Multi: Ahmet Aras
Yemeğin ardından tamı tamına 1 hafta geçmişti. Klasik günlerdi hepsi. İşe git, Leyla ile uğraş eve dön tüm günüm bundan ibaretti. Ama şimdi, okulum başlamıştı. Dondurduğum okulu bu sene devam edecektim.
Artık bitirmem gerekiyordu. Bugün işe gitmeyeceğim için izin almam gerekiyordu. Kahvaltımı ettikten sonra, giyinmek için dolabın karşısına geçtim. Ve karşısında bir kaç dakika bekledim. En sonunda, bordo dar bir kot ve beyaz gömeğimi açıkta bırakan t-shirt giymiştim. Bunlar için bile 2 saat dolabın karşısında beklemiştim. Saçlarımı salık bir şekilde bırakırken elimede portföy çanta almıştım. Ayakkabılarımı da giyip evden çıktım. Güneş bugün de kendini belli ederken geniş bir şekilde kendi kendime gülümsedim. İnsan küçük şeylerden de mutlu olmayı bilmeliydi.Otobüsten inerek ilk mağazaya doğru yol aldım. Şu izin işini halletmem gerekiyordu. Telefonla aramamıştım çünkü; muhasebeden mi, patrondan mı izin almam gerektiğini bilmiyordum. İçeri girdiğim de, ilk bir göz gezdirip muhasebeye doğru ilerledim. Leyla ortalıkta görünmüyordu. Yine neyin peşindeydi acaba?
Muhasebe'nin kapısını iki defa tıklattıktan sonra "Gir." sesini duyduktan sonra yavaş adımlarla içeri girip gülümsedim.
"Merhaba Semih bey,"
"Merhabalar Ela Hanım, buyurun." dedi, koltuğu gösterek. Başımla onaylayıp, "Şey, okulum açılıyor ve bugün kaydımı yaptırmaya gideceğim. Bugün için sizden izin istiyorum." önce biraz düşünüp başını olumsuz anlamda salladı.
"Iş günü içerisinde size izin veremem ama isterseniz birde Ahmet Bey ile konuşun." başımı olumlu anlamda sallarken teşekkür ederek odadan çıktım. Gözlerim ilk Ahmet Bey'i reyonlarda tararken kimsenin olmadığını farkettim ve odasına doğru yol aldım. Tahmin ettiğim gibi; odasındaydı. Ama yanlız değildi. Leyla ile beraberdi. Hararetli hararetli birşey konuşuyorlardı. Konuşmayı bölmek adına yalandan bir kaç kere öksürdüm. Beni farkeden Ahmet Bey "Efendim Ela?" diyerek yanıt verdi. Konuşmasının bölünmesinden hoşnut olmamıştı sanırım. "Yanlız konuşabilir miyiz?" dedim Leyla'yı gösterek. Leyla hala arsızca beklerken Ahmet Bey, "Leyla bizi yanlız bırakır mısın?" demişti. Oda yeni anımsarmış gibi, "ha, evet sonra gelirim ben." diyerek odadan çıktı. Bu kızı anlamak zordu ne yapmaya çalıştığı herkes için açık ve anlaşır bir olaydı ama bana göre boşa kürek çekiyordu ne sanıyordu acaba onunla sevgili olup sonrasında evlenmeyi mi? Leyla'nın hayal gücü mükemmeldi.
Ben hala aval aval çıkan Ela'nın arkasından bakarken Ahmet beyin sesiyle ona doğru döndüm.
"Efendim Ela?" Ahmet sorusunu tekrar yineledi.
"Ahmet Bey, bugün okul için kayıt yaptırmam gerekiyor. Sizden izin istemek için geldim."
"Tamam gidebilirsin, gececi mi olacaksın?"
Evet dercesine başımı salladım. "Şimdi gitmem gerekiyor, iyi günler." diyip mağazadan çıktım. Yine otobüs'e doğru ilerliyordum. Bu sıcakta tıklım tıklım gelen otobüsten kötü daha ne olabilirdiki?
***
Üniversitenin kapısından ağır adımlarla girerken ilk günki gibi heyecanlıydım. Herkes ayrı bi koşusturma içindeyken ben direk okulun içine girerek kaydımı açtırdım. Derslerimi de hallettikten sonra okuldan çıktım. Bu yaptıklarım sadece bi kaç saat sürmüştü. Ve ben bu saat'te eve gitmek istemiyordum. Huysuzca etrafa bakarken, telefonumun çalmasıyla arka cebimden telefonu çıkardım. Telefonum da kayıtlı olmayan bir numara olmayınca açıp açmamak konusunda tereddüt de kalmıştım. "Aman, beni mi yiyecek?" diye hayıflanırken telefon tam kapanacakken kulağıma götürdüm."Alo?"
"Ela, Nerdesin? Müsaitsen Gelip seni alayım bir kahve içelim?" sesi biraz tedirgin gelmişti ve bu ses bana oldukça tanıdık gelirken sevinçten dört köşe olmuştum. Kör istedi bir göz Allah verdi iki göz misali hem eve gitmeyecektim. Hem dışarıda Ahmet ile kahve içecektim. Kendi kendime kıkırdarken, "Üniversitenin kapısının önündeyim." diyerek kahve istediğini de onaylamış oldum.
"Bekle orada geliyorum." diyip telefonu kapattı. Bende tekrar içeri girip en yakın banka oturdum. İlk yılımda tanıdığım bir kaç kişi takılmıştı gözüme. Kızlar bi'hayli güzelleşmişti. Bankta yanıma biri oturunca bir anda sıçradım. Kafamı yan tarafa çevrirken sima olarak tanıdık birini görmüştüm ama hatırlayamamıştım.
"Ela, nasıl değiştin böyle çok, güzelleşmişsin," bu iltifattan sonra anladım ki bu sınıftaki deli çocuktu. Deli dediysem mecazen. Sınıftan tanırdım ama hiç konuşmaya fırsatım olmamıştı.
"Teşekkür ederim-," konuşmama fırsat vermeden, "Ali." diye atıldı.
"Nerelerdeydin bu zaman'a kadar?"
"Dondurmak zorunda kaldım ama bu sene devam edeceğim inşallah." derken konu konuyu açmış Ahmet gelene kadar konuştuk. Ta ki Ahmet arayıp okulun önünde olduğunu söyleyene kadar. Ali'ye, " ben artık kalkayım. Görüşürüz sonra." diyip kalktım.
"Sevgili mi yaptın kız?" diye omuzuma vururken hem gülüp hem de göz devirmiştim.
"Bi'insan hiç değişmez mi ya?" diyip el sallayarak uzaklaştım. Tam kapının önünde spor arabasıyla Ahmet beni bekliyordu. Tam arkaya binerken içerken, "öne geç." sesi gelmesiyle rotamı değiştirip öne oturdum. Bugün bunun huysuzluğu neydi acaba? Sessizce öne geçip kemerimi bağladım.
Arabadaki sessizliği telefonumun sesi bozmuştu. Yine telefonda kayıtlı olmayan bir numaraydı.
"Alo?" dedim çekingence.
"Numaramı kaydet diye aradım," bu Ali'den hiçbir şekilde kurtuluş yoktu anlaşılan.
"Numaramı nerden buldun diye tartışmaya girmeyeceğim seninle, yarın görüşürüz." diyip gülümsedim. Ahmet'in bakışlarını üzerimde hissetmem uzun sürmemişti. Arabanın durmasıyla geldiğimizi anlayıp kemerimi çözdüm. O ön de ben arkada cafe'ye doğru yol alıyorduk. Cam kenarı bir yere oturunca, ben de tam karşsına oturdum. İkimiz de susuyorduk benim konuşmaya başlamayacağım kesindi. Zaten o çağırmıştı kahve içmeye. Garson'a eliyle çağırmasıyla garson başımız da bitmişti.
"Aç mısın?" diye sormasıyla başımı olumsuzca salladım. Aç isem bile o'na söylemiyeceğim kesindi. Benim bu tavrım onun bugün ki soğukluğundandı. Kendisine acı bir kahve isterken ben meyve suyu istemiştim.
Bir problemi vardı ama sormak konusunda o kadar emin değildim sonuçta Ahmet'le o kadar samimi değildim. Sürekli saçıyla uğraşıyor sağa sola bakıyordu ters ters daha fazla dayanamayarak sordum
"Neyin var anlatmak istersen dinlerim."
Bi kaç saniye yüzüme bakıp hiç dercesine umuzunu silkti ama belliydi vardı birşeyi benimle dışarda oturacak kadar samimi görüyorsa derdini de anlatabilirdi
Tabi beni ne olarak gördüğünü de bilmiyordum Leyla'ya laf ederken kendi geldiğim konuma baktım ona hayal kurmaması gerektiğini dile getirirken benim şuan olduğum konum tartışılırdı gerçekten.Hala ikimizde susarken çenemi tutamamış yine sormuştum. " bak gerçekten anlatmak isters-"
" yeter Ela sana anlatmak istesem anlatırdım. Kalkalım seni de yordum buraya kadar kalkalım lütfen bırakayım gideceğin yere."
Neye uğradığımı şaşırmış bir şekilde yüzüne bakıyordum bumuydu yani hak ettiğim şey ben ne düşünüyorum gördüğüm muameleye bak
Hiç birşey demeden çantamı aldığım gibi kendimi dışarı attım arkamdan bi tepki de bulunmamıştı bile
Ne bekliyordum ki zaten bu tamamen benim salaklığım dı bir daha bu konuma düşmemek için elimden geldiği kadar uzak duracaktım ondan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
RomantizmTerk ettiğin şehirler yanıyor sonra, Koparmadığın çiçekler yanıyor, Ölüm, ölmediğin için kızgın sana; Hayat, iyi yaşamadığın için. "Seviyorumlar" eksiliyor cümlelerinden. Dostlar sırtından bıçaklıyor. Ben kalbinden öpüyorum seni. -Melike Birgölge