14.BÖLÜM:BALIN

22.7K 1.4K 114
                                    

Arkadaşlar beğeniyorsanız yorum yazın lütfen. Sizin düşünceleriniz çok değerli. İyi okumalar...

*****

Her geçen dakika bu panzehirin işe yaradığına dair olan umutlarım sönüyordu. Neden işe yaramıyordu? Neden uyanmamıştı hâlâ? Gözlerimi kapatıp elini sımsıkı tuttum. O sırada duyduğum sesle gözlerim yavaşça açıldı.
"Balın."
"Ne demek istiyor?"
"Atalarımız sevdikleri kadına böyle derlerdi. Siz ona sevgili diyorsunuz. Çok sıkıcı."
Beni mi kastediyordu? Beni gerçekten seviyordu yani. Uzanıp yanağından öptüm. Kendine geliyordu. Beni bırakmamıştı.
"Derin."
"Buradayım."
"Seni hissettim. Yanımdaydın."
"Yanındaydım. Seni hiç bırakmadım Pars."
O gülünce ben de gülüyordum. Onu ne kadar özlediğimi fark ettim. Bu kadar bağlanmış olmak korkutucuydu. O olmadan yapamıyordum. Eğer ona bir şey olsa ne yapardım? Düşünmek zordu. Sanırım kendime gelemezdim.
"Sana bir şey olacak diye çok korktuk."
"Benden kolay kurtulamazsınız demiştim." 
"Derin olmasa gayet kurtuluyor gibiydik."
"Nasıl yani?" 
Yanaklarım kızarmıştı. Anlatmasını istemiyordum. Sonuçta iyileşmişti. Ne gerek vardı anlatmaya?
"Yaran zehirlenmişti. Bizde sana panzehir yapmak için Gölge Dağlarına çiçek bulmaya gittik."
"Derin'i oraya nasıl götürürsün? O bir insan. Halüsinasyonlar kafayı yemesine sebep olabilirdi." 
"Gayet dayanıklıydı."
"Sonuçta iyisin ve kafayı yemedim."
Diyerek kavgaya giden konuşmayı böldüm. Hastaydı ve dinlenmesi gerekiyordu. Ona son kez baktım.
"Artık kafeye dönmem gerekiyor."
*****
Kafeden içeri girdiğim anda ikisi birden sorular sormaya başladılar.
"Pars iyileşti şu an gayet iyi ve başım fena hâlde ağrıyor. Alkim bana bir ağrı kesici versen fena olmaz." 
Diyerek aralarından sıyrıldım ve odaya çıktım. Onlara mağara olayından hiç bahsetmemeye karar verdim. Yoksa kafayı yiyebilirlerdi. Alkim'in verdiği ağrı kesiciyi içip kafamı yastığa bastırdım. İyi bir uykuya ihtiyacım vardı.
*****
Arelden
Günlerdir yetimhane müdiresini aramakla uğraşıyorduk. Bu kadını neden bu kadar severdi ki? Biz vampirdik. Olağanüstü güzelliği olan bizdik. İnsanlar değil. Kendine o kadar zarar verdiği hâlde hâlâ bu kadını nasıl severdi? Bizden, hayatından ayrı kalmıştı. Aşk saçma bir şeydi. Zarar verirdi.
"Arel yürümeyi düşünüyor musun?"
"Sanırım siz yürüyeceksiniz."
Ağaçlara hızla tırmanıyor, saniyeler içinde kilometrelerce uzağa koşuyordum. Neden bunu kullanmıyorlardı? Herkesin sahip olmak istediği özelliklere sahiptik. İnsan oldukları günleri mi özlüyorlardı? Saçmalık. İçlerinde en erken vampir olan bendim. 16.yy.
Açıkçası o zaman berbattı. Sivilceli, gözlüklü ezik bir çocuktum. Ne kadar klasik, değil mi?
Bir gün okuldaki popüler çocuklar benden para istemişlerdi. Ne cesaretse suratlarına tükürmüştüm. Onlar da beni öldüresiye dövmüşlerdi. O gün okulun koridorun da yatarken Kutan beni bulup dönüştürmüş. Sonra intikamımı aldım. Çok zevkliydi. Aslında Kutan hepimizi dönüştürendi. Bu durumda en erken vampir olan ben olmuyordum. Kutan babamız sayılırdı. Ama o kadın yüzünden bizi terk etmesi, ölmediğini bize şimdi haber veriyor oluşu onu kolay affetmeme engel oluyordu. Hepsi ona alışmış sayılırdı. Ben... zaten farklı olandım. Mesafe koyacak olan varsa o bendim. Benden nefret etmenizi istemiyorum, bu kadar sert oluşumun sebebi korkum.
Hayatım ile ilgili yanlış bir şeyler hatırlıyorum. Vampirlikten önce sadece insan mıydım? Cevabın hayır olduğunu hissediyorum ama gerçeği bulamıyorum.
  Pars'ın yanında giderken, kızın kokusunu aldım. Ah, devamı biraz karışık.
   Kafamı sallayıp etrafa baktığımda ilerlemiş olduklarını gördüm. Hemen onlara yetişip dinlemeye başladım.
"Şimdi nereye gidiyoruz?"
"Seni ona götürecek olan kişiye."
"Yani şu Derin denen kız. Nereden tanıyorsunuz onu?"
"Yokluğunda çok şey oldu. Pars bir kıza delicesine aşık ve o Derin. Biz ne yapacağız tahmin et."
"Pars bize zarar vermedi."
"Bize en büyük zararı o verdi." 
"Kızın suçu ne?"
"Pars'a aşık olmak ama sadece aşkı değil. O kızda bir sıkıntı var."
  Kafeyi rahatça görebileceğimiz bir yere gelince içeriye baktık. İşte Derin oradaydı. Ne kadar mutlu görünüyordu. Zavallı kız.
Bu kadın! Hayır Kutan onu görmemeliydi. Şimdi değil.
"Kutan bu.."
"Bu rüya mı yoksa Ayşeyi mi görüyorum?"
Kollarından sıkıca tuttum. Her an aptallık yapıp her şeyi mahvedebilirdi.
"Şimdi değil Kutan." 
"Onunla konuşmalıyım."
"Bunu yetimhanede yapacağız. Akşam için bir planım var."
"Ne?"
"Sonra anlatacağım. Önce yetimhaneye gidelim."
  Elektrik kablolarını kesip yetimhaneye karanlığa gömdükten sonra Kutanı yavaşça içeri ittirdim. Sanırım onu görme vakti gelmişti.
Pencereden onu izliyordum. Odada iyi bir köşeye saklanmıştı. Kısa bir süre sonra müdire içeri girdi. Mum arıyordu. Evet, şimdi..
Kutan yavaşça ayağa kalktı. Arkasındaki hareketliliği hisseden müdire yavaşça arkasına döndü. Kutan'ı görünce arkaya doğru sendeledi.
"Sen nasıl?"
"Konuşmamız gereken çok şey var."
*****
Birkaç gündür sadece kafe ve Pars ile ilgileniyordum. Bu şekilde gayet mutluydum. Onlarla olmak bana mutluluk veriyordu. Ama aynı zamanda endişeleniyordum. Hayatımda doğaüstü olaylar olmayınca sanki çok değişikmiş gibi geliyordu. Normal hayat bana saçma geliyordu. Kafamı sallayıp masalarla ilgilenmek için giderken birden cebimdeki telefon titredi. Üstünde bilmediğim bir numara yazıyordu. Aslında tanımadığım numaraları açmazdım ama sanki bunu açmam gerekiyor gibi hissediyordum.
"D-Derin?"
Bu sesi nereden tanıyordum?
"Derin beni hatırlıyor olmalısın. Yetimhane müdiresi Ayşe."
"Siz beni neden arıyorsunuz?"
"Yetimhaneye gelmen gerekiyor. Hemen." 
Bir şey söyleyemeden telefon kapandı. Beni bunca seneden sonra neden oraya çağırıyordu?
  Lanet merakım tabii ki ağır basıyordu. Oraya gitmem gerekiyordu. Neler oluyor öğrenmeliydim.

BALIN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin