#ELİS'TENN#
Erva bi hışımla odasına girdiğinde sonraa anlatır zaten diyip kendi odama geçtim. Üstüme siyah tayt ve gri bol bi tişört geçirip saçlarımı açtım.
Açık olan pencere yaklaşıp kasvetli havadan derin bi nefes aldım. Ellerimi camın pervazına koyup başımı eğdim. Başımı ellerimin arasına alıp saçlarımı geri çektim. En nefret ettiğim şeyi yani acı çekceğimi çıkmaza girip ortak bi yol bulamiyacağımı bilsemde olanları olcakları kendimce tartmaya başladım...Bu olanlar artık ağır geliyodu. Istemsizce üzerimde ayrı bi yorgunluk vardı. Her zaman üzerimizde ki kara bulutlara alışsakta sığınmak için bi duvar arıyoduk. Önceden duvarım kardeşimdi. Sonra kardeşlerim oldu. Ama artık onlarda bu kısır döngüden sıkılmıştı. Bir birimize zarar gelmesin diye kendimiz zarar görüyoduk. Mesela Mete'nin yaralanması tamamen kardeşim dediği Aras'ı kurtarmak içindi. Onun canı acımasın diye kendi canını yakmıştı. Bundan sıkılmıştım, bıkmıştım. Her an birine zarar gelcek korkusuyla yaşamak en beteriydi.
Camdan çekilip karanlık odama döndüm. Işığı sevmezdim. Çünkü bende karanlıktım. Ve benim içimi aydınlatmayan ışığın odamı aydınlatmasına ihtiyacım yoktu. Benim benden,kardeşlerimden başkasına ihtiyacım yoktu. Duvar dibine oturup bacaklarımı kendime çektim. Ellerimle etrafımı sarıp karanlığa doğru gözlerimi diktim.
Yanlız kaldığımda istesemde istemesemde geçmişimin karanlığına çekiliyodum. Bu karanlık ise beni boğuyodu. Çünkü hatırlamak istemediğim milyonlarca görüntüyü barındırıyodu. Dövüşten kalma hafif morluk kalan elime baktım. Deride ki bedende ki yaralar iyileşiyodu. Ama ruhtakilere ne bir çare vardı ne bir yara bandı. İçim ne kadar belli etmesede kanamaya devam ediyodu. Sırtımda ki o yanık izi sızladıkça ruhumda dikiş attığım yaraların dikişleri patlıyodu. Her ne kadar güçlü gözüksemde güçlü deildim. Güçsüzdüm, zayıfdım. Eğer güçlü olsaydım eğer tahmin ettiğim kadar hissiz duygudan yoksun olsaydım Rüzgar'ın gözleri, bana bakan yoğun bakışları gözlerimi kapattığım an gözümün önüme gelmesine engel olurdum, ola bilirdim....
Başımı iki yana sallayıp gözlerimi açıp kapattım. Oturduğum yerden kalkıp bunları bi daha düşünmemek için diğer tozlu kitapların yanına kaldırdım. Yırtık, pırtık rafta tozlanması için bi kitap daha yaşayamazdım, düşünemezdim. Yatağıma girip beni esir alan karanlığa teslim oldum...
⌚⌚⌚⌚
Gece gelen tıkırtıyla gözlerimi ağır ağır açtım. Karanlığa alışamayan gözlerim etrafı tararken "Erva senmisin?" diye sordum. Yatağımdan kalktığımda azıma kapanan elle beraber beni duvara yaslayınca üzerimde ki uyku kırıntılarıda tamamen toz olup uçmuştu. Uykunun verdiği sersemlik ve şoktan dolayı bi kaç dakika haraket edemesemde kendime geldiğimde azımda ki elin sahibine karşı koymak için haraketlendim. Elin sahibi "Elis.. Şiii. Benim Rüzgar" dediğinde bendeki şaşkınlık 10 kat katlanmıştı. Elini azımdan yavaşca çektiğinde burun buruna olan yüzümü elimden geldiğince geri çekip Rüzgar'ı omuzlarından geri ittim. Rüzgar hafifçe inlesede umursamayıp "Malmısın. Olum sen. Ne işin var senin burda." dedim. "Sessiz ol Elis. " "Ne işin var burda?" diye tekrar sorumu yenilediğimde Rüzgar ışığı açtı. Işıktan dolayı bi kaç kere gözlerimi kırpıştırdığımda. Rüzgar'da koluna baskı yaptığı elini indirdi. Kolundan aşşağı akan sıvı siyah tişörtünü de daha koyu bi hale getirmişti.Saçlarımı geri atıp Rüzgar'a yaklaştım elimi kaldırdığımda Rüzgar geri çekilde "Paşimde adamlar vardı. Bizimkileri tehlikeye atmamak için buraya geldim. Adamlar gitsin bende giderim." "Yaran?" "Önemli bi şey deil. Bıçak sıyırdı." olumlu anlamda başımı sallayıp. Odamda ki banyoya girdim. Dolaplardan yardım malzemelerini alıp tekrar odaya girdiğimde Rüzgar da köşedeki koltuğa oturmuştu. Eşyaların olduğu kutuyu ona uzatıp yatağıma oturdum. Rüzgar hiç zorlanmadan tişörtünü çıkarıp yere atarken istemsizce öksürdüm. Rüzgar bana dalga geçercesine bakınca "Detol git banyoda hallet işini. Gece gece başıma açtığın işin içine tükiriyim ben." dediğimde Rüzgar sanki ben ona dememişim gibi aynanın karşısına geçip yarasını temizledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN KARANLIĞI
Mistério / Suspense"Geçmiş, gelecek,şuan hepsi ölüme nisbet bir zehir" 5 Dost kardeşten öte, kendilerinden başka tutunacak dalları olmayan... Kana susamış ruhlar, İntikam ateşiyle yanan bedenler. Hastalık derecedinde suskunluklar,acılar... Bunların sadece bir tedavisi...