Merhaba! Yeni bölüme hoş geldiniz. Bölümü beğenirseniz oylayıp yorum yapmayı unutmayın. Görüşmek üzere hoşça kalın.
*****
Maskenin fikri, bir süreliğine nefesimi kesmişti. Etrafıma bakınmaktan kendimi alamıyordum. Ama bu daha can sıkıcıydı. Çünkü her seferinde fark ediyordum ki, ben akıl edene kadar o çoktan saklanmıştı. İpuçlarının iyi değerlendirilebilecek bir yanı yoktu çünkü her hamlemi onlar planlıyordu. Ama bir yerde kafamı çalıştırıp bir koz elde etmeliydim. Kahretsin ki ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Şu an yapabileceğim en iyi şey, ormana gitmekti.
Yemyeşil ağaçların arasında yürümek huzur verici olduğu kadar korkutucuydu. Büyüklükleri, güçleri elinde barındırdıklarını gösteriyor gibiydi. Bir anda tiz keman sesiyle irkildim. Sesin nereden geldiğini anlamak için etrafımda döndüm. Tekrar önüme döndüğümde yerde siyah zarfta bir kağıt duruyordu. Zarfı elime aldığımda bunun bir ipucu olduğunu anlamıştım. Kağıdı zarftan çıkartıp elime aldığımda bir ağaç çizili olduğunu gördüm. Her detayı o kadar gerçekçi çizilmişti ki, hemen bulabilirmiş gibi hissediyordum. Kağıt elimde ormanda dolaşırken, bir ağacın benim için nasıl bir ipucu olabileceğini merak ediyordum. Sonunda önünde durduğum ağaç, doğru ağaçtı. Ağacın etrafında dolaşıp kendime bir şeyler arıyordum ama bu sadece bir ağaçtı değil mi?
Az önce duyduğum keman sesiyle tekrar irkildim. Bu sefer durmuyordu. Kaynağını tespit etmeye çalışırken gittiğim yer ise ağacın kökleriydi. Bir süre daha dinlemeye çalıştım ama kesinlikle ses toprağın altındaki köklerden geliyordu. Eğilip yeri dinledim. Gerçekten orada bir şey vardı. Vakit kaybetmeden ellerimle toprağı kazmaya başladım. Toprağı sağa sola saçarak hedeflediğim şeye tam ulaşmak üzereydim ki yabancı bir erkek sesi her şeyi bozdu.
"Hey! Küçük hanım, ne yapıyorsunuz?"
Burada çalışanlardan birisi olmalıydı. Bana doğru gelirken toprağı daha hızlı atarak keman sesine ulaştım. Adam artık çok yakındı. Sonunda kazmayı bitirdiğimde yakınlaşıp bakmam gerekti. Bu bir müzik kutusuydu. Keman sesinin nereden geldiği şimdi belli oluyordu. Adam kollarımdan tutmuş beni kaldırırken, kutunun üstünde dönen balerini gördüm. Bu, normal bir çocuğun oynamak isteyeceği türden bir balerin değildi. Yüzünde şeytani bir gülümseme vardı. Dönerken, bir yerde daha uzun süre durduğunu fark etmiştim. O kutuyu almam gerekiyordu ama adam bana çok kızgın gibiydi. Umutsuzca beni dışarı çıkarmasına izin verdim. Geri döndüğümde müzik kutusunu orada bulmayı umut ediyordum.
Ormanın dışında bir daha girmeyeceğime dair yemin ettikten sonra görevli işine geri döndü. Beni takip etmeyi bıraktığından emin olduktan sonra hızlı adımlarla ağaca geri döndüm. Tahmin ettiğim gibi gitmişti. Arabama döndüğümde, direksiyona sert bir yumruk attım. Sonra bir daha. Başarısızlığa dayanamıyordum. Eve geri dönmek için yola çıkarken, kendimi çok kötü hissediyordum.
Eve de güzel bir hava hakim değildi.
"Ne oldu?"
"Bir ceset daha bulundu. Yanında bebek de vardı."
Odama çıktım. Bir şeyler yapmam için müzik kutusunu bulmam gerekiyordu. Ama pencerenin kenarında duran kargaya bakılırsa, birileri yeni ipuçları için gelmişti. Maskenin sembolünü yırtarak zarfı açtım.
"Müzik kutusunu elinden kaçırman ne acı. Merak etme, tekrar ulaşacaksın. Bu sefer daha uzun bir yoldan geçeceksin."
Karganın uçmaması için dikkat ederek kağıdın arkasına kısa bir not yazdım.
"Bana neden yardım ediyorsun?"
Karganın uçup gitmesini izledikten sonra geri dönüp koltuğa oturdum. Rüya kalemimi elimde çevirirken düğmesine bastım. Bu sefer farklı bir rüya içindi.
Aynı kuyudan düşerken bu sefer görmeyi beklediğim yüz, Pars'ın yüzüydü. Kartopu yaparken gülen yüzünü gördüğümde kendimi çektim. Biraz canım yanarken, rüyanın içindeydim.
Evlerinin arka bahçesindeydik. Kar yağmaya devam ederken biz birbirimize kartopu atarak eğleniyorduk. Saklandığım yer, gerçekten iyiydi. Onlar birbirleriyle uğraşırken kendime çokça kartopu hazırlamıştım. Pars, ben kahkaha atarken yüzüme kartopu atmasını bedelini ödeyecekti. Saklandığım yerden çıkıp seslendim. Gülerken bana döndü. İşte tam sırası deyip elimdeki kartopunu fırlattım. Bağırıp arkasına dönerken ben gülüyordum. Rüyalarımda istediğim hayatı yaşayabiliyordum. Ve bu hayatımdaki en büyük armağandı.
Gözlerimi açmadan önce gülümsüyordum. Ve hemen ardından gözlerimi açtığımda, keşke öyle kalsaydım diye düşündüm. Tam gözlerimin önünde, karga hareketsiz bir şekilde, sanki havada asılı kalmış gibi duruyordu. Tam gözlerimin içine bakıyordu ve soğukluğuyla içimi titretiyordu. Yavaşça ayak bileğinden notu aldım. Havalanıp açık kalmış olan camdan uzaklaştı. Notu okurken, gerçekten zor bir oyuna başlayacağımızı düşündüm.
"Merhaba Derin, itiraf etmeliyim ki, bana not gönderirken gösterdiğin cesaret çok hoşuma gitti. Ama cesaretin başına iş açmasın diye sana bir şey söylemeyeceğim. İkimiz de bu ipuçlarına deli gibi ihtiyaç duyduğunu biliyoruz.
Müzik kutusu ile ilgili ipucun : HATIRLA.
Bol şans! Ama unutma, kısıtlı vaktin var. Seni bekliyor olacağım."
Hatırla.
Bu kelimeyi ilk gördüğümde aklıma cesetler, vampirler ve daha fazlası geliyordu. Ama neyi hatırlayabilirdim ki?
Bu sırada içeri Alkim girdi. Ona notu uzattım.
"Derin. Aslında bu çok açık bir ipucu."
"Nasıl yani?" Ses tonunun yumuşaklığı gerilmeme sebep olmuştu. Ne demek istediğini soramadan bakışlarını takip ettim. Takvime bakıyordu. Gözlerim tarih ile buluştuğunda ne demek istediğini anladım. Hatırlamamı istediği şey, canımı en çok yakacak şeydi. Müzik kutusunun yerini anlamıştım.
Mezarlıkta ezbere bildiğim yolları yürürken, bu oyunun zorluğu ne derecedeydi merak ediyordum. Sonunda ailemin mezarlarının başında dururken "13.02.2010" tarihinden gözlerimi alamıyordum. Acaba hayatımın böyle değişeceğini bilseydim o sabah yatağımdan çıkar mıydım?
Bir süre bekledikten sonra oyunu yanlış anladığımı düşünmeye başlamıştım. Ayağa kalkıp birkaç mezar ilerledikten sonra aynı yere geri döndüm. Müzik kutusu neredeydi?
Bunun bir oyun olduğundan şüphelenirken annemin mezar taşının üzerindeki kağıdı fark ettim. Ben yokken koymuş olmalıydı.
"Beni görmeye hazır mısın?"
Nota bir anlam verememiştim. Sırtımı mezar taşlarına dönerek çevremi izlemeye başladım. Bir hareketlilik yoktu. O sırada tiz keman sesi tekrar duyuldu. Giderek ürkütücü bir hal alırken, ona eşlik eden müzik kutusunun sesini fark ettim. Bu, küçük çocukların oyun oynarken söylediği korkunç ninnilere benziyordu. Mezarlarda bir sorun vardı, bunu hissedebiliyordum.
Sanki toprak ayrılıyormuş gibi çıkan ses, bunu destekler nitelikteydi. Ayaklarımın dibine dökülen toprak arkama bakmamam için uyarıyordu. Toprak çoğaldıkça ses arttı ve birden hepsi durdu.
Arkama döndüm. Maske buradaydı. Mezarın içinde.
"Merhaba Derin."
Güçlü eller beni çekerken toprağın kapandığını ve karanlığa gömüldüğümü hissettim.
Bu, küçük çocukların söylediği korkunç ninnilere benziyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/61606056-288-k248397.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALIN (TAMAMLANDI)
Fantasy#fantasy #1 09.05.2018 Fantastik #2 20.12.2017 Şimdi, kitabın kapağını kaldırıyorum. "Anne, bunun gerçek olduğuna inanmıyorsun değil mi?" Gülümsüyorum. "Gerçek hayat, bu kitabın bir cümlesini bile yansıtmıyor. Okul, böyle şeylere izin vermiyor...