile duymadan "git buradan."

Bu sakinliği hiç hayrı alamet değildi. Şuan bağırıp çığırıp beni öyle kovması gerekiyordu.

"Kalk dedim!" diyerek ilk ben ayaklandım. Ona gidip bu ilişkinin nereye gideciğini konuşmak en iyisiydi.

"Bıraak!" diye bi an da bağırdı. İyice sinirlenmeye başlamıştı. Birine yalvarmaktan nefret ederdim.

"Kes sesini de yürü, herkes bize bakıyor!" bana direnemeyeceğini anlayıp, "kendim giderim!" diyip kolunu elimden çekti. Sabır çekerek peşinden gitmeye başladım. Bu kadınlar adamı çileden çıkarırdı.

Ters tarafa giderken kolundan çekip "bu taraf " diye yönlendirdim.
En son arabaya ulaşıp eve doğru sürerken arabadaki sessizlik iyice beni germişti. Radyoyu açıp ilk şarkı da durdum. Yine bilmediğim bi şarkı çalıyordu.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin