Multimedya fotoğraftaki kız.
Bu resimdeki kız da kimdi? Vampirler onu neden öldürmüşlerdi? Bu kız da Pars'ın arkadaşlarından birisi miydi? Bu tehditler artık canımı sıkmaya başlamıştı. Önce Pars'a resmi gösterecek sonra da gizlice onlarla konuşmaya gidecektim. Hızlı bir şekilde hazırlanıp kafeden çıktım.
Parsların evine gelince zile defalarca basmama rağmen açan olmayınca Pars'ı aramak zorunda kaldım.
"Pars?"
"Efendim Derin?"
"Neredesin?"
"Ne oldu?"
"Eve geldim bir şey konuşmamız gerekiyor ama yoksunuz."
"Sen kafeye git ben oraya geleceğim."
"Peki."
Apartmandan çıkıp kafeye geri gittim. Kısa bir süre sonra Pars geldi.
"Pars."
"Önemli bir şey mi var?"
"Aslında evet. Yine o tehditlerden birisi."
"Evde anlatırsın."
Yola çıktık. Ormanın içinde bir eve gidiyorduk. Ama burası bildiğim ev değildi.
"Pars burası neresi?"
"Burası bizim gerçek evimiz."
"Ama o apartman dairesi?"
"Sadece toplanma yeriydi. Vampirlere yerimizi belli etmemek için."
Evi incelemeye başladım. Burası da vampirlerin evinden daha büyük ve göz kamaştırıcıydı. Dışı sarmaşıklarla kaplıydı. Camları aynı vampirlerin evinde olduğu gibi siyah ve büyüktü. Ve kesinlikle çok havalıydı.
Kocaman merdivenler ve portreler vardı. Televizyon yoktu yerine kocaman bir kitaplık vardı. Yerler parlak siyah, koltuklar da kırmızı renkteydi.
"Hadi anlat bakalım."
"Pars bu ev çok güzel."
"Teşekkür ederiz Derin ama konuya geçebilir misin?"
"Peki. Bana bir kutu geldi. İçinde bir kız resmi ve arkasında da not vardı."
Notta "Bu kızı unutma Derin. Kaderin onun kaderinden farklı olmayacak." yazıyordu.
"Yanında mı?"
"Evet."
Resmi ona uzattım. Üzerindeki kızı görünce donup kaldı. Sanki bir anda tüm kanı çekilmişti. Nota bakmadan resmi fırlattı ve pencereye doğru yürüdü. Bu sırada gelen arkadaşları da elimden resmi alıp kıza baktılar ve korkuyla Pars'a yaklaştılar. Bu kız kimse hepsi onu tanıyordu ve büyük ihtimalle onlar için önemli birisiydi. Özellikle de Pars için önemli birisi.
"Bu kız kim?"
"Aslında şu an öğrenmesen daha iyi olabilir Derin."
"Neden Barlas? Bu kız sizin için önemliydi belli ki. Neden söylemiyorsunuz? Sizden miydi? "
"Derin lütfen. Zamanı gelince öğrenirsin."
"Peki. Saçma bir efsanenin içindeyim ama hiçbir şeyden haberim yok. "
Pars'ın bir şey söylemeyişi beni daha da sinirlendiriyordu. Resmi elime alıp kapıyı çarparak evden çıktım. Biraz yürüyüp Parsların evinden uzaklaştıktan sonra vampirler konuşmam gerektiğini hatırlayıp onların evine doğru yürüdüm. Şu an o kadar sinirliydim ki vampirlerle kavga etsem onları alt edecek kadar güçlü olduğumu hissediyordum. Evlerine gelince kapıyı yumruklayıp beni camdan görmeleri için geri çekildim. İki saniye içinde yanıma gelmişlerdi.
"Bu sefer kendi isteğinle buradasın Derin."
"Kim bu kız?"
"Hadi sana bir şeyler ikram edelim. Kan içer misin?"
Bu sözüne karşı hepsi kahkaha attı.
"Sadece bu kızın kim olduğunu öğrenmek istiyorum."
"Çok acelecisin."
"Şu kızın kim olduğunu söyleyecek misin?"
"Peki sakin ol anlatıyorum. Bu güzel kız Pars gibi bir kurt. Ve aslında ölene kadar Pars'ın sevgilisiydi."
"N-ne?"
"Birbirlerini çok seviyorlardı. Sonra bizim bir arkadaşımız onlar tarafından öldürülünce biz de cana karşı can dedik ve kızı öldürdük. Ah Pars o kadar üzgündü ki ilk kez birini öldürdüğüm için mutlu oldum. Kanını içmeden mutlu oldum düşünebiliyor musun? Pars o kız öldükten sonra buradan çok uzaklara gitti yıllarca dönmedi kendini cezalandırdı ama dönünce sen çıktın karşısına."
"Siz ne kadar.."
"Kötü? Acımasız? Evet öyleyiz. Aklına ne kadar kötü şey geliyorsa hepsi biziz. Ama sadece onlara karşı. "
"Beni neden öldürmek istiyorsunuz?"
"Pars şu an seninle yaşıyor. Senin sayende hayata tutunuyor. Eğer seni öldürürsek onu tamamen çökertmiş oluruz. Ve onun çökmesi ne demek biliyor musun? Bütün sürünün ölmesi. Sen bizim için bir şanssın."
"O zaman neden öldürmüyorsun beni? Bir şey biliyorsun Arel. Korkuyordu benden."
Cevap beklemeden hızla yürümeye başladım. Kafeye gidip dinlenmeye ihtiyacım vardı.
***
Kafeye gelince odaya çıkıp yatağa kendimi attım. Son günlerde hiç kimseyle konuşmayan sadece yemek yiyip uyuyan bir hayalet gibi davranıyordum. Perihan teyzenin benim için endişelendiğini biliyordum ve Parsla konuşmamı da istemiyordu. Zaten bir daha ne zaman konuşurduk bilmiyordum. O kızı çok mu seviyordu gerçekten? Atlatamamış mıydı ölümünü hâlâ? Neden anlatmamıştı bana? Vampirlerden değil de ondan öğrenmeyi tercih ederdim. Acaba yarın gidip konuşmalı mıydım? Bana nasıl bir tepki vereceğinden korkuyordum aslında onun için şimdi gidip konuşamıyordum. Cesaretimi toplayıp gitmeliydim yanına. Ama yarına kadar beklemeliydim.
Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle aşağı indim. Perihan teyze ve Alkim görünürde yoktu. Ben de akşam yemeğini onlar gelmeden hazırlamak istedim. Yemek yapma konusunda pek becerikli değildim ama elimden geleni yapacaktım. Düştüğüm efsanenin stresiyle onlardan uzaklaşmayacaktım. Kollarımı sıvayıp yemeği yapmaya başladım. Yaklaşık 1.5 saat sonra Perihan teyze ve Alkim içeri girdiler. Ben o sırada yemekleri tabaklara yerleştiriyordum. Yüzlerindeki şaşkın ifadeye aldırmadan konuşmaya başladım.
"Evet hanımlar, hoş geldiniz. Bugünkü menümüzde çıtır tavuk, pirinç pilavı ve salata var."
"Derin bunları sen mi yaptın?"
"Ne sandın?"
"Yani pek yeteneğin yok diye biliyordum."
"Tadına bakın da konuşun."
Gayet beğenmişlerdi. Sanki yıllardır yemek yapıyormuş gibiydim bugün. Ama gerçekten güzel olmuştu. Kendimle gurur duymuştum.
Yemekler bitip sofra toplanınca yukarı çıktım. Telefonu elime alınca Pars'tan mesaj olduğunu gördüm. Elim titremeye başlamıştı. Zar zor mesajı açtım.
"Bugün için özür dilerim. Sana kötü davrandım. Bunu yarın sana şu işi öğreterek telafi edebilir miyim?"
Çok sinirliydim. Sabaha kadar cevap vermeyecektim. Sabah eve gider konuşurdum. Telefonu sehpaya bırakarak uykuya daldım.
*****
Sabah içeri giren ışıkla gözlerimi açtım. Ama bir dakika bu ışık... Mavi!
Pencereye doğru yürüyerek perdeleri açtım ve gördüğüm manzara karşısında ağzım ayrıldı.
Her yere mavi balonlar bağlanmıştı. Koşarak aşağı inince bahçenin büyük bir kısmının balonlarla dolu olduğunu ve kapının yanında kocaman bir peluş ayı olduğunu gördüm. Ayrıca ayının kucağında bir not vardı.
"Beni affedebilir misin?"
Etrafıma bakınırken onu gördüm. Pars. Kafasını yana eğmiş, ellerini arkada birleştirmiş bana bakıyordu.
"Ne diyorsun beni affedecek misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALIN (TAMAMLANDI)
Fantasy#fantasy #1 09.05.2018 Fantastik #2 20.12.2017 Şimdi, kitabın kapağını kaldırıyorum. "Anne, bunun gerçek olduğuna inanmıyorsun değil mi?" Gülümsüyorum. "Gerçek hayat, bu kitabın bir cümlesini bile yansıtmıyor. Okul, böyle şeylere izin vermiyor...