"Elis. Geldiler."
"Tamam." Diyip telefonu kapattım. Erva'ya döndüğümde başıyla onayladı. Ben depo kapısından çıkıp bana doğru gelen siyah arabaya bakarken Bora yan tarafımda kalan çatıdaydı. Erva deponın arka kısmındaydı. Kamera sayyesinde bizi izliyodu. Mete ise depoların girişinde duruyodu. Rüzgar'ı tek haklamayı düşünüyodum. Ters bi şey olduğundada bizimkiler devreye gircekti. Aras ise Rüya'nın gönlünü yaptıktan sonra bize katılcaktı.Arabadan inip etrafa bi bakış attı. En son benle göz göze geldiğinde arabanın kapısını hafif bi sırıtışla kapattı. "Elis." Dediğinde "Dündar" diye karşılık verdim. Ellerini cebine sokup "Rüya?" Diye sordu. Yana doğru geçip elimi öne doğru uzattım "Buyur.." dedim. Derin bi nefes alıp içeri girdiğinde bende hemen arkasındaydım.
Sandalyede oturan suratı kapalı olan deponun karanlık tarafında kalan cansız mankeni başımla işaret ettim "Al sana Rüya." Rüzgar cansız mankene doğru baktı. Yerlerde kırmızı lekeler vardı. Buda oyunun küçük bi hilesiydi. Rüzgar mankenin yanına gittiğinde bende belimdeki silahı çıkardım.
Rüzgar mankenin yüzündeki bezi çekmesiyle bana dönmesi bir oldu. Silahı dümdüz anlına tutuyodum. Sadece tetiğe basmamla beyni dağılırdı. Rüzgar başta boş boş bi namluya bide bana baktı. Boğazını temizleyip duygusuz haline geri büründü "Yapamazsın." Tek kaşımı kaldırıp
"O kadar emin olma." Diyip silahı sol ayağına doğrultup sıktım. Rüzgar yere düşerken inanmayan gözlerle bana bakıyodu. Cebimdeki kelepçeyi çıkarıp ona doğru fırlattım. "Tak." Dememle hemen yerden alıp bileklerine geçirdi.Kelepçeyi bileklerine geçirdiğinde silahı indirdim. "Evet Dündar bey.."
"Rüya nerde?" Dudaklarımı büzüp "Evdedir. Yada kardeşimle beraberdir. Bi fikrim yok. Emin olmak istiyosan." Diyip telefonumu çıkardım. Başını olumsuz anlamda sallayıp "Gerek yok."
"Sen bilirsin." Diyip telefonu masanın üzerine koydum. "Napalım?" Diyip sandalyeye ters oturdum. Gözlerini gözlerime dikip "Sen karar ver." Dedi. Başımı sallayıp dudaklarımı yaladım.Napa bilirdim ki onun canı değil benim canım yanıyodu. O bana yapsa hem fiziken hemde ruhen acı çekerdim. Ama benim ona yapcaklarım sadece fiziken zarar vercekti. Ruhuna hiç bi zarar veremicektim. Çünkü o beni sevmemişti. Sadece katlanmıştı. Gözlerimi kırpıştırıp derin bi nefes aldım. Ben onun ruhuna işlemek istiyodum. Onun bana yaptığı gibi acımasızca ruhunu delip geçmek istiyodum. Hadi Elis yapa bilirsin. Bul bi şeyler...
"Hadi Güney. " dediğinde ona döndüm. Sandalyeden kalkıp onun gibi diz çöktüm. Tam önüne aramızda sadece bi nefeslik mesafe vardı. Tam gözlerine baktım. Şaşkınlıkla bana bakıyodu. Saklamadım. İlk defa tüm maskelerden arındım. Tüm kırılmışlığımı, nefretimi, sevgimi, öfkemi tüm hissettiğim duyguları yerleştirdim. İlk önce gözlerime sonra tüm benliğime.
"İlk defa saklamıyorum duygularımı. İlk defa arınıyorum maskelerimden. Kimsenin yanında hatta kardeşlerimin yanında olmadığım şskilde senin karşındayım Dündar. Öyle bi yara açtın ki bana hani sardıkça kanar derler yaa öyle bi yara. Her hatırada tuz basılan her bi anıda tekrar kanayan. Acizim. Hiç olmadığım kadar acizim. Sen beni öldürdün Dündar. Diri diri gömdün. Acımadan ittin beni uçurumdan. Gözünü bile kırpmadan. Bense sana hiç bi halt yapamıyorum. Sana duyduğum duygulardan dolayı değil sadece senin bana açtığın acının santimini açamam sana. Çünkü sen benim için değerliydin. Bense senin için sadece bi piyon. Şahmata yaklaştığım için hiç acımadan yıktın geçtin beni. Herşey yalan olsun yaa bakışların onlardamı yalandı?"
Durup Rüzgar'ın gözlerine baktım. Yine öyle bakıyodu acı çekercesine, korkuyla bakıyodu. Kayb etme korkusu. Ama mimikleri keyif alırcasına bi haldeydi. Acımla keyif alıyodu. Gözümden akan bi yaşı silip ayağa kalktım. "Sen beni diri diri gömdün yaa. Haa işte ben seninkadar acımasız olmicam direk öldürcem. Acımadan. Ama Dündar bil. Bilki ilk defa sevdim, ilk defa güvendim. Sense acımadan yıktın beni. Seni öldürdüğümde rahatlıcam mı?" Diye sorup bekledim. Beklentiyle bana bakan Rüzgar'a bakıp silahı anlına dayadım. "Evet rahatlıcam. " dedim. Rüzgar yutkunup tam bişey demek için azını açmıştı ki arakadan gelen sesle o tarafa döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN KARANLIĞI
Misterio / Suspenso"Geçmiş, gelecek,şuan hepsi ölüme nisbet bir zehir" 5 Dost kardeşten öte, kendilerinden başka tutunacak dalları olmayan... Kana susamış ruhlar, İntikam ateşiyle yanan bedenler. Hastalık derecedinde suskunluklar,acılar... Bunların sadece bir tedavisi...