Bölüm şarkısı : mazhar alanson yandım.
Sonunda bugün yurt eğitimine gidiyorduk ve ben bavulumu daha yeni hazırlıyordum. Bir bavula bütün kıyafetlerimi özenle yerleştirip fermuaranı çektim. Fazla kıyafetim yoktu ve gereğide yoktu. Kiyafet işini halledip,elime küçük bir bavul daha alıp içine; makyaj malzemelerimi, fotoğrafları ve en önemlisi saç düzleştiricimi almıştım. Ben odamda hazırlanırken işciler evdeki eşyalarımı Ali'lerin bodrumuna götürüyordu. Ben olmasam bile illa eşyalar evde olduğu için kira ödeyecektim. Bu kadar zengin olmadığım için eşyalarım Ali'lerin bodrumunu boyluyordu.
Yolculuğun rahat geçmesi adına üzerime rahat birşeyler geçirdim. Daha veda edeceğim insanlar vardı. Bu yüzden hızlaca hazırlanmıştım. Odadan çıktığım eşyaların yarasının gittiğini gördüm. İşcilerle konuşup evden hızlı adımlarla ayrıldım ve ana yola çıkıp taksi beklemeye başladım. Filmlerin aksine anayola iner inmez ayağım da taksi bitmemişti maalesef. Yarım saat -abartısız- taksi beklemiştim. Otobüsle gitsem bu kadar uzun sürmezdi.
Taksiciye sinirli sinirli bakıp gideceğim yeri söyledim. Geldiğim de parayı ödeyip indim. 1 senedir,ezberlediğim yoldan çıkmaya başladım. Gelmiştim işte. Huzar'a kavuşmuştum. Uzun bir süre gelemeyecektim buraya. En çokta beni bu üzüyordu. Gidip annemin başına oturdum ve toprağa sarılmaya başladım. Topraz belki annemi vermiyordu ama kokusunu veriyordu. Annem; yağmurdan sonraki toprak gibi kokuyordu. İşte o kadar muhteşem. Konuşmayacaktım. Eğer ki konuşursam ağlardım. Sessiz bir veda olsun istiyordu. Hepsine son bir Veba Busesi kondurdum. Onları sevdiğimi söyleyerek ayrıldım.
Saatime baktığımda daha çok zamanım olduğunu farkettim, ama alini yanınada gitmek istemiyordum. Galiba biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Ne kadar dışardan mutlu görünmeye çalışsamda içimde kocaman bir boşluk vardı dolduramdığım. Ve bu beni mutsuzluğa sürüklüyordu.Yavaş adımlarla kaldırımda yürürken bir an gökyüzüne baktım. Açık mavi hava yavaş yavaş laciverte dönüşüyordu. Hafif esmeye başlayan rüzgarda yağmurun habercisiydi.
Aldırmadım yine aynı yavaşlıkta yürümeye devam ettim.
Özlemiştim onu hemde fazlasıyla onu bir daha göremeyeceğimi bilmek özlemimi daha çok körüklüyordu.Hayatıma hiç girmemesi gerekiyordu. Küçücük bir hata yüzünden arkasını dönüp gitmesi o kadar saçmaydı ki.
Bana hep "senin kokunu seviyorum, bahar gibi kokuyorsun." derdi. Derin bir nefes alıp "Menekşe!" diyip kokumu içine derin derin çekerdi.
Sesli bir şekilde nefesimi dışarı verdim. Kabullendirmem gerekiyordu kendime. Artık aras yoktu. Kokusunda sarhoş olmak istediğim adam yoktu.
Aliyi aramam gerekiyordu beraber hava alanına geçecektik. Telefonumu çıkarıp alinin ismine tıkladım.
Ilk çalışında açtı.
"Efendim ela?"
"Ali hazırmısın benim herşeyim hazır sadece evden bavullarım alınacak."
"Evet benimde işim bitti. 1 saate seni evin önünden alırım olur mu?".
"Tamam görüşürüz o zaman."
Telefonumu kapatıp çantama attım.
Ahmet Aras'ın Ağzından...
Onu restorandaki konuşmadan sonra çıkaramamıştım aklımdan. Gerçi hep aklımdaydı ama artık ondan başka kimse yokmuş gibi sadece onun yüzünü düşünüyordum.
Gidecekti artık onu göremeyecektim. Bir anlık kızgınlıkla ayrılmıştım ondan. Zaten o görüşmeden sonra ne o beni aramıştı ne de ben onu.
Ben fevri davranan bir insandım çabuk sinirlenip çabuk sönüyordum. Ve sinirlendiğimde gözüm hiç bişeyi görmez ağzımdan çıkanı kulağım duymaz bir insan oluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
RomanceTerk ettiğin şehirler yanıyor sonra, Koparmadığın çiçekler yanıyor, Ölüm, ölmediğin için kızgın sana; Hayat, iyi yaşamadığın için. "Seviyorumlar" eksiliyor cümlelerinden. Dostlar sırtından bıçaklıyor. Ben kalbinden öpüyorum seni. -Melike Birgölge