44. BÖLÜM

124 22 63
                                    

Başımın kaldırılmasıyla zar zor açık tutmaya çalıştığım gözlerimi araladım.
"Ge.. Gece." Diyen Rüzgarla konuşmak için azımı açtım. Ama boğazıma oturan yumruyla yutkundum. Buda acıya sebeb olmuştu. Elimi karnımdan çekip yanağına koydum.
"Söz ver Dündar." Kesik kesik söylediğim lafla Rüzgar gözlerini kırpıştırdı. Bu da bi damlanın benim yüzüme düşmesine sebeb oldu.
"Söz... Ver... Rüzgar." Rüzgar yutkunup başını salladığında. Yutkunmak için hafif başımı geri atıp zor açık tuttuğum gözlerimi yaşlı kahve harelere çevirdim.
"Mutlu ol. Unut beni." Zorla söylediğim kelimelerle Rüzgar başını iki yana sallayıp beni göğsüne çekti. Başıma öpücükler bırakıp
"İyi olcaksın. Olmak zorundasın. Yaşama sebebini bırakamazsın." Dedi. Haifçe gülüp gözlerimi kapattım.

Evet Dünya beni sığdıramadın kocametre kare olan alanda bana bi metre kare bile yer açıp kabul etmedin.., Bende istenmediğim yerde durmuyorum. Her zaman bir gün güneş bizim üstümüzede doğcak diye bekledik. Ama biz hep gecenin karanlığındaydık. Biz dünyanın, ailesinin kabul etmediği küçük çocuklardık. Fazlalıktık, mutluluk haram olan , acınamıcak acımasız çocuklardık.

Doğduk, büyüdük, sevdik ve son kademe ölüyoruz... Sevdiim adamın kollarında , onun kokusuyla kapatmak gözlerimi sonsuzluğa işte mutlu sonsuzluk...

"Gece. Bu hikaye böyle bitemez. Bitmemeli. Yapma bırakma beni...."

Rüzgardan....

Demir beni sandalyeden kaldırdığında ayaklarımı hissetmiyodum. Demir de bunu fark etmiş olmalıki kolumu omzuna attı. Bizimkilerin olduğu köşeyi döndüğümüzde Ferit denen çocuğun kanlar içinde yattığını gördük. Erva ona yöneldiğinde bu sefer Mete'nin vurulduğunu fark edince ona yöneldi. Ama Asmin buna izin vermedi.

Mete karnından vurulmuştu ve ağır gözüküyodu. Bizimkiler Mertlere silah çektiklerinde Elisle göz göze geldik. Demir bana da silah vefdiğinde hızla namluyu Mert'e çevirdim. "Burdan kimse canlı çıkmıcak" diyen Mertle Elis'in gözünde şeytanı gördüm. Hiç düşünmeden Mert'in destek olduğu deyneğe vurduğunda. Mert'te silahını ateşlemişti. Biri Elis'in tam kalbinin biraz aşşağısına diğeri ise karnına isabet etmişti. Elis bi saniye duraklasada oda iki el ateş etti. Biri Merg'in kalbine gelmişti. Diğeri ise boşa sıkmıştı.

Ben Elis'e bakarken Elis yere yıkıldı. Elis diye atak yapmamla kolumda bi acı hissettim. Bana silah doğrultan Ekin'i Demir kafasından vurmuştu. Zorda olsa yere düşen Elis'in yanına ulaştım. Başını kaldırıp karnındaki elinin üzerine elimi koydum. Gözlerim dolmuştu. Yaşama sebebim vurulmuştu.

Sesimin titremesine mani olamamıştım. Gece derken. Diğerleri ambulansları ararken ben hiç bi ses duyamıyodum. Elis yutkunup elini yanağıma koydu. "Söz ver Dündar" dediğinde sesindeki yorgunluk ve acizlik bi damlanın akıp gitmesine sebeb olmuştu. Göz yaşım Elis'in elmacık kemiğine düşüp dudaklarına kaydığında Elis hafifçe gülüp lafını tekrarladı. Kelimeler azımdan çıkmadığından başımı sallamakla yetindim.

"Mutlu ol. Unut beni" dediğinde söylediği şeyin saçmalığı hafifçe gülüp başımı iki yana salladım. Onu iyice kendime çekip sarıldım. Yüzümü saçına koyup derin bi nefes aldım ve hafif bi öpücük bıraktım.

"İyi olucaksın. Olmak zorundasın. Yaşama sebebini bırakamazsın." Dedim. Şimdi olmazdı. Bu kadar mutluyken bianda buna izin veremezdim. Biraz daha onu kendime çekip devam ettim.

"Gece bu hikaye böyle bitemez. Bitmemeli. Yapma bırakma beni karanlıkta. Sen gi..." lafı bitiremeden Elis'in kafası aşşağı düştü. Ben öylece gözleri kapalı Elis'e bakarken omzumdan tutulup sarsılmamla kafamı çevirdim. Aras bi şeyler diyodu. Ama anlamıyodum. Sadece dudakları oynuyodu. Kulaklarımda bi uğultu vardı.

GEÇMİŞİN KARANLIĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin