Bölüm 34

52 3 1
                                    

Arasla aramız iyiden iyiye düzelmişti. Hatta kavga ettiğimiz zamanları unutmuştuk.

Sabah uyandığımda arasın muhteşem kokusuyla uyanmıştım. Aşıktım ben bu kokuya resmen beni mest eden kokusu başımı döndürmeye yetmişti.

Arasa baktığımda mışıl mışıl uyuduğunu farkettim. Ellerim istemsiz yüzüne gitti yeni çıkmaya başlayan sakalları onu fazla yakışıklı göstermişti. Hafif mırıltılarla uyandığını fark ettim.
"Günaydın güzelim."

Bu masum halleri onu o kadar tatlı yapıyordu ki sevdikçe sevesim geliyordu arası.

"Günaydın canım."

Diyerek karşılık verdim arasa en içtenliğimle, ve karşılığında kocaman bir öpücük aldım. Bu ara arasa doyamaz hale gelmiştim. Yavaşca arasın kollarından sıyrılıp sabahlığımı giyindim. Hala dikkatli şekilde izlenildiğimin farkındaydım, ama bunu görmezden gelerek banyoya doğru ilerledim ihtiyaçlarını giderip yüzümü yıkadım ve fena açıkmıştım.

Üzerime üst kısmı bol alt kısmı tamamen vücudu saran tulumu giyindim saçlarımı at kuyruğu yapıp makyaj yapma gereği duymadım.

Tekrar arasa döndüğümde elinde telefon hararetli şekilde oğuzla bir şeyler konuşuyordu. Yanına gidip yatağın ucuna oturdum, ne oldu gibisinden baktığımda bir şey yok der gibi geçiştirdi. Bende daha fazla üstelemden yanından kalktım arasta zaten iki dakika sonra kalkmıştı.

Beyaz tişört siyah kot giymişti. Saçlarını elleriyle gelişi güzel düzenleyip son olarak parfümünü sıktı.

Bu arada ben açlıktan ölmek üzereydim.

"Aras acıktım hadi artık."

Yanıma gelip anlıma öpücük kondurdu. Bu huzurun ta kendisiydi, bende ona karşılık kollarını beline doladım.

"Tamam güzelim bende acıktım."

Elimi tutup beraber kaldığımız yerden dışarı çıktık, gördüğüm manzarayla resmen dilim tutulmuştu ellerimi hala arasın elinde kalakalmıştım

Denizin tam ortasında masada binbir çeşit kahvaltı vardı benden bir atak gelmeyince aras yürümeye başladık, denizin ortasında iki adım ilerleyip masaya oturduk. Şuan o kadar mutluydum ki hayatımın nadir anlarından birini yaşıyordum. Ve bu karşımdaki adam sayesinde gercekleşiyordu.

Sessiz sedasız yaptığımız kahvaltıdan sonra arasa yüzmek istediğimi söyledim aramız bozulmasın diye izin alır olmuştum artık. İlk basta itiraz edecek gibi olsada ikna etmiştim onu.

Ben yüzerken aras güneşlenmeyi tercih etmişti. Bende suda biraz daha zaman geçirip şezlonguma geçtim aras henüz beni fark etmemişti. Bende rahatsız etmedim zaten ikimizde doğanın tadını çıkarmaya başladık.

Aradan geçen sessizliği yine arasın telefonu bozmuştu. İstemsiz kıpırdanıp doğruldu, ben istifimi bozmadan yatmaya devam ettim.

"Efendim anne?"

"..."

"Ne diyorsun anne durumu nasıl!"

Aras hışımla ayağa kalkarken ses tonu beni korkutmuştu. Bende aynı anda ayağa kalkıp dinlemeye başladım.

"Ya siz nasıl fark etmezsiniz bu kadar kötü duruma gelirken aklım almıyor!"

"..."

"Peki şimdi nasıl?"

"..."

"Tamam ilk uçakla döneceğim."

Annesinin konuşmasına fırsat vermeden yüzüne telefon kapattı. Aras şuan gerçekten sinirliydi ve ve ben ne olduğunu sormaktan korkuyordum.
Ama ben sormadan kendisi anlatmaya başladı.

"Babam kalp krizi geçirmiş ve şuan yoğun bakımdaymış hastane geç kalmışlar durumu çok ağarmış ela hemen gitmemiz gerekiyor."

Şok olmuş gözlerle arasa bakıyordum. Şuan ne söyleceğimi bilmez halde olduğum yerde bekliyordum aras tekrar telefona sarılıp en yakın saate uçak bileti ayarlıyordu. Bende bu arada üzerimi giyinip bavulu toparlamıştım. Aras yanıma gelip uçağın kalkmasına iki saat olduğunu söyledi ve bavulu aldı yine o eski buz dağı arasa dönmüştü. Bende daha fazla beklemeyip arkasından çıktım.

***
Şuan havaalanında uçağın kalkmasını bekliyorduk. Aras sürekli annesiyle konuşup durumu hakkında bilgi alıyordu. annesinin telefonda hıçkırıklarına hatta arasın ilk defa sesinin titrediğine şahit olmuştum. Bizim bineceğimiz uçağın anonsu yapıldığında aynı anda ayaklanıp yürümeye başladık. Tatilimizin daha ilk günüydü. Ama babası daha önemli. Tatil her zaman yapılabilir ama baba bulunmaya bilirdi.

Arasın yanağına uzanıp öptüm. "Herşey düzecek" diye fısıldadım. Cevap vermemişti. Sadece başını sallamakla yetinmişti. Üzüldüğünde içine kapanmasından nefret ediyorum. Benimle konuşmaması beni daha çok üzüyordu. Elini alıp ellerime hapsettim. Umarım Mehmet Baba'ya birşey olmazdı.

***

Gözlerimizi 1 dakika bile kapatmadan İstanbul'a gelmiştik. Aras sürekli arayıp bilgi almış ben ise dua etmekten başka çare bulamamıştım. Havaalanına indiğimiz anda bizi bir araba karşıladı ve hastaneye götürmeye başladı. Korkuyorum. Mehmet babaya birşey olursa Aras yine içine kapanacaktı. Yeni eski haline dönmüşken.

Araba bizi son hızla hastaneye götürdü. Biz de aynı hızla hastaneye gitmiştik. Herkes yoğun bakımın kapısında bekliyordu. İlk o anda Aras'ın annesinin yüzünde pişmanlık ve acı gördüm. Bizi görür görmez gelip Aras'a sarıldı ve ağlamaya başladı. Ben ise Arzu'nun yanına gidip onu teselli etmeye başladım. Uzun süredir yanında olduğu için üzülüyordu haliyle. Hemen küçük Nida'yı kucağından aldım. Aras ve annesi de karşımdaki koltuğa oturdular. Aras annesini teselli etmek amaçlı elleriyle sırtını sıvazlıyordu.

Saatler geçiyordu ama bir haber yoktu. Arzu üzüntüsünden Nida'ya hiç bakmıyordu. Tolga da aynı şekilde. Hepsi harap olmuş, bi gelişme bekliyordu. Ben ise Nida aç kalmasında diye hazır bebek mamalarından yediriyordum. Nida en son uyuduğun da bebek odasına yatırıp Aras'ın yanına geçtim. Ayakta dikilmiş dışarıyı seyrediyordu. Yanına gidip tekrar elini tuttum.

"Ne olur üzülme baban düzelecek." yine tepki vermemişti. O böyle yaptıkça daha çok üzülüyordum.

"Beni kendinden soyutlama. Bırak yarana ortak olayım. Bırak yaralarını beraber saralım..." elimi bırakıp bana sarılmaya başladı. Bende ona aynı şekilde karşılık verdim.

"Ona birşey olursa yaşayamam, Ela. Anlıyor musun yaşayamam!" çok olmasada sadece benim duyabileceğim şekilde bağırdı. Onu susturdum.

"Böyle düşünme ona birşey olmayacak.." tekrar dışarıya bakamaya başladı. Ben ise başımı onun omzuna koyup dışarı bakmaya başladım.

3 GÜN SONRA

Aradan 3 asır gibi gelen 3 gün geçmek bilmemişti. Her saniye bir tepki vermesi için beklemiştik ama hiçbirşey yoktu. Aras sanki 3 günde çökmüştü. Uykusuzlukta gözlerinin altı şişmiş ve mor halkalar oluşmuştu. Eve gidemediğinden traşta olamıyordu. Sakalları fazlasıyla uzamıştı. İlk günden sonra Arzu normalleşmiş bebeğine bakar olmuştu, şükür. Odanın önünde bir hareketlenme olduğunda herkes transtan çıkmış gibi ayaklandı. Ben o çizgiyi ve o dııtt sesini biliyordum. Mehmet baba ölmüştü...

Gözlerimi açtığım da sedyede yatıyordum. Başımda Arzu bekliyordu. Ne yani bayılmışmıydım? Hemen Arzu'ya döndüm.

"Neler oluyor Arzu?" hemen yanıma geldi.

"Sen iyi misin?" ayaklanıp kolundaki serumu ne kadar acısada çıkardım.

"İyiyim. Mehmet baba nasıl?" başını ellerine indirdi ve oyalanmaya başladı.

"Kaybettik onu Ela ..." aması neydi bunun? diyip duraksamıştı. Eminim başka bisey vardı. Benden saklıyorlardı.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin