Yeni bölümümüze başlamadan önce isterseniz biraz önce ki bölümümüzde neler yaşanmış bir hatırlayalım arkadaşlar;
"Sultan Ahmed'i elinde tutmaya çalışan Büyük Valide, Mahpeyker Hatun'a karşı yeni bir savaş daha açar. Mahfiruz Hatun'u kullanarak Sultan Ahmed'e Mahpeyker Hatun'u unutturmaya çalışan Safiye Sultan bakalım bu sefer başarılı olabilecek mi? Yoksa Mahpeyker Hatun bu planı öğrenip bozacak mı?"
- Önceki bölümümüzde neler yaşandığını hatırladığımıza göre artık yeni bölümümüze kaldığımız yerden devam arkadaşlar;
Safiye Sultan'ın emri ile has odaya halvete gönderilen Mahfiruz Hatun, has odanın kapılarının aralanması ile ağır adımlarla içeriye Sultan Ahmed'e doğru yürümeye başlamıştı. Bu sırada da her şeyden habersiz olan Handan Valide Sultan ve Mahpeyker Hatun, birazdan olayları işitince büyük bir kavga başlatacaklardı.. Haremde eğlence sürmekteydi ve de has oda'ya da uzun zamandan beri Mahpeyker Hatun'dan başka birisi halvete gitmemişti. Bundan dolayıda Safiye Sultan'ın keyfine diyecek de yoktu. Eğlenceden yavaş yavaş sıkılmaya başlayan Mahpeyker Hatun daha fazla yerinde duramadı ve birden ayaklanmıştı. Tam eğlenceyi terk etmek üzereyken Mahpeyker Hatun bir iki adımından sonra Safiye Sultan'ın sözleri ile yerinde kala kalmıştı. Safiye Sultan yavaşça ayağa kalkarak Mahpeyker Hatun'a doğru bir iki adım atmış ve yüzündeki gülümseme ile onun moralini bozmaya çalışmıştı.
- Büyük Valide Safiye Sultan: Hatun! Unutuyorsun galiba senin karşında alala de birisi yok! Biz ki valideler validesi Safiye Sultanız.. Sen kimsin de bizden izinsiz burayı terk etmeye kalkarsınız.
Başını her daim dik tutan Mahpeyker Hatun, yavaşça önce yüzünü dönerekten Safiye Sultan'ın sert tepkisine karşı sessiz kalmamayı tercih etmişti.
- Mahpeyker Hatun: Ben size olan saygımı ve hürmetimi çok uzun bir zaman önce beni yok saydığınız gün silip attım Sultanım. Bundan böyle artık size asla boynumu eğmem Sultanım! Asla!
- Büyük Valide Safiye Sultan: Biliyoruzz. Lakin seninde şu bilmeni istiyoruz. Biz harem-i hümayuna kırk yıldır kök salmış bir sultanız. Her adımımızı bir kere düşüneceğimizi sandın. Eğer bu yanılgıya kapıldıysan eğer sen bu savaşı çoktan kaybetmişsin demektir.
Büyük Valide başını hafiften eğmiş ve parmağındaki kudret yüzüğüyle oynayarak başını tekrardan kaldırmıştı. Bakışlarıyla her şeyi anlatan Safiye Sultan sinsice yüzünü önce Handan Valide Sultan'a ardından da yavaşça Halime Sultan' a çevirerek şu sözleri söyleyerek lafına devam etmişti.
- Büyük Valide Safiye Sultan: Biz senden öncelerini nasıl ezdiysek, elbet seni ve dahi senden sonralarını da ezip geçmesini biliriz..
- Mahpeyker Hatun: Ne demek istiyorsunuz siz Sultanımm?
- Büyük Valide Safiye Sultan: Eee sence söylemenin vakti geldi mi dersin..
- Bülbül Ağa: Siz daha doğrusunu bilirsiniz elbette ki Sultanımm.. Lakin fikrimi sorucak olursanız bence vakti geldi..
Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken Handan Valide Sultan'da bu kargaşanın içine katılmıştı. Halime Sultan ise her zaman olduğu gibi herkesin birbirini yiyip bitirmesini izliyordu. Geriye çekilen Halime Sultan bu olaylarda geride kalmak istiyordu. Böylecede onlar birbirlerini yerken kendisi Osmanlının tahtına yürüyecekti..
- Handan Valide Sultan: Ne demek bu Bülbül Ağa? Yine Sultanınla ne işler karıştırıyorsunuz. Derhal izahat ver!
- Bülbül Ağa: Valide Sult..
- Büyük Valide Safiye Sultan: Sen dur Bülbül biz anlatırız.. Zira herkesin bizim ağzımızdan duyması daha iyi olur bizce.. Sizi neden bu eğlenceye davet etmiş olabiliriz sizce. Herhalde sizi sevdiğimizden değil elbet. Sizi davet ettik çünkü vakit kazanmamız gerekiyordu. Yani anlıyacağın bu eğlence bu küçük planımız için bir bahane idi.
- Mahpeyker Hatun: Ne diyorsunuz siz Sultanım? Hiçbir şey anlamıyorum.
- Büyük Valide Safiye Sultan: Az evvel uzun zamandır olmayan bir şey oldu. Hünkar torunumuz senden başka bir hatunu koynuna aldı!
Yüzündeki umursamaz tavrı birden hüzne ve kedere çeviren Mahpeyker Hatun ile Valide Sultan, Safiye Sultan'ın planını bozmak isterlerken kendilerini bu planın içinde buluvermişlerdi bir anda.. Duydukları ile şoka giren Mahpeyker Hatun arkasını dönerek bir iki adım atmış ve sonrasında Safiye Sultan'ın doğru söyleyip söylemediğini öğrenmek için birden koşarak has odaya koşmaya başlamıştı. Safiye Sultan ise bir kez daha Mahpeyker Hatun'a karşı kazanmış olduğu zaferden dolayı yüzündeki büyük gülümseme ile herkese birkez daha gücünü göstemiş ve de bir kadını en kötü yerinden vurmuştu. Kalbinden! Hızlı bir şekilde koşarak altın yoldan geçen Mahpeyker Hatun nefes nefese kalmış ama en sonunda has odanın önüne gelmişti. İçeri girmek isteyen Mahpeyker bu seferde ağaların engeli ile karşılaşmıştı.
- Kapı Ağası: Dur Hatun nereye gidiyorsun?
- Mahpeyker Hatun: Çekilin önümden Hünkarımızı görücem ben! Çekilin!
- Kapı Ağası: Olmaz Hatun. Bugün olmaz!
- Mahpeyker Hatun: Nede bugün olmaz?
- Kapı Ağası: Zira Hünkarımız haremi ile birlikteler Hatun..
Duydukları ile artık Safiye Sultan'ın dediklerinin doğru olduğunun farkına varan Mahpeyker gözü yaşlı bir şekilde sanki üzerine büyük bir yük binmişcesine has odadan uzaklaşırken ağır ve yorgun adımlar ile zar zor yürüyerek Haremin önüne kadar gelmişti. Safiye Sultan, kızı Fahriye Sultan ve Bülbül Ağa hareme açılan bir balkondan Mahpeyker Hatun'un daha fazla ayakta duracak hali kalmayarak ve oracıkta bayılıp düşerken onu izlemektelerdi. Yere bayılıp düşen Mahpeyker Hatun'un yardımına ise haremdeki ağalar ve cariyeler yetişmişti. Zor bir gece geçiren Mahpeyker odasında sabaha kadar baygın kalmıştı. Güneşin doğuşu ile yeni bir gün daha başlamıştı sarayda. Ama bu gün diğer günlere kıyasla daha kötü geçecekti. Akşam ki olaylardan sonra herkes bir süreliğine huzurluydu. Güneşin ilk ışıkları ile Safiye Sultan arabasının hazırlatılmasını emretmişti. Zira İncili Köşk'te Nasuh Paşa ile bir görüşmek yapıcaktı. Kimseler daha uyanmamışken tekrar harekete geçen Safiye Sultan İncili Köşk'e doğru Bülbül Ağa ile yola çıkmıştı. En sonunda İncili Köşk'e varıp kethüdası Nasuh Paşa ile buluşan Safiye Sultan bu sefer anlaşılan gözünü hünkar torunu Sultan Ahmed'in tahtına çevirmişti.
- Nasuh Paşa: Sultanımm. Hoşgeldiniz.
- Büyük Valide Safiye Sultan: Hoş bulduk Paşam.
- Nasuh Paşa: Sualim için kusura bakmayın lakin sabahın bu saatinde bu kadar mühim olan şey nedir doğrusu çok merak ediyorum Sultanım.
Safiye Sultan Nasuh Paşa'nın bu sözlerinden sonra yüzünde bir gülümseme yaparak başını kaldırdı ve Nasuh Paşa'ya doğru yaklaştı.
- Büyük Valide Safiye Sultan: O halde merakını giderelim biz. Buraya senle istişare etmeye gelmeden önce gelinimiz Halime Sultan ile konuştuk ve dahi anlaştık. Ne güzeldir ki o da bizimle aynı fikirdeymiş. Artık hünkar torunumuz Sultan Ahmed'in devri sona erdi. Zira o tahta bizim sayemizde çok bile kaldı. Şimdi bir an önce hazırlığını yap Nasuh Paşa, zira yakında Sultan Mustafa'nın devri başlayacak!
- Nasuh Paşa: Ne? Bu nasıl olur Sultanımm..
- Büyük Valide Safiye Sultan: Biz istersek her şey olur Paşam. Her şey.. Anladın mı bizi?
- Nasuh Paşa: Anladım Sultanım. Anladım..
- Devam Edecek..
Beğeni ve Yorumlarınızı Bekliyorum Arkadaşlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Sırrı: Kösem Sultan
Historical Fiction- Çocuk yaşta Kefolanya Adası'da koparıldığında bütün hayallerine veda etti Nasya. Kaderi, ona hizmetçi olacağını fısıldasa da asi bir denizkızıydı o. Cehennem beklerken cenneti bulduğu Osmanlı Sarayı'nda kraliçe olmaya ant içmişti. Entrikalara, hiç...